Kendi işinizi yapacaksınız dijitalize olun
Röportaj: Özge Kurnaz-Büşra Yalçın-Melike Öztürk-Melodi Taşdemir
-Sayısal bir bölümden mezunsunuz. Sınıf içerisinde iletişim kurmanız zor oluyor muydu? Radyo dj’liğini bu yüzden mi seçtiniz?
-1994 yılında radyoda çalışmaya başladım. O yıllarda ülkede devalüasyon var. Kelime anlamı ‘’Türk parasının değerinin düşmesi ‘’ ama tam olarak nedir neden oldu bilmiyoruz. Daha sonra derse girdim hocamız geldi, ‘nerede kalmıştık ?’ dedi. Ve dersi anlatmaya başladı. En son dayanamadım sordum. ’Hocam dün akşam ne oldu. Devalüasyon oldu ülkede yani ne oldu anlatmayacak mısınız? ‘Sonuçta ekonomi okuduğum için insanlarda merak edip bize soruyorlar. ‘Onlara çok var daha’ dedi ve kaldığı yerden devam etti. Bende o gün karar verdim madem ben hayatla ilgili ihtiyacım olan bilgiyi üniversiteden alamayacağım o zaman çalışmaya başlamalıyım ‘dedim ve radyoda dj olarak çalışmaya başladım. Gündüzleri okula gidip, geceleri program yapıyordum. İş hayatını görmek istedim, patron ne, çalışan ne, iş arkadaşlarınla aranı iyi tutarsan ne olur. Bulaşığın sıcak suyla yıkandığını o zamanlar öğrendim. Tek çocuk olduğum için evde iş yaptırmazlardı tabi. (gülüşmeler) Yani kısaca iş hayatıma radyoda çalışarak başlamamın ama özel bir nedeni yoktu. Ders saatlerime uygundu ve o dönem rahat gidebileceğim bir çalışma alanıydı.
-Hayatınızdaki kırılma noktaları nelerdir?
-Birincisi radyoda çalışmaya başlamamdı. Çünkü gerçekten kolay değildi hem iş hem okul benim için zor oluyordu. Zaten bu yüzden okulumda uzadı. Hatta bir gün işle ilgili telefon geldi ve ben final sınavıma giremeden sınıftan çıkmak zorunda kaldım. Çünkü belli bir maaş alıyordum ve gitmek zorundaydım işte o gün iş hayatında mazeretlere yer olmadığını anladım. İkinci kırılma noktam çok popüler olduğum radyo sunuculuğu ve programcılığını bırakıp, radyo reklamcılığına yönelmemdi. Çünkü reklamcılıkta iyi para vardı ve kendi programına sponsor bulamamıştı reklamcılar sonra , ‘oturduğun yerden mikrofona konuşmakla olmuyor ‘ dediler ve beni tahrik ettiler açıkçası. Bende önce gittim kendi programıma sponsor oldum sonra bir arkadaşımın programına sponsor oldum. İyi bir kazanç elde ettiğim için hem sunuculuk hem radyo reklamcılığı yapmaya başladım. Fakat daha sonra ağır gelmeye başladı bütün bu işler çünkü yetişemiyordum ve artık yorulduğumu fark ettim. Ve ben yayıncılığı bıraktım. En keyifli en popüler olanıydı benim için. Yani aklımla kalbim arasında aklımı tercih ettim. İkinci kırılma noktamda bu oldu. Daha sonra başka bir radyoya reklam müdürü olarak transfer oldum. Sonrasında da bunları bırakıp tamamen yönetim danışmanlığı işine geçtim. Aslında şöyle bir bakacak olursam benim hayatım kırılma noktalarıyla dolu. Bu soru bana göre fazla uzun olur. Sabaha kadar cevaplayabilirim.
-Bizler reklamcılık bölümündeyiz ve bu sene son senemiz. Peki sizce bizim için ajans mı daha iyi olur yoksa kurumsal bir şirket mi?
-Aslında o sizin yapınızla ilgili. Önce kendinizi analiz etmeniz lazım. Sizi bu hayatta en iyi sizden başka kimse tanıyamaz. Kendinize bir swot anilizi yapın bence. Sizin artınız eksiniz ne, bir görün. Kurum bünyesinde çalışacak olursanız, kurum standartlarını dikkatli ve iyi bir şekilde uygulamanız gerekir. Çok kreatif olamazsanız ve ajansta çalışacak olursanız da ajansın müşterilerine göre şekillenecek hayatınız. Tarım makinaları yapan bir şirketle çalışıyorsa ajans sizde ona göre çalışmalar yapacaksınız. Yani önce kendinizi analiz etmekle başlayın. Örneğin sen bir restorana gitsen ve garsona , ‘bu yemek bulamaç gibi olmuş’ desen alır o yemeği değiştirir ama onu yapan aşçıya aynı şeyi söylesen o tabağı kafana geçirir. Şimdi sen aşçı olup aynı zamanda kendi yemeğini servis etmeye çalışırsan başarısız olursun. Öncelikle karar vermelisin aşçı mı olacaksın, garson mu olacaksın.
-Prof. Dr. Hüseyin Altunbaş hocamızla nasıl tanıştığınızı merak ediyoruz. Biraz bahseder misiniz?
-Çarpıştık, kitaplar yere düştü sonra birbirimizi beğendik… Sanırım 2007 yılında, kariyer zirvesi vardı Selçuk Üniversitesinde. Orda tanışmış olabiliriz ya da birileri bizi tanıştırmış olabilir. Çok fazla hatırlamıyorum. Bir şirketin üst düzey yöneticisi olunca birileriyle tanışmanız kolay oluyor. Çalıştığım gruplarda çok büyüktü. Bayraktarlar ve Koyuncu. Durum böyle olunca Hüseyin hocanız gibi güzel insanlarla sosyal ortamlarda tanışmak daha kolay oluyor. Ama bende sizden bir şey rica edeceğim. Hüseyin hocamıza sorun bakalım o ilk tanışmamızı hatırlıyor mu?
-Gençlerde genel olarak bir ümitsizlik var. Çoğu kişi iş bulamama kaygısı içerisinde. Peki siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?
-İlla reklamcılık bölümünden mezun oldunuz diye ajansta çalışmak zorunda değilsiniz. Ben ekonomi bölümü mezunuyum ama başladığım yer radyo sunuculuğu. Daha sonra yönetim danışmanlığı yaptım. Sonra otomotiv sektöründe genel müdür yardımcısı oldum. Şimdi kendi şirketimi kurdum. Yani ben böyle birçok alanda faaliyet göstermişken, sen mezun olduktan sonra reklam ajansına mı girsek yoksa başka bir yere mi gitsek dersen işte o zaman vizyonunu daraltmış olursun ve işsizlik orda başlamış olur. Sert çizgiler ile hayatı tanımlamamak lazım. Biraz esnek olmanız lazım. Eğer kendi işinizi yapacaksanız da dijitalize olun, çizgi altı yayıncılıkta ben çok fazla gelecek görmüyorum. Ben üniversite diplomasını ehliyet almaya benzetirim. Ehliyet kursunda geçirdiğiniz sürede üniversitede geçirdiğiniz süredir. Sadece ehliyet almak yetmez. Araba kullanmandır önemli olan. Sonra bir gün ehliyetim var ama hala araba süremiyorum dersin. O zaman hiçbir anlamı yok. Üniversitede de herkes ehliyet almak istiyor ama araba kullanmayı öğrenen yok. Diğer bir yandan da araba kullanmayı çok iyi biliyorsun, ilk yardım bilginde çok iyi oldukça yeteneklisin ama ehliyetin olmadan yine araba kullanamazsın. Demek ki ehliyeti alacaksın ama kendini geliştirmeyi de ihmal etmeyeceksin. En iyi şekilde araba kullanmayı öğreneceksin.
-Ankara’dan Konya’ya geliş hikayenizi anlatır mısınız?
-Ailem 1996 yılında Konya’ya taşındı. Ben ise radyodaki deneyimlerinden sonra Sabah grubunda 1,5 yıl reklamcılık yaptım. Daha sonra bir yönetim danışmanlığı şirketine girdim. 4,5 yıl da burada firmalara kurumsallık üzerine eğitimler verdik. 2004 yılında askere gittim. Aynı yıl içerisinde askerliğimi tamamlayıp döndüğümde annemin rahatsızlandığını öğrenip Konya’ya geldim. Geliş o geliş. Bir daha da dönmedim.
Fatih Güneş kimdir?
Ankara’da 1975 yılında dünyaya geldim. İlk ve orta öğrenimimi Çankaya İlkokulu’nda tamamlayıp, Yükseliş Koleji’nden mezun oldum. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonometri bölümünü bitirdim. 1994 yılında yani üniversite tahsilimin ikinci senesinde çalışma hayatına atıldım. Benim için ilginç bir başlangıç oldu. Zira radyo dj’liği yaparak para kazanmaya başladım. Bu şekilde gündüzleri okula gittim, akşamları da program yaptım. Dj’lik yaptığım dönemde yerel radyoların çok büyük bir önemi vardı. Yaygın yazılı basında hep yerel radyoların yayın akışı verilirdi. Radyoda çalıştığım süre zarfında TRT’de diksiyon ve artikülasyon eğitimleri aldım. Hocam da tiyatro sanatçısı Ali Ecder Akışık’tı.
Daha sonra aynı radyo grubunun reklam departmanın da devam ettim. Başka bir radyonun reklam Müdürlüğü sonrasında Sabah Gazetesi Medya Grubu Reklam Müdürlüğü, yine aynı grubun bayi planlama ve satış geliştirme, uzmanlık ve sonrasında şefliğini yaptım. Bir süre yönetim danışmanlığı yaptım. Konya'da Bayraktarlar Genel Müdür Yardımcılığı ve Koyuncu Fiat’ın Genel Müdürü ve Koyuncu Şirketler Grubu’nun Genel Müdür Yardımcısı olarak iş hayatım sürdü. Şu anda da PİYAMER'in kurucu ortağı olarak iş hayatım devam ediyor.
Kaynak:Pusula Haber
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.