Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Anadolu Şehirleri ve Edebiyat-1: Konya

Anadolu Şehirleri ve Edebiyat-1: Konya

Okuyan ve yazan kesim için İstanbul ve Taşra ayrımı her daim yapılagelir. Ana tezlere karşılık,; Ankara, Bursa, Kahramanmaraş gibi şehirlerin taşra olmaktan çıktığı, İstanbul’u geçtiği iddia edilir. Bütün bu ihtimalleri gerçekçi bir şekilde değerlendirmek, neticeleri objektif şekilde masaya yatırmak elbette mühim. Fakat bana göre İstanbul/taşra ayrımı yapmanın, nicelik yahut nitelik tasniflerine girişmenin pek de bir yararı olduğunu/olacağını düşünmüyorum. Herhangi bir komplekse ya da kibre girmeden fertlerin işlerini ortaya koymalarının ve Türk edebiyatına hizmet etmelerinin daha güzel bir tarafı var şüphesiz.

Asıl mesele başka bir gerçekte yatıyor. Son örneğini Ali Fuat Bilkan gibi klâsik edebiyatımızda uzman bir ismin son kitabı ‘Kültürün İktidarı’nda gördüğümüz üzere sekülerizm ve İslâmın özünün postmodern Batıya eklemlenmesi değirmenine su taşıyan, o kesime yaranmaya çalışan bir anlayış hüküm sürüyor. Kitabı İletişim’den çıkan Bilkan gibi bir hoca bile ödünler veriyorsa, varın gerisini siz düşünün. Sol kültürün hegomanyasında prensiplere, özümüze ve edebiyatın gerçek kanallarına enerjimizi harcamamız gerekiyor. Bu konularda epeyce bir metin kaleme aldığımı düzenli okuyucularım hatırlayacaktır.

Asıl konumuza geçelim…

Ali Ural kaptanlığındaki ‘Karabatak’ dergisi son üç sayısının dosya konularını girişte açıklamaya çalıştığım meselenin bir ayağına, ‘Anadolu Şehirleri ve Edebiyat’a ayırdı.

Anadolu şehirlerinin edebiyat birikimlerinin her şehrin kültür sanat ortamını iyi bilen ve takip eden kalemleri vasıtasıyla aktarıldığı dosyanın ilk bölümü 35 sayfadan müteşekkil ve Abdullah Harmancı’nın Konya tablosuyla başlıyor. İlk bölümde Konya’dan sonra sırasıyla; Gaziantep, Eskişehir, Kayseri, Maraş, Erzurum; Tokat illerindeki edebiyat geçmişi ve ortamları masaya yatırılıyor. İlk bölümün son yazısında ise Tanpınar’ın Beş Şehir’i odağında şehir kültürü merkezli Nuri Sincanlı’nın keleminden çıkan bir metin yer alıyor.

Karabatak’ın Mart-Nisan 2024 tarihli 73. Sayısındaki dosyanın ikinci bölümü de 35 sayfa; Necati Tonga hocanın kaleminden D. Mehmet Doğan büyüğümüzün incisi, başkentimiz Ankara iki farklı kalemin iki yazısıyla vücut buluyor. Sonra şair ve öğretmen Hüseyin Akın Sinop’u değerlendiriyor ve tanıtıyor. Kars, Sakarya, Muğla ve Sivas ikinci bölümün diğer şehirleri.

Karabatak’ın yeni sayısı henüz yayınlanmadığı için son bölüm olup olmadığını bilmediğimiz 48 sayfalık hacimce en büyük üçüncü bölümü kelimenin tam anlamıyla dosyanın da yıldızı Bursa şovuyla başlıyor. Sonra Mustafa Çiftci gibi ‘kıymet’lerin diyarı Yozgat ile Kilis, Adana, Urfa, Akhisar, Mardin ve Denizli sıralanıyor.

Genel perspektiften değerlendirmeden sonra dosyanın ilk şehri Konya ile seri yazılarımızın ilkini nihayete erdirelim. Abdullah Harmancı’nın yazdığı Konya tablosu dört sayfa. Girişteki ilk bir sayfada şehrin sosyolojik ve kültürüne dair altyapı nev’inden bilgiler yer alıyor. Dosyanın ilk yazısı olmasını bu girişten kaynaklandığını düşünüyorum. Sonra Harmancı’nın “Sosyoloji Divanı” dergisinde şairlerin Konya’sı odaklı bir yazısından hareketle şiirlerde Konya anlatılıyor. Sonra Sabahattin Ali ve Tarık Buğra vd. ağırlıklı isimlerin kurgu eserlerinde Konya değerlendirmeleri okuru karşılıyor.

Son paragraftaki bir nevi özür ve izah ifadelerinde de hoca, bugünün Konya’sındaki edebiyat adamlarını ve mahfillerini anlatmayı hesaba katmıyor. İnternette kolaylıkla bulunabilecek tarihi bilgilerle örülü yazıda şehirdeki TYB ve Aydınlar Ocağı başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarına, Bülent Keçeli başta geçmiş değerlere, Çizgi gibi kültür mahfillerine haksızlık edildiği ayan beyan ortada. Otuz yıldan fazla süredir bayramlarda dahi hiç aksatmadan etkinlikler düzenleyen Mustafa Güçlü mihmandarlığındaki Aydınlar Ocağı, Konya kültürünün kaybolup gitmesine göz yummayan Saim Sakaoğlu, Ali Işık, Mehmet Ali Uz, Ahmet Kuş vd. gibi Konya’ya mal olmuş ‘değerler’in adı en azından anılmalıydı.

Konya gibi kadim ve kıymetli bir edebiyat ocağının akademik tezlere özgü yavan tarihi bilgilerle değil, edebiyata hizmetleri merkezinde günümüzü de içine alan canlı ve kıvrak bir içerikle aktarılması çok daha iyi olurdu.

Aceleye getirildiği ve üstünkörü yazıldığı her halinden belli olan ‘Konya’ya Edebiyattan Bakmak’ başlıklı metnin Konyalı bir akademisyen ve hikâyeci, bilindik bir isme yakışmadığını; şehrine de, şehrinin edebiyat insanlarına da, mekânlarına da haksızlık edildiğini tereddüt etmeden söyleyebilirim. Tabi bu benim düşüncem…

Gelecek yazımızda dosyanın üç bölümündeki diğer yazıları analiz edelim inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR