ANKARA’NIN BAĞLARINDAN SİVAS’IN YOLLARINA
Konyaspor camiası olarak öyle haftalar geçiriyoruz ki her maç öncesi ve sonrası ayrı bir gerginlik, ayrı bir heyecan, ayrı bir korku yaşıyoruz. Sezon boyunca yaşadığımız bazı talihsiz olayların ardı arkası kesilmeyince kendimizi düşme hattında bulduk ki bir daha da o çemberden ne yapsak da bir türlü çıkamadık. Her hafta benzer konuları, hatta aynı şeyleri yazmak zorunda kalıyorum. Çünkü ümidimizi, inancımızı hala diri tutalım istiyorum. Zaten tutmak da zorundayız. Çünkü başka Konyaspor yok. Son söyleyeceğimizi baştan söyledim ki biz iyi günde de kötü günde de; Süper Lig’de de Birinci Lig’de de takımımızın varlığından mutluyuz ama sadece bu sezon bizlere yapılanları hazmedemiyoruz. Lakin Allah’ın izniyle şanımızla, şöhretimizle; onurumuz ve gururumuzla biz bu ligde kalacağız. Kurt kışı geçirirmiş ama yediği ayazı unutmazmış. Bu cümleyi bile bu sezon ikinci kez kullanıyorum. Evet, biz de unutmadık birçok şeyi ama unutmuş gibi yapıyoruz. Lakin kendi içimizde de sorun, sorunlar var. Ligde kalmak istiyoruz ama oynadığımız oyun tabiri caizse mahalle maçlarını aratmıyor. Evet, kontrollüyüz temkinliyiz ama gol yollarında da bir o kadar da kısırız. Ankara’dan mutlak galibiyetle dönmemiz gerekirken bir puana şükrettik. Evet puan puandır ama gün geçtikçe kendimizi iyiden iyiye dara sokuyoruz. Ama haftaya Gençlerbirliği, Galatasaray’ı konuk ederken Osmanlı da Fenerbahçe deplasmanına gidiyor. Tabi bizde kendi saha ve seyircimiz önünde Sivasspor’u konuk ediyoruz. Gençlerbirliği ve Osmanlı’nın mağlubiyet aldığını, bizim de kendi sahamızda Sivas’tan üç puanı kaptığımızı düşünürsek işler yavaş yavaş da olsa yoluna girmeye başlar. Tabi sonrasında Antalya maçı var. Kendi kaderimizi kendimiz belirleyecek zaman varken bu iki maçtan üç puanı almamız gerekiyor. Sonrası mı? Şimdi bu iki maçı alalım da sonrasını o zaman düşünürüz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.