Avrupa'nın doğal gaz çıkmazında Türkiye'nin "kilit ülke" konumu güçleniyor
Avrupa ülkeleri doğal gaz kriziyle karşı karşıya kalırken, uzmanlar Türkiye'nin gerçekleştirdiği yatırımlarla kendi enerji güvenliğini sağlamanın yanı sıra Avrupa'nın ihtiyacı için de çözüm olabileceğini değerlendiriyor.
Oxford Enerji Çalışmaları Enstitüsü Araştırma Görevlisi Gulmira Rzayeva, Avrupa'daki enerji krizi devam ederken Türkiye'nin sadece bir geçiş ülkesi değil aynı zamanda geliştirmeye müsait altyapıya sahip bir ülke olarak rolünün her geçen gün arttığını söyledi.
Rzayeva, piyasadaki doğal gaz kıtlığına dikkati çekerek, "Avrupa'ya doğal gaz ihracatını artırabilecek bir kaynak konumundaki Azerbaycan bu anlamda çok stratejik bir önem kazanıyor. Türkiye ise tüm bu gelişmelerin odağında, özellikle Güneydoğu Avrupa ülkelerinin Rus gazına bağımlılıklarından kurtulabilmeleri için kilit öneme sahip" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin yüksek bir LNG kapasitesine sahip olduğunu ve bu miktarın 2023'e kadar artırılacağına değinen Rzayeva, "Bu, Türkiye’deki yerli ve Avrupalı özel şirketlerin LNG dahil olmak üzere Azerbaycan’dan veya başka yerlerden ithal edebilecekleri gazı, Türkiye üzerinden Avrupa'ya kara ve deniz yoluyla sevk edebilecekleri anlamına geliyor" dedi.
Rzayeva, Türkiye'nin LNG’de yaklaşık 50 milyar metreküp yeniden gazlaştırma kapasitesine sahip olduğunu ifade ederek, bu miktarın Türkiye'nin yıllık gaz talebinin yaklaşık yüzde 90'ını oluşturduğunu kaydetti.
Bulgar şirketlerin LNG terminallerinde çoktan kapasite rezervi yaptığını ve bunun söz konusu şirketlerin Türkiye'deki yeniden gazlaştırma terminallerinden LNG satın alarak Bulgaristan'a veya diğer Avrupa ülkelerine gönderebilecekleri anlamına geldiğini dile getiren Rzayeva, şöyle devam etti:
"Türkiye sadece transit ülke olması nisabıyla değil aynı zamanda sahip olduğu gelişmiş altyapısıyla da önemli bir ülke olarak ön plana çıkıyor. Avrupalı şirketler de alternatif tedarik kaynaklarından elde edecekleri doğal gazı ülkelerine taşıyabilmek için bu altyapıyı kullanabilirler."
TÜRKİYE'NİN ENERJİ GÜVENLİĞİ POLİTİKALARI İSABETLİ
ABD Deniz Kuvvetleri Lisansüstü Okulu Profesörü Brenda Shaffer, Türkiye'nin enerji güvenliği konusunda Avrupa ile karşılaştırıldığında çok daha gerçekçi bir politikası olduğunu söyledi.
Shaffer, Avrupa'nın içinde bulunduğu krizden kurtulmasında tek başına yenilenebilir kaynakların bir alternatif olamayacağını vurgulayarak, "Mucizevi bir şekilde enerji krizinde yenilenebilir kaynakların tüm cevapları vereceğini bekleyemezsiniz. Çünkü yeni nesil yenilenebilir enerji kaynakları olan hidroelektrik, rüzgar, güneş modern ekonomilerin ihtiyaç duyduğu enerji yoğunluğunu gerçekten sağlayamıyor. Bunlar hala fosil yakıtlara ihtiyaç duyuyor. Yani, yenilenebilir kaynakları kullanın veya kullanmayın gaza ihtiyacınız var." dedi.
Shaffer, Türkiye'nin enerjide kaynak çeşitliliğini artırdığını ve sadece yenilenebilir enerji umuduna sarılmadığını belirterek, "Türkiye doğal gaz tedarikçilerini de çeşitlendirmiş durumda. Rusya'dan, Azerbaycan'dan, İran'dan projeleri var. LNG ithalatında çok büyük artışlar var. Dolayısıyla, enerji güvenliği açısından Türkiye çoğu Avrupa ülkesinden çok daha iyi performans gösterdi." değerlendirmesinde bulundu.
"TÜRKİYE DOĞAL GAZDA KAYNAK ÇEŞİTLENDİREREK BÜYÜK BİR AVANTAJ SAĞLADI"
Natural Gas Europe Direktörü ve Baş Analisti John Roberts de iklim hedefleri kapsamında fosil yakıtlara olan bağımlılığını azaltmayı hedefleyen AB'nin bu doğrultuda doğal gaz tüketiminde 100 milyar metreküplük bir azaltmayı amaçladığını söyledi.
Roberts, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın bu hedefleri hızlandırdığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"AB Rusya'ya olan bu bağımlılığını 3 yolla sona erdirecek. İlk olarak, ABD'de bu yıl içinde yaklaşık 38 milyar metreküp ek LNG üretimi piyasaya sunulacak. Bunun çoğu Avrupa'ya gelecek. İkincisi, alternatif enerji kaynaklarından, özellikle yenilenebilir kaynaklardan beklenen aynı miktarda gaza eşdeğer enerji. Ancak geriye kalan 25-30 milyar metreküplük gazın nereden geleceğini bilmiyoruz ve bunun gaz formunda olması gerekiyor. Bunun anlamı, bazı ülkeler doğal gaz sıkıntısı çekecek ve bunun sonucunda talep yıkımı dediğimiz şey olacak."
Böylesine bir yıkımın enerji tedarik zincirinde düzeltilmesi uzun zaman alacak sıkıntılara yol açacağı konusunda uyarıda bulunan Roberts, şöyle devam etti:
"Bu en korkutucu nokta çünkü evdeki kombiyi veya ocağı kapatırsanız, dahili sisteme zaten bağlı olduğu için istediğiniz zaman tekrar açabilirsiniz. Ancak, bir kasabanın veya fabrikanın gazını keserseniz gazı tekrar açmadan önce her çıkışı kontrol etmeniz gerekir. Şimdi, sizce bu ne kadar bir zaman alır? Günler, haftalar, aylar? İşte bu yüzden şirketler, kuruluşlar ve ulusal şebekeler Rus gazını istiyor. Ellerindeki sınırlı tedariki kesinti yaşamamak için eşit olarak paylaşmak istiyorlar. Çünkü gaz kesintisi çok tehlikelidir."
Roberts, mevcut durumda en büyük endişenin, Avrupa'da paylaşılan doğal gazın aşamalı ve dikkatli bir şekilde azaltılması yerine belirli bölgelerde arzda yaşanabilecek feci bir yıkım olduğuna dikkati çekerek, bu nedenle Macaristan ve Sırbistan gibi ülkelerin Rusya'dan doğal gaz akışını garanti altına alma taleplerinde bir miktar meşruiyet olduğunu kaydetti.
Bu ülkelerin şu an için erişimi dahilinde olan alternatif tedarik kaynaklarının kısıtlı olduğuna işaret eden Roberts, "Diğer taraftan da bunun onların kendi sorunu olduğunu da söyleyebilirsiniz çünkü bu ülkelere 2009'dan çok daha önce acil bir durumda doğal gaz tedariki için alternatif sistemlerinin olması gerektiği söylendi ve ancak onlar bunu yapmadı." ifadelerini kullandı.
Roberts, Türkiye'nin bu noktada kaynaklarını çeşitlendirerek çok büyük bir avantaj sağladığını vurgulayarak, "Türkiye, doğal gazı birden çok kaynaktan aldığı için avantajlı bir konumda. Rusya'dan, Azerbaycan'dan, İran'dan gaz alıyor ve yine çok çeşitli kaynaklardan LNG alıyor. Yani Türkiye'nin esnek bir politikası var ve enerji tedarik güvenliğini bu esneklik sayesinde garanti altına almış durumda." dedi.
Kaynak:Anadolu Ajansı
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.