Bahçeli'den Sinan Ateş açıklaması: "Alçaklar koalisyonuna hodri meydan!"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin hazırlanan iddianameye dair, "MHP olarak beklentimiz şudur; mezkur iddianame ilgili mahkeme tarafından kabul edilip yargılama süreci derhal başlatılmalıdır. Kimin elinde hangi belge ve bilgi varsa mahkemeye sunmalıdır." dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda, Türkiye'de yargı yetkisini Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerin kullandığını anımsatarak, Anayasa'nın 138 ve 139. maddelerine değindi.
Bir davada yargı yetkisini kullananlara baskı yapmanın, talimat vermenin suç olduğunu vurgulayan Bahçeli, bu suçun şikayete bağlı bir suç olmadığına dikkati çekti.
Gezi Parkı davasında hüküm alan Osman Kavala'nın yeniden yargılanması ya da serbest bırakılması hususunda kamçılanan sipariş bir sürecin devamlı surette ilerletildiğini belirten Bahçeli, Kavala'nın TCK'nin 312. maddesinde düzenlenen "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldığını anımsattı.
Gezi Parkı davasında yargılanan diğer sanıkların da 18'er yıl hapis cezası aldıklarını ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
"Bu kararı veren bağımsız ve tarafsız Türk yargısıdır. Neymiş, CHP Genel Başkanı, Avrupa Parlamentosu'nu ziyaret ettiğinde, 'saati sorunca, sen önce Kavala'yı çıkar' cevabını almış. Anlamadığımız şudur; Sayın Özel'in kolunda saati yok mudur? Haydi yok diyelim, beraberindeki arkadaşlarında da mı yoktur? Sayın Özel'in saati sormak yerine PKK'ya ve FETÖ'ye verilen destekleri muhataplarının yüzüne vurması gerekmez miydi? 'Türkiye hukuk devletidir, yargımız bağımsız ve tarafsızdır' demesi taşıdığı sorumluluğa uygun düşmez miydi? AB'li politikacıların kara propagandasına kulak verip bunları ham haliyle ülkemize taşıyacağına Türkiye'nin egemen devlet onuruna korkusuzca sahip çıkması doğru olmaz mıydı? 'Bırakın Kavala'yı da kanun kaçağı FETÖ'cüleri ve PKK'lıları Türkiye'ye ne zaman teslim edeceksiniz' sorusunu soramaz mıydı? Sayın Özel, saati merak ederse, rahat olsun, bana sorabilir, köstekli saatimi açar, kendisiyle açık açık da paylaşırım."
Bahçeli, Kavala sevdalısı bazı kalemşorların da "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamayan bir Türkiye, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan bir Türkiye, Avrupa Konseyi tarafından yaptırım tehdidi ile karşı karşıya olan bir Türkiye, peki bu kime yarar?" diye adrese teslim bir soruyla gündem tayin etmeye heveslendiğini belirterek, şunları söyledi:
"Ne yapalım, boyun mu eğelim? Yarı sömürge bir ülke olmaya tamam mı diyelim? Avrupa istedi diye adalet ve hukuk şerefini iki paralık mı edelim? Şu iddialara bakar mısınız; 'Gezi davasında ceza verilmesine esas teşkil eden ve ortadan kaldırılmak istendiği iddia edilen Türkiye Cumhuriyeti hükümetinden kastedilen Başbakan ve Bakanlar Kurulumuymuş. Eğer yapılan itirazlar reddedilirse Gezi sanıkları, karşı çıktıkları anayasa değişikliği ile getirilen sistemden yararlanacaklarmış. Yeni hükümet sisteminde yürütme gücü Bakanlar Kurulu tarafından değil, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi tarafından kullanılmaktaymış. Başbakan ve Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde yaşatılmıyormuş. Suçun mağduru olan hükümet, yasa ve anayasadan çıkarılmış. Ortada mağduru olmayan bir suç kalmış. Mağduru olmayan suç olmazmış.' Emin olunuz, bunları kaleme alan şahıs doğrudan doğruya 'Osman Kavala serbest bırakılmalıdır' dese en azından daha tutarlı ve omurgalı bir açıklama yapmış olurdu."
"DAVAMIZI YARGILAMAK İÇİN KUYRUĞA GİRDİLER"
Devletin "millet, ülke, egemenlik" olarak 3 unsuru bulunduğuna ve bunların dayanağının da hukuk olduğuna dikkati çeken Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunun altını çizdi.
"Suç eski sistemde işlendi, yeni sistemde geçersizdir" demenin devleti ve milleti bilmeyen, bilse de hasır altı eden tetikçilerin ve kimliksizlerin harcı olduğunu, bunların Gezi'nin gizli adamları olduğunu ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
"Mahut ve malum bir cinayet davasının hazırlanan 145 sayfalık iddianame dolayısıyla, MHP ve Ülkü Ocaklarına iftira atan, kan ve çamur sıçratan alçaklar koalisyonu, ne hikmetse devlet ve millet karşıtlarına kucak açmakta, methiyeler düzmektedir. Hayatlarında tek bir defa ülkücünün hakkını, hukukunu ve haysiyetini gözetmeyen mihrakların partimizi ve Ülkü Ocaklarını bir cinayetle anma teşebbüsleri ayrıca değerlendirilmesi gereken şerefsizce bir saldırganlıktır. 'Bugüne kadar niye iddianame hazırlanmadı' diye sordular. İddianame hazırlandı, 'içi boş' dediler. Davamızı yargılamak için kuyruğa girdiler.
MHP olarak beklentimiz şudur; mezkur iddianame ilgili mahkeme tarafından kabul edilip yargılama süreci derhal başlatılmalıdır. Kimin elinde hangi belge ve bilgi varsa mahkemeye sunmalıdır. Hatta şahit olarak dinlenmek isteyenlere mahkeme kapısı açılmalıdır. Televizyon ekranlarında mahkeme yargılanamaz. CHP'sinden İP'ine kadar malum partiler neyi biliyorsa acilen mahkemeye yetiştirmelidir. Abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz. Çiğ süt içmeyenin karnı da ağrımaz. Bakalım hukuki süreç Ankara'da mı bitecek, yoksa Pensilvanya'ya mı dayanacak, hodri meydan, hep beraber göreceğiz. Bilinmesini özellikle isterim ki ellerinde binlerce ülkücü şehidimizin kanı olanların feriştahı gelse bizde yaprak dahi kımıldamaz, kımıldamayacaktır."
"BU BAHAR DEĞİL, KARA KIŞTIR, FIRTINADIR, DEVLETİN VE MİLLETİN AĞIR YARA ALMASIDIR"
Fuzuli'nin "Herkesin bir derdi var, kimi anlatır dilini yorar, kimi susar yüreğini yakar" sözünü anımsatan Bahçeli, "Yüreğimiz yansa da dilimizi bunlara karşı artık yormayacağız." dedi.
"Devlette sürekliliği yok sayanların, devlet sisteminin hukuki, tarihi ve siyasi altyapısını kurcalayanların iç işgal cephesinde konuşlandıklarını söylediğimizde yanlış mı yapıyoruz? Hata mı ediyoruz?" diye soran Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin itibarını, istikbalini ve saygınlığını Osman Kavala'ya bağlayanlar korkunç bir bühtanın failleri değildir de nedir? Bunlar Soros'un çocuklarıdır. Bize göre bunlar Türkiye'nin istiklal haklarına kasteden azgınlaşmış işbirlikçilerdir. Mahkum olmuş Kavala 'içeride tutuluyor' diye yazıp konuşanlar tek kelimeyle devlet ve millet muhalifidir. Bunların anlayışına göre Türkiye uluslararası baskı ve dayatmalara teslim olmalı, süngü düşürmeli, diz çökmelidir. Bu sefillerin örneklerine maalesef her dönem tesadüf edilmiştir. Fakat Türk devrinde, Türkiye Yüzyılı'nda bunların suyu kesilecek, üredikleri ideolojik bataklık mutlaka kurutulacaktır. Bugün Kavala şakşakçılığı yapanların, yarın terörist Demirtaş'ı, diğer gün ise İmralı canisini gündeme taşımaları mukadderdir. Böylelikle geriye ne devletin hükümranlık kazanımları ne de Türkiye'nin varoluş hakları kalacaktır. İstenen budur. Hedeflenen budur. Proje budur. Ülkemizde siyasi iklimin değişmesi ve baharın gelmesine vurgu yapanların amacı devlet ve millet düşmanlarının serbest bırakılmasıdır. Bu bahar değil, kara kıştır, fırtınadır, devletin ve milletin ağır yara almasıdır. MHP ve Cumhur İttifakı şer ve şirret emel sahiplerine müsaade etmeyecek, sonuna kadar direnecektir."
"EN TEHLİKELİ DURUM, DEVLETİN AYAĞA DÜŞÜRÜLMESİ"
Bahçeli, sürekli yakınanların, şikayet edenlerin, yıkmanın, bozmanın, kırmanın ve dökmenin çabasında olanların siyaset düşkünü ve acizliğin toplama kampında esir düşenler olduğunu söyledi.
Eflatun'un "en tehlikeli durum, devletin ayağa düşürülmesi" ifadesini hatırlatan Bahçeli, bugün hem Türk siyasetinin hem de küresel siyasetin mümeyyiz sorununun bu olduğunu kaydetti. Bahçeli, kendilerini yükseltmek maksadıyla milleti ve devleti ayağa düşürmek için Türkiye düşmanlarının eline avucuna düşenlerin zillette ve farklı platformlarda köhne sıfatlarıyla arzıendam ettiklerinin ortada olduğunu söyledi.
Siyasetteki potansiyel ve popüler meselenin yalnızca seçim kazanmakla, koltuk kapmakla, zirveye tırmanmakla sınırlandırılamayacağını, bunlarla sınırlı görülemeyeceğini vurgulayan Bahçeli, millet varlığını, devlet hakkını, insan onurunu şartlar ne kadar ağır olursa olsun savunma ve sahiplenme fazileti gösterenlerin siyaseti adam gibi yapan yüz akları olduğunu belirtti.
Bahçeli, demokrasinin, "haksızlığa ve hukuksuzluğa vize vermek, demagojiye ve totolojiye çanak tutmak" olmadığını kaydetti. Yanlışı bilerek yapmanın, sonra da bu yanlışın faturasından korkup gerçeği saklamanın bir telaşın tezahürü olduğunu ifade eden Bahçeli, siyaset tarihinin böylesine telaşlar içinde çırpınan politikacılarla dolu olduğunu belirtti.
Totolojinin, "kendini tekrar eden, boş yere nefes tüketen siyaset üslubu" şeklinde tanıtımını yapan Bahçeli, "Totolojinin pençesine düşenler ne bugüne ne de geleceğe dair tek bir söz söylemekten aciz olan, vizyon ve misyon karmaşasına iliklerine kadar batmış bulunan kifayetsizlerdir." diye konuştu.
Geleceği ve tarihi gerçekleri tehlikeye sokan siyasi ittifakın mahzeninde milli varlığı ve milli güvenliği hedef alan sinsiliklerin mayalandığını ifade eden Bahçeli, "Düşünmekten vazgeçmiş, gelişmeye sırt çevirmiş, hakikate küsmüş, millete dudak bükmüş, ne var ki sırayı muhasım ve müstevli odaklar alınca ışık diye ateşe koşmayı siyaset ve çözüm zannetmiş güruhun istismar ve ihanete teşne halleri artık tahammül eşiklerini aşmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Bugünkü siyasi muhalefetin, kendisini yenilemekten, gelişmelerin hacmini ve hamulesini yorum kuvvetinden çok uzak olduğunu, dahası hiç güven vermediğini belirten Bahçeli, "Bunlar arasında Cumhuriyet'in yeni yüzyılı için dört başı mamur bir tanım getirenini gördünüz mü? Yeni yüzyılı baz alarak Türkiye'nin huzur, güvenlik ve ekonomik refahı için parlak bir teklif paylaşan muhalif siyasetçi cümlesi hiç duydunuz mu? Geleneksel sloganlar dışında, anlattıklarından istikbale dair bir umut hissine kapılanınız oldu mu?" diye sordu.
"
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.