Bazen susmak gerekir!
Sıklıkla üzerinde durduğumuz bir ‘sevdamız var bizim’ yazılarımızın genelini oluşturan bir konu bu, bizim için değerler ötesi bir varlık o.
Sevdamız Konya. Sevdamız bu şehir. Sevdamız bu halk. Her ne işi yaparsak, her nerede olursak…
Ne fark eder ki… Biz Konya’nın hep daha ‘iyiye’ ulaşması için yazmıyor muyuz neticede?
Bu sofra etrafında toplananların başka bir gayesi gelmiyor aklıma! Özellikle bu yolda yürüyenlerin kompozisyonu bu duruma çok daha müsait. Zira hiçbir suretle çıkar ilişkilerine dayanmayan diyaloglar söz konusu.
Hiçbir çıkar ilişkisine dayanmayan ‘insanlık’ söz konusu…
Bazen bu sofradakilerin başka gayeler uğruna çorbaya bandığını görürüm. Düşünürüm böyle zamanlarda nerede o bahsettiğim ‘insanlık’ diye geçiririm aklımdan. Nerede o ‘etik’ diye yüzlerine vurasım gelir. Susarım sonra.
Gariptir… Bazen ‘yaşamın sundukları’ diye iki kelime sarf eder ‘hayat şartları’ diye özetleriz durumu. Bazılarımız ‘takdir ötesi’ne geçmek ister her nedense. Bazılarımız ‘olduğundan fazlası’ olmak ister.
Kim takdirden fazlasını yiyebilme muvaffakiyetine erişmiştir acaba? Kim nasibinden fazlasını yiyebilmiştir?
Hayattaki ziyaret sebebimizi alabildiğine yazmışızdır beynimize. Ne var ki devasa düşünceler kaybolur ortaya ‘ben’ diye bildiğimiz kelimenin ardına ‘-cil’ eki getirildiğinde.
Konya için çalışanlar ile Konya’dan çıkar elde etmek isteyenlerin aynı masaya oturmaları ne büyük talihsizliktir oysa. Uğurda yapılan haksızlıkları birkaç kelâm kesen ile gün yüzüne vurmak ne büyük talihsizlik…
Mideniz bulanır böyle durumlarda. Medet umanların küçük bir hesap uğruna nasıl da 2. sınıf insan suretine büründüğüne ‘esefle’ şahit olursunuz.
Belki isyan edersiniz bu iğrençliğe.
Her şehrin böyle ‘yüzü kızarasıcaları’ var mıdır acep?
Sevdası Konya olanların şehri KONYA…
Sevdasına ihanet etmeyenlerin şehri… Bir aldığını, bin verme çabası içinde olanların memleketi…
Kimilerinin sahipsizlikle, kimilerinin öksüzlükle andığı bir şehir KONYA…
Zamanın birinde eski bir vekil ile konuşurken, siz Konyalı değilsiniz! Dediğimde…
Mevlâna’dan örnek vermişti, hazır cevapla. O Konyalı mıydı?
Bu bir ‘sorun’ değil bence. Oralı ya da buralı ne fark eder. Gerçek olan bu sevdaya hayat veren kandan olması…
Diyeceğim çok şey var da! Bu kelimelerin arkasına saklıyorum işte. Kurumlarından belediyelerine, STK’larından partilerine kadar ‘cebim de cebim’ diyenleri açık ediversem çok mu mutlu olacağım? Vekil olup da hala millet değil de zillet diyenleri anlatsam başım göğe mi erecek? Ondan susuyorum bugün. Kalın sağlıcakla…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.