BÖLÜCÜLÜK VE NEMELAZIMCILIK
Materyalist devletler, “Böl, parçala, yut”, “Böl ve yönet” vs. gibi sloganlaşmış, bölücü taktiklerini hem ülkelerin içinde, hem de devletlerarasında sürekli uyguluyor. Aslında bu, bizim “Fitne” dediğimiz şeydir. Yüce dinimiz yerdiği için biz fitneyi sevmeyiz ve istemeyiz. Ama onu şeytan çok seviyor. Şeytanlaşmış insanlar da seviyor. Onu şeytani bir bilim dalı haline getirmişler, sürekli geliştiriyorlar.
Bununla devletlerin içindeki halkı gerçekten bölüyor, istedikleri yönde yönetiyorlar. Böylece onların güçlenmesine engel oluyorlar. Onları sömürecekleri bir konumda tutuyorlar. Bununla yetinmeyip, birlik ve dayanışma içinde olmasını istemedikleri devletlerin arasına da fitne sokarak, onların birlik içinde olmasına da engel oluyorlar. Biliyorlar ki, ülkeler birlik içinde olursa “Birlikten kuvvet doğar” ve materyalistlerin sömürüsüne engel olurlar. Halkların tutkun olması onların hiç işine gelmez.
Halk olarak uyanık, dikkatli ve birlik içinde, tutkun olmalıyız. Bölücülerin en güçlü silahı “Nemelazım” anlayışını yaymak ve toplumlara benimsetmektir. Oysa değil ülke içinde, tüm dünyadaki her şey, her olay ve her durum, herkesi ilgilendirir. İlerlemiş toplumlar daha duyarlı, daha tepkilidir. “Beni ilgilendirmez, bana ne, benim sorunum değil” gibi ilgisizlik ve tepkisizlik ifade eden anlayışların tuzağına düşmüş olan toplumlar, kasıtlı ve planlı şekilde geri bırakılmış toplumlardır. Çanakkale ve İstiklal Savaşları öncesinde, Kıbrıs Barış Harekâtında ve nihayet 15 Temmuz hain darbe girişimi esnasında “Nemelazım” deseydik, ya da bölücülere pabuç bıraksaydık, şimdi özgür bir toplum olarak kalamazdık. Ya da Amerikan veya İngiliz mandası durumunda olurduk.
Sosyolojinin şeytanca yanı olan fitnede ileri gitmiş malum şer odakları toplum içinde bazı kesimleri yanlış yönde tepki vermeye de kışkırtabilirler. Çevre sorunları, iktidar uygulamaları vs. gibi bir bahane bularak, içten içe halkı kışkırtabilirler. Bu gibi durumlara karşı halkın bilinçli bir bilgi toplumu haline gelmesi gerekiyor. Hiçbir yabancı ajanın veya yerli hainin alnında “şeytan çırağı veya hain” yazmıyor. “Aynası iştir kişinin” Öyleyse onları, ortaya attıkları fikirlerden, işlerinden, öneri ve uygulamalarından tanıyacağız. Onlar hangi mevkide ve görevde olurlarsa olsunlar, iş ve davranışlarını iyi analiz ederek, şüphe uyandıranları izlemeye alan, özel bir birim olmalıdır. Bu konuda bireyler dahi uyanık olmalıdır. Fetö benzeri yapılar hala içimizde cirit atıyor olabilir.
Batı bizden daha ilerde olduğu için yasalarımızı batıdan almışız. Şimdi de AB ne uyum sağlamaya çalışıyoruz. Yani hala batıyı örnek alıyoruz. Aslında bu da bir çeşit batı asimilasyonudur. Ama burada hiç değilse daha ileri saydığımız bir şeyi örnek alıyoruz. İyi bir kopyacı olamamaksa büyük ihtimalle bizim işimiz değildir. Örneğin “Karşılıksız çeke hapis cezası batıda yoktur.” Bizde ise senet hükmünde olan vadeli çeke bile hapis cezası konmuştur. Bu yasa bizim işimiz olamaz. Bu işte içimize sızmış olan o tür yapıların parmağı olabilir. Çünkü onlar bununla, batı insanına reva görmediği, haksız yere hapislik gibi aşağılayıcı bir cezayı, Türk insanına reva görmüştür. Belli ki fetö gibi, adalet teşkilatımızdaki üst makamlara yerleştirdikleri o gizli ajanlar bunu hazırlayıp sunmuş, biz de yemişiz.
Şimdi iki yüz bin iş insanı bu yüzden kıvır kıvır kıvranıyor. Bu haksız ceza yüzünden aile ve çocukları telaş ve korku içindeler. Kuyudaki taşı da kırk akıllı çıkaramıyor ki, yukarılardan bu konuda hiçbir ses çıkmıyor. Fitneci güçler halka da zaten “Nemelazım” anlayışını yerleştirmişler. Kendine dokunmuyorsa bu haksızlık hiç kimsenin ilgisini bile çekmiyor. Bilinsin ki bu asla iyi bir durum değildir. Dayanışma, yardımlaşma, kardeşlik ruhu haksızlıklara da birlikte karşı çıkmayı gerektirir. Peygamberimiz, “Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır” buyurmuştur.
Bu haksızlık karşısında harekete geçmesi gerekenler, umursamaz bir sessizlik içindedir. Bu tutum ve davranış karşısında bizler yasal bir hak olan demokratik tepkimizi göstermeliyiz. Aksi halde bu gün bana, yarın sana. Bilelim ki toplumlar zaten doğal bir bölünmeyle de bölünmüş durumdadır: Halkın tamamı karşısında her birey, her grup ve her kesim bir azınlıktır. Birbirimizin derdiyle dertlenmezsek, ilerleyen zaman içinde hepimiz bölücülere ayrı ayrı yem oluruz. Allah korusun. Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.