Yarışa çıkan atlar genellikle koşuyu toplu halde, birlikte tamamlarlar. Birinci gelenle ikinci gelen arasında çoğu kez birkaç santimle ifade edilecek farklar olur. Hatta pek çok yarışta birinciyi ancak fotofinişle anlayabilirler.

      Yarış biter, ama zavallı ikincinin sanki hiç adı bile geçmez. Oysa yarışı şampiyondan sadece birkaç santim geride tamamlamıştır. Yarışçı deyimiyle sadece ” Burun farkıyla ” tamamlamıştır.

      Akıl almaz büyüklükteki ödülleri de hep birinci toplamıştır. Bu durum, yarışı sadece bir “Burun farkı” önde bitirdiği içindir. Üniversite sınavlarında da binde bir, on binde bir puan önde olmak hayatımızı değiştirmiyor mu?

       Ama ne yapalım ki hayat böyle. Hatta bu durum ahrette de böyle. Dünya da zaten fertler, takımlar, firmalar, ülkeler, kurum ve kuruluşlar arasında sürüp giden, sonu gelmez yarışların yapıldığı bir hipodrom durumunda değil mi?

       Hayat, aynı zamanda bir rekabet ve yarış sürecidir. İşte o bir “Burun farkı” önde olma durumu, çok önemlidir. O, yaşandığı zamanın mükemmelliğidir. Elbette birincinin, çok fazla önde bitirdiği yarışlar da olur. Ama aldığı ödüller, birkaç saniye veya “Burun farkıyla” kazandığı yarışlardan farklı değildir. 

       Maraton gibi kilometrelerce süren bir koşuyu bile daha önceki rekordan bir saniye önce bitirmek çok önemlidir. Çünkü evrim ve gelişme böyle azar azar oluyor. Bahçedeki ağacı seyrederken onun uzayışını göremediğimiz gibi.   

       Her yeri ve her şeyi yaratan, yaşatan, yöneten gücün tek sahibi Yüce Allah dahi hayatı ve ölümü insanların hangisinin daha güzel, daha yararlı iş ve davranışlar ortaya koyacağını sınamak için yarattığını bildirmiştir.(Mülk Suresi, 2. ayet)

        Ayrıca “Kim ZERRE kadar hayır işlerse onun ödülünü alacak, kim de ZERRE kadar kötülük işlerse onun cezasını görecektir,” diye ferman buyurmuştur. (Zilzal Süresi 7 – 8)

         Hayırlı (Faydalı) olan her alanda zerre kadar da olsa önde olabilmek dileğiyle.