Chato’nun Toprakları
Yoğun işlerim nedeniyle özellikle son 10 yıldır haber ve tartışmalar dışında pek TV izleyemiyorum. Bizim kuşak için gençliğimizin tutkusu olan ve Pazar sabahları yayınlanan kovboy filmleri hariç.
İyi, Kötü, Çirkin; Birkaç Dolar İçin, Büyük Ülke, Av Zamanı; hatırlayabildiğim önemli filmlerden bazıları. Hele bu filmlerde Le Van Cleef, Charles Bronson, Clint Eastwood oynarsa, daha da keyifle izleniyor.
Filmlerin konularını daha çok Amerikan yerlileri Kızılderililer ile Amerika’yı işgal eden göçmen beyazların (Avrupalıların) savaşını oluşturur. Tüm kovboy filmlerinin ana teması adaleti tesis etmek içindir. Katil, at hırsızı, kim olursa olsun şerif veya halk tarafından yakalanıp adalete teslim edilir.
Bir şey istisna; eğer Kızılderili isen at hırsızı veya katil olmana gerek yok; potansiyel suçlusun. Filmin adı Chato. Chato, melez bir Apaçi olduğu halde beyazlar tarafından Kızılderili muamelesi görür.
Chato’nun toprakları filmin, 11 beyaz adamın suçu olsun olmasın Chato’yu aramaları üzerine kurulu. Beyazlar Chato’yu kovalar ancak Chato zor şartlarda da olsa güvenli bulduğu kendi topraklarına kaçar. Zor şartlara alışık olan Chato, kendi topraklarında beyazları psikolojik savaşa zorlar ve beyazların çoğu birbirini öldürür. En son kalan iki beyaz geri dönüş yolunda zor şartlarda çıldırmakta iken biri Chato ile karşılaşır ancak öldürmez, kendi haline bırakır. Savaşı tek başına da olsa melez Chato kazanmıştır.
Filmden bazı söz ve olaylar:
Kızılderililere atfen, “Komançi veya Apaçi, fark etmez, onların hepsi Kızılderili”.
Ne kadar açık değil mi? Şii veya Sünni fark etmez, hepsi Müslüman.
Yol arkadaşı bazen onlar için bir hiçtir, “beni köpeklerin kemik kavgasına karıştırma”.
Melezi kovalamadan cayan birisine psikolojik baskı, “güçlü bir erkek avını asla terk etmez ve onu sonuna kadar kovalar”.
Kovalayan gruptan biri daha melezdir. İçlerinden biri “ona güvenme onda da Kızılderili kanı var”.
Katliama yoğunlaşmış birine “senin hiç ikinci bir düşüncen olmadı mı? Cevap; ikincisi de öldürmek. Her şartta Filistinliyi öldürmek, çünkü onda Müslüman kanı var.
İçlerinden birisi merhamet avcılığı yaparak manevi değerleri öne çıkarıyor, ancak yine de melezi kovalıyor. Çaresizliğin ifadesi. “Benim tanrı korkum var, sanırım tanrı onu (melezi) koruyor”.
Amerikalı için kovboyculuk normal şartlarda at ile oynanır ve belli kuralları vardır. İyi bir kovboyun en önemli tutkusu iyi bir ata sahip olmaktır. Bazen atın ünü, sahibi olan kovboyu geçer.
Kovboyculuk kendileri dışında insanlarla, topluluklarla oynanması gerekiyor ise anında yerler ve kurallar değişir, eşekle oynanmaya başlar. Başlar da, kendileri attan inmez eşeğe de binmez. Eşeğe mağluplar bindirilir. Bir kovboy için en aşağılayıcı olan eşeğe bindirilmesidir.
Cervantes’in eserinde olduğu gibi ata bindirilen şövalye, efendi Don Kişot ’tur. Efendi Don Kişot’ un cahil yoldaşı Sanço Panço ise köledir ve ancak eşeğe bindirilir.
Batının efendi ve kölelik anlayışı bu kadar.
Arif olanlar anlar, akıyor Müslümandan kanlar.
Allah’a emanet, hayra muhatab olunuz, efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.