Eğitimci Arvasî Hoca ve Alperenler
TARİHE YOLCULUK (197)
ARVASÎ HOCA: “Bu davâ ve ülkünün eskimediğini, modası geçmediğini bütün Türk ve İslâm düşmanları Allah’ın izni ile idrak edeceklerdir Türk’e ve İslâm’a kefen biçenlerin sonu korkunç olacaktır.”
Alperen Ocakları Eğitim Kültür ve Dayanışma Vakfı’nın yayın organı olan aylık olarak tarafıma gönderilen “Alperen” dergisi, aralık sayısında ülkü devi Seyyid Ahmed Arvasî’yi kapak konusu yapmış. Konevî dergisine beraber hizmet ettiğimiz yılları hatırladığımda Esat Numan Kuz kardeşimle az meşakkatler yaşamadık. Dergiciliği ikimizde biliriz. Zafer Çarşısının bodrum katında pek çok hatıralarımız var. Alperen dergisini bana her ay düzenli olarak gönderen Esat kardeşime teşekkür ediyorum.
Fikir, dâvâ ve aksiyon adamı Seyyid Ahmed Arvasî’yi Hergün gazetesinde çıkan makaleleri, “Kendini Arayan İnsan” ve “Türk-İslâm Ülküsü” adlı eserleriyle tanıdım. Fikir ve düşünceleri pek hoşuma gittiği, aklıma ve mantığıma ters gelen hiçbir şeyle karşılaşmadığım için kendisini sevdim ve olduğu gibi kabul ettim. Ülkücü olmamda ve Türk Milliyetçiliği düşüncesini özümsemede eğitimci Arvasi’nin yazıları ve fikirlerinin büyük etkisi olmuştur. S.Ahmed Arvasî, “milliyetçilik” anlayışını şu sözlerle ifade ediyor: “Ben, İslâm iman ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, Türk milletini iki cihanda aziz ve mes’ut görmek isteyen ve böylece İslâm’ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim. İster azınlıklardan gelsin, ister çoğunluktan gelsin her türlü ırkçılığa karşıyım.”
Alperen dergisi, Arvasî Hoca’yı gayet güzel ele almış. Arvasi hocanın Konya-Doğanbeyli’de de ilkokul öğretmenliği yaptığını Doç. Dr. İbrahim Sena Arvas’ın yazısından öğreniyoruz. Eğitimci olmaya nasıl karar verip Erzurum Erkek Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra kendini ilerletmek adına 1958’de Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümünden mezun olduğunu, benim doğduğum sene Balıkesir Savaştepe Öğretmen Okulu’na meselek dersleri öğretmeni olarak atanarak “Kendini Arayan İnsan” adlı eserinin son rötuşlarını bu okulda tamamladığını ve sigarayı, talebeleriyle birlikte bu okulda bıraktığını da…
1979’da emekliye ayrılarak eğitim hayatına nokta koyan Arvasi Hoca, 80 askeri darbesinde tutuklanarak Mamak Askeri Cezaevi’nde bir hücreye konulur. Kendisinin nasıl bir işkenceye tabi tutulduğunu ise bir başka yazımda inşallah anlatırım.
Elini öpmek isteyenlere “Âlimlerin, ana babanın eli öpülür” diyerek öptürmeyen Arvasî Hoca; “Dâvâ adamları asla yorulmazlar. Unutmayın ki Şanlı Peygamberim hayatında bir kez dahi bunu kastederek artık yoruldum, bıktım dememiştir” diyor. Aydınlar Ocağı’ndaki bir konferansta ifade buyurduğu şu sözleri de dikkate şayandır: “Ben Afrika’nın ortasında kapkara bir zenci olarak dünyaya gelmiş ve bu akla da sahip olsaydım tereddütsüz Türk milliyetçisi olurdum. Çünkü ben; Türk milletinin de İslâm âleminin de, mazlum milletlerin de kurtuluşunun Türk milliyetçilerinde, Türk-İslâm ülkücülerinde olduğuna Amentüye iman ettiğim gibi inanıyorum.”
Aynı inancı paylaştığım Arvasi Hoca, “Yanlışından döneni affederdi ancak dinine, vatanına, bayrağına, milletine, devletine ihanet edenleri asla affetmezdi. Bu konuda tavizsiz ve radikaldi. Türk-İslâm Ülküsü birinci cilt onuncu sayfada “Bu davâ ve ülkünün eskimediğini, modası geçmediğini bütün Türk ve İslâm düşmanları Allah’ın izni ile idrak edeceklerdir Türk’e ve İslâm’a kefen biçenlerin sonu korkunç olacaktır” diyor. Bizde Türk-İslâm Ülkücüleri olarak dinimize, vatanımıza, bayrağımıza, milletimize ve devletimize ihanet edenleri asla affetmemeliyiz, affetmek isteyenlere de asla müsaade etmemeliyiz.
“Çağımızda milletler arası savaşlar, karakter ve silah değiştirmiş bulunmaktadır. Milletler birbirlerini iç savaşlar ile çökertmeyi denemektedirler. Bunun için yıkmak istedikleri milletin sosyal, kültürel, ekonomik ve politik yapısındaki problemleri istismar etmektedirler” diyen Arvasi Hoca, otuz yıl önce böyle bir tesbitte bulunurken bugün ne kadar haklı olduğu ortaya çıkıyor.
Kültürü ‘manevî değerler’ ve ‘maddî değerler’ ile birlikte mütalaa ederek “Manevi değerlerimiz kültürümüzün özünü ve ruhunu, maddi değerlerimiz ise gövdesini ve vücudunu temsil eder” diyen Arvasî Hoca, medeniyeti de “kültürün işlenmesi, incetilmesi, estetize edilmesi” biçiminde tanımlıyor.
Arvasî hocanın kültür ve medeniyetle ilgili düşünceleri elbette incelemeye değer. Başka bir yazımızda bunu ele alabiliriz. Aslında en çok üzerinde durulması gereken yönü de onun eğitimci tarafı olsa gerek. Bu konuya da ileride değinebilirim.
1988 senesinin otuz bir Aralığında kaybettiğimiz Seyyid Ahmed Arvasî, haklı olarak “Türk Devleti güçlü ve Türk milleti birlik ise İslâm dünyası da mutludur ve ayaktadır, Türk Devleti ve milleti zayıf düşmüşse İslâm dünyası ezilmiş, Müslümanlar parya statüsüne tutulmuştur” diyor.
Yazımı onun şu güzel ve anlamlı sözleriyle tamamlıyorum:
“Müslüman, bir savaşçı olarak doğar, isim alır, yaşar ve ölür. Türk-İslâm kültür ve medeniyetindeki Alperenler bu ruhun tarihimizdeki ifadesidir.”
YARIN: Ahde Vefa ve “Dilde, Fikirde, İşde Birlik” nasıl olmalı…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.