İlker Kırnaz

İlker Kırnaz

Eveett, geldik zurnanın zırt dediği yere…

Eveett, geldik zurnanın zırt dediği yere…

Aynı şeyleri söylemekten bıktım, usandım ama Konyaspor’un bu halini gördükçe de içim acıyor, hayıflanmadan edemiyorum. 3 yıldır Aykut Kocaman ile elde edinilen kazanımları, sırf bazı yöneticilerimizin egoları tatmin olmuyor diye yıkıp attık ve geldiğimiz nokta ise apaçık ortada. İlahi adalete inanır mısınız bilmem ya da ne derecede inanırsınız sorun kendinize ama er ya da geç tecelli edeceği konusunda inananların hepsi hem fikirdir. Açıkçası Aykut Kocaman, Konyaspor’daki görevinden soğutularak uzaklaştırıldığı dönemlerde bu hesabın bu kadar çabuk ödeneceğini ben de düşünmüyordum. Ama Cenap-ı Allah öyle çabuk ters yüz etti ki bizi, ne olduğumuzu bile anlayamadık. Haziran ayında spor camiasının en tepesinde yer alan Konyaspor, şu an medyanın satır arasında bahsettiği basit bir Anadolu takımı durumunda. Asıl içimi acıtan nokta ise, Aykut Kocaman’ın bu takımda, bu şehirde olmasını istemeyen insanların hiç birinin şu an ortalarda gözükmemesi. Hani bu durumu anlatacak bir çok söz var aslında ama yayın kuralları ve etiği gereği bu sözleri buradan yazamıyorum. Sadece o kişilere yazıklar olsun, bu vebal önce sizin demekle yetiniyorum.

 

Genel itibariyle her anlamda rezalet bir 4 ay geçiren Konyaspor camiası, son olarak kendi sahasında Bursaspor’a 3-0 yenilerek, kritik bölgenin içine girdi. Bu bataklığın içinde bulunmanın en kötü yanı ise hem taraftar hem de futbolcu olarak girilen psikolojik bunalımdan anlaşılıyor. Herkes küme düşme ihtimallerini satın almaya başladı bile. Bu olumsuz enerji de takıma yansıyor haliyle.

 

Kötü gidişatın baş aktörleri hakkında birkaç kelam edecek olursak yönetim kanadından başlamamız gerekiyor…

3 yıldır Aykut Kocaman’ın kuyusunu kazan, onu her fırsatta çeşitli yollarla kamuoyuna şikayet eden, köşe yazısı yazdıran, toplumun inançları üzerinden hedef haline getiren, çok biliyormuş gibi “Bu takım artık hücum futbolu oynamalı” diye taktik belirlemeye çalışan ama Aykut Kocaman tarafından kaale alınmayan insanlar, bu başarısızlığın temelinde yatan en büyük etkendir. Kağıt üzerinde en başarılı dönemini yaşayan Konyaspor’un idarecisi ya da başkanı olma etiketiyle yürüyüşü, oturuşu değişen bu insanlar, ne yazık ki bu tablonun ana sorumlusu durumundadır. Transferler konusunda menajerlerin eline tutsak olunması inanın çok problem değil. Şuan Anadolu takımlarının bir çoğu aynı pozisyonda. Haa onların şansı yaver gidiyor iyi menajerler, iyi oyuncular buluyor, bizim bağlantılarımız kötüydü, leş oyuncular getirdiler. Burası inanın bu tablonun %20’sidir. Hem saha içinde hem de saha dışında tıkır tıkır işleyen bir sistemi, sırf egolarına hizmet etmiyor diye bozan, futbol topunu görse karpuz sanan bu insanların koca Konya’nın kaderiyle oynaması inanın bana çok daha büyük bir sorundur. Her transfer riski de beraberinde getirir. %40-50 bandında bir ortalama aslında başarılı bir transfer dönemi geçirildiğini gösterir. Bizde de bu oran %30’lar seviyesinde şuan. Eğer hücum hattına alınan 4-5 oyuncunun 2 tanesinden verim almış olsaydık durum çok farklı olacaktı. Ancak söylemek istediğim şu, sen artık Avrupa futbolunun da kabul ettiği bir sistemi, hastalıklı bir ruh haliyle hareket edip de bozarsan 15 transferin 15’i de tutsa bu yeni sistem çökmeye mahkumdur. Ama bu sene ama gelecek sene. İşler kötü gitmeye başlayınca önceki yıllarda takımın arkasındaki en büyük güç olan taraftarla da arasını bozan bu yöneticiler nedeniyle, şuan bir bilinmeze yol alıyoruz.

Bu süreç içinde kötü gidişe etki eden diğer bir faktör ise oyuncu grubumuzdur…

Önceki senelerde birçoğu başka antrenörlerin elinde kulübeye mahkûmken, Aykut Kocaman sayesinde verilen şansları iyi kullanan ve tarihimizin en büyük başarılarını yaşatan futbolcularımız. Evet, teknik olarak aslında doğru bir cümle bu. Özellikle mevcut oyuncularından en yüksek verimi alma konusunda üstat olan Aykut Kocaman ve ekibi bu oyuncu grubundan da en yüksek verimi alarak, hepimizin bildiği o başarıları bizlere yaşattı. Doğal olarak bu oyuncu grubu da Aykut Kocaman’ın gidişine en çok üzülenler arasındaydı. Çünkü o dönemki oyun sistemi oyuncu kalitesinden çok, mücadeleye ve çok çalışmaya dayalı bir sistemdi. Doğal olarak yetenek anlamındaki yetersizlikler de çok göze batmıyordu. Yeni sistem ise ciddi yetenek gerektiren oyuncuların oynayabileceği bir sistemdi. Doğal olarak geçen seneden kalan oyuncularımız da bu sisteme ayak uydurmakta zorlandılar. Yapılan transferlerin de pert çıkmasıyla birlikte bu oyuncular kendilerini bulunmaz Hint kumaşı sanmaya başladılar ve takım içindeki kişisel sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Bunları çözebilecek yeterli bir otorite teknik heyet de mevcut olmayınca bu arkadaşlar akılları sıra taraftarın gücünü de arkalarına alarak kulübün içinde at koşturmaya başladılar. Evet, arkadaşlar bizler sizlere çok güvendik, bir nevi hepiniz bizim kardeşimiz oldunuz. Ama sizler bu güveni devrecilik yapmada kullanmayı tercih ettiniz.

Bu takımın disiplin zafiyeti yaşadığı dönemlerde, biz taraftarlar olarak sizlerden masaya yumruğunuzu vurmanızı ve takımı toparlamanızı bekledik ama siz ya kendi sözleşmenizin peşine düştünüz, ya alacağınız paraların bir an evvel garanti altına alınmasını istediniz ya da taraftar kan ağlarken saha içinden eşinize, dostunuza şekil yapmayı tercih ettiniz. Olmadı beyler, sizler de bizim güvenimizi yerle yeksan ettiniz. Şimdi çıkıp da “Benim kadar üzülebilir misin” deme cüretine bile sahip olup, “konuşamayacağım şeyler var” diyerek aklınız sıra hedef gösteriyorsunuz. Senden çok daha fazla üzülür bu taraftar kaptan, sen yarın gidersin geldiğin Orduspor’a, oynamaya devam edersin belki bir şekilde ama o akıl verdiğin, tabir-i caizse lafla dövdüğün adamlar kalacaklar buralarda. Konuşamayacağın şeyleri fısıldamayacaksın kaptan. Fısıldıyorsan da konuşacaksın. Maç sonu çıkıp konuşarak sorumluluk alıyor gibi göstermek istiyorsun kendini ama bir laf edip bir çuval inciri berbat ediyorsun.

Transferler konusundan bahsediyorsan eğer bu senin görev sahan değil, onun tüm kamuoyu farkında ve eleştiriyor zaten. Senin görevin takımın kaptanı olarak, soyunma odasında bu takımın her oyuncusuyla birebir ilgilenip, en azından psikolojik sorunlarını çözmendir. Bu nedenle affetti o insanlar seni, ama sen üstündeki sorumluluğun ya farkında değilsin, ya da işine gelmiyor sevgili kardeşim. Sorun paraysa eğer, kimse kusura bakmasın yeni gelen transfer, eski oyunculardan her sektörde fazla kazanır. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Bak sana canlı bir örnek vereyim; Edinson Cavani PSG’nin en çok kazanan oyuncusuyken, Neymar’ı transfer eden kulüp yönetimi, penaltı vuruşlarını da kullanmak isteyen Neymar’ın kalbini kırmamak adına, sözleşmesinde “Başka bir oyuncuya penaltı attırılırsa 1 milyon USD kazanır” maddesi olan Edinson Cavani’ye söz konusu 1 milyon USD’yi verip, penaltıları Neymar’a attırmaya başladı. Peki Edinson Cavani ne yaptı? Ortalığı karıştırmaya mı çalıştı yoksa maç sonu tepki gösteren taraftara yönetimi mi şikayet etti. Hayır, tabii ki. Edinson Cavani bu sezon oynadığı 21 maçta 23 gol 3 asistle oynadı. Penaltıları atan Neymar’ın ise 15 golü var. Şimdi ne mi yapıyorlar? Kafalarına göre bir maç Neymar atıyor penaltıyı, diğer maç Cavani. Hani tamamen aynı profesyonelliği beklemiyorum senden ve saz arkadaşlarından ama bari yarısını gösterin yeter, bu takımdan kazandığınız maddi ve manevi değerler için yapın bunu. Yazıktır, günahtır…

Biraz da iğneyi kendimize batıralım…

Taraftar olarak bizlerin de yanlışları oldu bu süreçte. Özellikle Beşiktaş maçında ferdi olarak da olsa yapılan olumsuz hareketler, öncelikle kendimiz adına olumsuz bir reklam oldu. Son 3 yıldır emek emek, adım adım, tırnaklarımızla kazıyarak ulaştığımız noktada yaptığımız bu hareketler bizlere hiç yakışmadı. Karşılığını da gerek yalnız kalmamız gerekse Konya kentinin kamuoyunda sevilmemesi gibi nedenlerle fazla fazla ceza aldık. Yönetim kurulu tarafından da yalnız bırakıldığımız bu süreçte aldığımız 5 maçlık ceza hem bizi hem de takımı olumsuz etkiledi. Son Bursaspor maçında ettiğimiz küfürler de, yine o 3 yıldır çizdiğimiz tabloyla uyuşmadı. Evet, bu noktada Bursaspor taraftarlarının ciddi tahrikleri de vardı ama biz bu sınavlardan daha önceki dönemlerde birçok kez geçtik. Kimsenin tahrikine de kapılmamıştık. Ama takımın olumsuz gidişatı, yönetimdeki arsız, hırsız gibi kişiliklerin halen hiçbir şey yokmuş gibi görevlerine devam etmeleri herkes gibi bizim de psikolojimizi bozdu ve bizler de hatalar yaptık. 

Şunu söyleyebilirim sadece; en azından sorumlu olduğum grup hakkında yaptığımız yanlışların telafi edilmesi için gereken ne varsa yapılacaktır. Ancaaakkkkk, bunu söylerken aynı hassasiyeti yönetim kurulu ve oyuncu grubumuzdan da bekliyorum. Özellikle oynanacak 3 lig maçında teknik heyetimiz ile birlikte, futbolcularımızın ruhlarını, şereflerini ve haysiyetlerini ortaya koymaları gerekiyor. Bu takımı bulunduğu yerden kaldıracak güç kendilerinde mevcut. Yeter ki birlik olabilsinler. Tribün tabiriyle sağa sola sinyal vermeyi bıraksınlar. Yönetim kurulunun da hep söylediğim gibi içindeki pisliklerden arınması ve gerekiyorsa da genel kurul kararı alması elzem. Çok kritik bir transfer dönemi geliyor, eğer bu dönemi de saçma sapan isimlerle ve gündemlerle geçirirsek, işte o zaman dönüşü olmayan bir yola girmişiz demektir. İyi niyetli insanların var olduğunu bildiğim bu ekibin de böyle bir hata yapmayacağına inanıyorum.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
İlker Kırnaz Arşivi
SON YAZILAR