Hak Batıl Savaşında İran ve PKK
Dünyada bitmeyen, bitmeyecek bir savaş hayatın her alanında devam etmektedir. Bu savaş “HAK” ile “BATIL” savaşıdır.
Hak ile tanımlanan İSLAM; İslam’ın dışında ne varsa hepsi de BATIL’dır.
Çevremiz ve İslam dünyasında yaşanan birçok sorunun arka planında bu savaşın yansımalarını görmek mümkündür.
Bu açık gerçeği görmek mümkün olmakla birlikte tarafını tam olarak belirleyemeyenler bu açık gerçeği göremiyorlar.
Bu görülemeyen gerçeklerden biri de İRAN ve PKK’dır.
Ülkemizdeki bazı kesimler İRAN’ı, Kürt Müslümanlarda PKK’yı görmek istemiyorlar. Azerbaycan’ın Ermenistan’la olan savaşında İRAN ve PKK’nın kimin yanında olduğunu görürler inşallah!
-Neden İRAN ve PKK Ermenistan’ı destekliyor?
Hadi PKK’yı anladık. Türkiye’de her zaman Abdullah ÖCALAN ve PKK’nın kurucu kadrolarının Ermeni olduğu söylenegelmiş ve bunun ispatlama cihetine de gidilmiştir.
PKK’nın kurucularının Ermeni olmasına bir şey demiyorum, hatta Kürt hatta Türk olsa da önemli değil; önemli olan zihniyettir, ideolojidir.
PKK dinsiz, imansız İslam düşmanı bir örgüttür. Onun için PKK’nın Ermenistan’la işbirliğine, desteğine bir şey demiyorum; çünkü, PKK batıl bir örgüttür.
Bir de içimizde Ermenistan’ı destekleyenler var, bazıları bunlara kızıyor; kızmayın herkes tarafını seçer, bunlarda seçmiştir.
Gelelim İRAN’a ve ülkemiz sünnilerinin bir kısmının bitmek tükenmek bilmeyen İRAN aşkına! Biz bu aşkı Kasım Süleymani’nin öldürülmesi sürecinde de gördük.
-İRAN, Azerbaycan ile kısmi de olsa mezhepsel aynılığı ve ülkesinde 40 milyon Azeri yaşamasına rağmen Ermenistan’ı destekliyor?
Çok fazla düşünmenize gerek yok! Herkes kendi cibilliyetini, yerini ortaya koymaktadır. Onun için İran’ın bu tavrından dolayı İran’a sitem eden saf sünni Müslümanlar İran gerçeğini görün artık!
İlle de görmek istemiyorsanız o sizin sorununuz, ben bir şey diyemem!
Birisi çıkar “Hak” ve “Batıl” dan bahsediyorsun Türkiye ve Azerbaycan ne kadar İslam ülkesi diye sorabilir.
-Haydi sordu nasıl bir cevap vereceğiz?
Elbette ki, hem Türkiye hem de Azerbaycan fıkhi açıdan bir İslam ülkesi olabilir; ancak, uygulamada İslam ülkesi değil; sadece içerisinde Müslümanlarında yaşadığı ülkelerdir.
-Öyle değil mi?
Sizi bilemem; ancak ben böyle değerlendiriyorum. Çok fazla derin konulara girmeden konumuza dönelim.
Ne kadarda Türkiye ve Azerbaycan halkı yaşam biçimi olarak Batılı yaşam biçimlerini benimsese Batılı olmaya çalışsa da uluslararası kuruluşlar nezdinde her türlü haksızlığa uğramalarına rağmen “Hak” ve “Batıl” ın yansıması olarak bu haksızlıkları görülmemektedir.
-Azerbaycan’ın toprakları otuz yıldır işgal altında olmasına rağmen niye bu sorunu çözmüyorlar?
Çözmüyorlar; çünkü, bu sorunun arkasında kendileri var. Bu sorunu kendileri üretmişler, bundan sonrada “Hak” ile “Batıl” savaşının gereği üretecekler.
Esas olan “Hak” tarafında yer alan bizlerin yerimizin gereklerini yerine ne kadar getirip getirmediğidir.
Uluslararası hukuk, diplomasi bunların hepsi hikaye! Tek gerçek hem imani hem de savunma yönünden güçlü olmak.
Şu gerçeği hepimiz bilelim. Türkiye ne kadar Batılı olmaya çalışsa, inançlarından uzaklaşsa hatta bir tane Müslüman kalkmasa bile yine onlar için düşmanız ve öyle de kalacağız!
Çünkü, imparatorluk geçmişimizin korkusu hala devam etmektedir. Yani, biz sizdeniz hatta sizden daha gavuruz deseniz de bu durum değişmeyecek.
-Öyleyse ne yapmalıyız?
Öncelikle dinimize sahip çıkmalıyız. Gerçek bir Müslüman toplum olmadan burnumuzun pislikten kurtulması mümkün değil!
Türkiye Devleti güçlü medeniyetinin gereği tüm İslam dünyasının lideri olduğunu tüm dünyaya ilan etmeli bu durum ile ilgili her türlü girişimi çekinmeden yapmalıdır.
Mesela, Türk Cumhuriyetlerine yönelik “Ehli Sünnet Vel Cemaat” merkezli politikalar belirleyerek bu minval üzerine gerekli çalışmaları yapmalıdır.
Türkiye’nin iç ve dış politikasının ana ekseninde “Ehli Sünnet Vel Cemaat” olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.