BAŞLANGIÇLARIN MERKEZİ
Mezopotamya'nın farklı aşamalardan oluşan uzun tarihi kendine özgü gelenekleri, efsane ve söylenceleri, dini inançları olan ileri bir kültürü ifade eder. MÖ 3200 yıllarında yazıyı bulan Sümerler bu kültürün tabletler yoluyla bugüne ulaşmasını sağlamıştır. Bu tabletlerin çoğunda görülen damgalar da Mezopotamya'ya özgü bir teknolojidir. Oxford'daki Ashmolean Müzesi'nden Paul Collins, Mezopotamya'yı süngere benzetiyor. “Ne zaman yeni insanlar bölgeye gelse Mezopotamya'nın uzun bir geçmişe dayanan geleneklerini benimsemiştir. Yönetim sistemi ve dini inançlar bakımından bir süreklilik görülüyor bu bölgede” diyor.
Mezopotamya bu eski tarihinden dolayı birçok alanda 'ilk'ler içeriyor. Arkeologlar çömlek çarkı gibi teknolojik buluşları, matematik, tıp ve astronomideki gelişmeleri, 60 dakika üzerinden zaman hesaplama sistemini, hatta bira, süt ürünleri ve dokumanın kökenini Mezopotamya'ya dayandırıyor.
Bilim insanlarına göre Mezopotamya'nın coğrafi konumu bütün bu başarılarda önemli rol oynadı. “Mezopotamya Orta Doğu'nun merkezinde yer alıyor. Kurak toprakları sulama yoluyla verimli kılınırken, kereste, taş, metal gibi önemli doğal kaynaklardan yoksun olması dışa açılmasını gerektirdi.” Bu ise buradaki medeniyetlerin dışa dönük ve dinamik olmasını sağladı. Collins, Mezopotamya'da yapılan heykellerde kullanılan metallerin İran'ın dağlık bölgelerinden geldiğini söylüyor. Aynı şey Babil Kulesi'ne de esin kaynağı olan, Babil gibi Mezopotamya kentlerine özgü çok katlı kerpiç yapılar (zaguratlar) için de geçerli. (Son yıllarda IŞİD bu önemli tarihi eserlere büyük zarar verdi.) Fakat Collins Mezopotamya'daki buluşları tek tek sıralamanın, “Sümerleri her şeyin kaşifi olarak anmanın” tarihi çarpıtmak anlamına geleceğini söylüyor. Bunun yerine arkeologların artık Mezopotamya'yı dışarıdan etkileyen güçler üzerinde durduğunu belirtiyor. “Mezopotamya farklı halkları barındıran bir yerdi. İnsanlar farklı diller konuşuyor, muhtemelen farklı kültürler yaşıyordu. İnsanlar çoğunlukla işi basitleştirip Sümerlerden Asurlardan bahseder; oysa burada çok daha karmaşık bir toplum söz konusuydu.”