İslamofobi, Avrupa Ve Kuzey Amerika'da Ters Etki Yaptı
İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - ABD Duke Üniversitesi İslam Araştırmaları Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Bruce Lawrence, dünya halklarına pompalanmaya çalışılan ırkçılık temelli İslamofobi'nin beklenenin tam tersi bir etki yaptığını belirterek, ''İslam ile ilgili yayılan olumsuzluklara rağmen Avrupa ve Kuzey Amerika'da insanlar İslam'ı merak ediyor ve İslam hakkında daha fazla bilgi edinmek için okuyor ve araştırıyor.'' dedi.
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü'nde yarı zamanlı öğretim üyeliği de yapan Lawrence, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir olumsuzluk gibi görünen İslamofobi'nin bazı bölgelerde bir anlamda pozitif bir duruma dönüştüğünü söyledi.
El-Kaide, DEAŞ terör örgütleri ve daha öncesinde yaşanan bir takım olayların İslam karşıtlığını körüklediğini vurgulayan Lawrence, şöyle konuştu:
''Bu karşıtlık 20 yıllık geçmişi olan El-Kaide veya 7 yıldır bölgede varlık gösteren DEAŞ ile sınırlı değil. İran'da yaşanan ve siyasal İslam olarak nitelendirilen gelişmelerin de etkisi oldu. Bu olumsuzluklar Müslüman ülkelerde ateizmin yayılmasına neden oldu. Aslında genel tabloya baktığımızda bunun sadece Müslümanlar arasında değil, tüm dünyada bir karşılığı olduğunu görüyoruz. İnsanlarda dine karşı bir soğuklaşma, temkinli bakma yaygınlaştı. İran devrimiyle gündeme gelen İslam devleti, İslami hükümler hatta din adına başka Müslümanlarla çatışma, savaşma meselesi sanki bütün dinlere karşı topyekun bir savaş şeklinde algılanmaya başlandı. İnsanlar, bu olaydan sonra dinin siyasi amaçlar için kullanılmasından rahatsızlık duydu. Aslında bu kanı sadece İslam dinine değil tüm dinlere karşı oluştu.''
- ''İslam karşıtlığına rağmen İslam'a yöneliş arttı''
Lawrence, dünya genelinde yayılan ateizm ve İslam'a karşı hoşgörüsüzlüğe rağmen Avrupa ve ABD'de İslam'a yönelimin azımsanmayacak kadar çok olduğunu vurgulayarak, "İslam'ın yayılması sadece Avrupa ile alakalı bir durum değil. Kuzey Amerika'da da İslam'ın yaygınlaştığını görüyoruz. İslam yaygınlaşıyor derken insanların Müslüman olması şeklinde algılamamak lazım. Şunu söylemeye çalışıyorum, İslam ile ilgili yayılan olumsuzluklara rağmen insanlar İslam'ı merak ediyor ve İslam hakkında daha fazla bilgi edinmek için okuyor ve araştırıyor. Olumsuzluk bir anlamda pozitif bir duruma dönüştü.'' ifadelerini kullandı.
ABD'li sanatçı Sandow Birk'in Kur'an çalışmalarını örnek veren Prof. Dr. Lawrence şunları anlattı:
''Amerikalı bir sanatçı Sandow Birk. Aslında Müslüman değil ama İslam'ın daha iyi anlaşılmasını savunan hatta buna öncülük edenlerden biri. İslam'ı anlamanın yolunun Kur'an'ı okumaktan ve onu anlamaktan geçtiğini düşünüyor. Birk, Arapça bilmiyor, İslam'ı da bilmiyor. O bir sanatçı ve dünyayı dolaşırken birçok İslam ülkesine de gitti ve çok sayıda Müslüman ile tanıştı. Sanatçı kişiliğinin yanı sıra iyi bir sörfçü olması da birçok insanla tanışmasına vesile oldu. 2012'den 2014'e kadar 2 yıllık zamanını Kur'an'ın İngilizce'sini yazarak geçirdi. İngilizce yazdığı Kur'an'a sanatçı kişiliğiyle farklı bir yorum getiren Birk, Kur'an'ı yazarken bazı ayetleri resimli anlatma yoluna gitti. Bu resimler insan figürü değil, daha çok bir konuyu anlatırken kullandı. Örneğin, Nisa suresinde anlatılan kadın-erkek ilişkilerini kadın-erkek hakları noktasından görmek yerine surede eşlerini kaybetmiş kadınlara nasıl davranılması gerektiği noktasından görmüş ve bunu da ayetlerin yanında çizdiği resimlerle anlatmaya, göstermeye çalışmış. Aynı şekilde Maide suresini, Yasin suresini yazarken de ayetlerin resimler çizerek yazmış. Kur'an'ı böyle sanatsal biçimde yazması da birçok insanın heyecanlanmasına neden oldu. İslam'a ve İslami bilgilere merak salmış insanları bir anlamda Kur'an'ı okumaya teşvik etmiş oldu. Bu bence İslam ve Kur'an'ın okunması, anlaşılması ve yayılması açısından oldukça pozitif bir örnek oldu.''
- ''Gençler İslamofobi'ye karşı mücadele edecek''
Lawrence, Avrupa'da Müslüman karşıtlığının hızla yayılmasının en önemli faktörlerinden birinin de Avrupa'nın mülteci sorunuyla karşı karşıya kalması olduğunu ifade etti.
Avrupa'da ırkçılık sorununu gençlerin çözeceğine inandığını dile getiren Lawrence, şöyle devam etti:
"İslam karşıtlığı, mülteci karşıtlığı, insanların renkleri üzerinden ırkçılık yapmak. Bunlar Avrupa'nın da Amerika'nın da ciddi sorunu. Sınırların kalktığı iletişimin bu kadar yoğunlaştığı bir çağda özellikle gençler çok daha ön planda. Bu gençler arasında Müslümanlar da var gayrimüslimler de var. Gençler çok daha açık fikirliler ve farklı dünya görüşleri ve farklı yaşam tarzlarını kabul ediyorlar. Ben İslam karşıtlığına karşı en iyi mücadeleyi gençlerin vereceğine inanıyorum.
Bu arada İslamofobi olayını de tek başına değerlendirmemek lazım. Ötekine karşı nefret dünyanın en ciddi sorunlarından biri haline geldi. İslamofobi de dolayısıyla bunun sadece bir parçası. Yani Müslümanlar da bundan nasibini alıyor. Negatif İslam algısını kırmanın elbette yolları var ama ben bunun siyaset üzerinden yapılmaması taraftarıyım. Üzerinde durduğum en önemli noktalardan biri de eğitim. 2001'den bugüne kadar İslam'ı öğretenlerin sayısı beş katı fazlalaştı. Bu da demek oluyor ki sadece İslam ile alakalı bilgi de çok fazla arttı. Doğru bilgi mi? Tabii ki bu tartışılabilir ancak İslam dini ile ilgilenen insan sayısı arttı bunu söyleyebiliriz.''
- ''İslam sadece bir din değil bir medeniyettir''
Prof. Dr. Bruce Lawrence, İslam'ın salt bir din anlayışı üzerinden değil, medeniyet ve kültür kavramı üzerinden de değerlendirilip konuşulması gerektiğine dikkati çekti.
İslam'ın ilim, kültür ve dil bağlamında bir dünya medeniyeti olduğunu dile getiren Lawrence şunları söyledi:
''İslam, dili, kültürü, felsefi bakış açısıyla koca bir medeniyettir. Tabii medeniyet kavramını da sadece bir alana hapsolmuş bir medeniyet olarak değil bir dünya medeniyeti olarak tasvir etmek gerekiyor. Dil, imaj, İslami perspektif özellikle son 20 yıl içinde çok değişti. Ve bu İslam'ın farklı algılanması, gelecekte özellikle gençlere yatırım anlamında çok faydalı olacak. Gençlere yatırım yapmamız lazım. Kitle iletişim araçlarının ve internetin çok yoğun olarak kullanıldığı bu çağda yine bu gelişmeye bağlı olarak bilgi paylaşımının artması, kaynaklara ulaşma, kullanmanın kolaylaşması... Mesela, ABD’de son zamanlarda bir hareket başladı. Bu hareket, Amerikan toplumunda yaygınlaşan silahlı şiddeti elimine etmeyi hedefliyor. Bu bağlamda silah kullanma ruhsatına sahip olmayan insanların elinden silah almak şeklinde değil. Çünkü bu insanların elinden silah almak şiddeti çözmez. Sorunu temelden çözmek lazım. Özellikle azınlıklara yönelik şiddet eğilimini ortadan kaldırmak gerekiyor. İşte Amerika'da gençlerin başlattığı eylem de bunu kapsıyor.''
Irka dayalı ayırımcılık, din karşıtlığı, yani ötekine olan nefretle mücadele ederken siyasetten uzak durulması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Bruce Lawrence sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunu da internet üzerinden gençlere ulaşarak yapmak lazım. Bunu yaparken de mümkün oldukça siyasetten uzak durarak, siyasete bulaşmadan yapmak lazım. Çünkü siyasi bir yolla yapmak her zaman tehlikelidir. Bir siyasi lider üzerinden bir mücadele verirsiniz yarın o lider gider başkası gelir. Ve ne bir siyasi lider ne de siyasi bir görüş insanların kalplerine nüfuz edemez, kalplerini değiştiremez. İki hafta önce Florida’da silahlı şiddet olaylarına karşı eylem yapan gençler aslında 50 yıl önce 'kadınlar da erkekler kadar eğitim ve iş hakkına sahip olmalılar 'diyen kuşağın varisleridir. Yani ben ümitvarım ama sosyal değişimi hükümetlerden beklememek lazım.
Mesela Türkiye'deki Sufi Enstitüsü İslami bariyerlerin, kültürlerin ötesinde bir anlayış kazandırıyor. Bu enstitünün ABD'de Çin'de Pekin'de ve Japonya'da da bir kolu var. Buralarda İslam'ın gülümseyen yüzü gösteriliyor. İnsan ruhunu besleyen bir yer. Bu enstitüde neden olduğumu soruyorlar. Tasavvuf İslam'ın sadece bir parçası. İslam'la bir anlamda teğet. Enstitüde sadece fıkıh, şeriat, kanun gibi şeylerden bahsedilmiyor. Hayat tarzından da bahsediliyor. Bu sadece gençler için değil yani hayata yeni başlayanlar veya hayata bir süre önce başlayanlar için çok iyi bir şey ve bu tasavvuf araştırmaları Türk-İslam kültürünün bir şekli, bir örneği olabilir."
Lawrence, Türkiye'de İslam'ın edeple çok iç içe bir kavram aynı zamanda bir pratik olduğunu ifade ederek, "Geçen gün tramvaya bindik, birisi kalktı bize yer verdi. Tanımadığım birinin böyle bir davranışta bulunması çok hoş bence. Başka bir örnek size, bir vapur gezisi yaptık kızımla. Bir grup çay getirdi, bize de ikram ettiler. Biz içmiyoruz dediğimizde içmemiz için ısrar ettiler. Bunun gibi birçok örnek var. Türkiye'deki bu misafirperverlik bu hoşgörü İslam'la harmanlanmış bir edep kültürü. Bahsedilmeyen ama bir yandan da sınırı olmayan bir kerim olma hali bu.'' diye konuştu.
Kaynak:Anadolu Ajansı
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.