Mutlu olun mutluluk sizinle olsun
Hz. Mevlâna, “Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil. Yolun sonunda olsa, ona varıldığında yol bitmiş ve vakit de geçmiş olurdu. Mutlu olmanın zamanı ise bugündür, yarın değil.” demiş yüzyıllar önce…
Biz ne mi yapıyoruz, mutluluğun zamanını tartışmaya devam…
Geçtiğimiz çarşamba günü “Dünya Mutluluk Günü” idi. Dünyanın en mutlu ülkesi de Finlandiya seçilmiş. Bir an için, o mutlu ülke sıralamasında en üstlerde neden biz yokuz diye düşünmeden edemiyorsunuz! Hak etmiyor muyuz mutluluğu?
Bizi mutlu etmesini beklediklerimiz, bu mutluluğu neden bize çok görüyorlar diye düşünmüyor muyuz hiç?
Türkülerimiz, şarkılarımız neden hiç neşeli değil? Neden kahrettik bu kadar?
Şöyle neşeli bir kahkaha patlatana bile ne oluyor diye dönüp bakmamız, ikaz etmemiz neden acaba? Mutlulukla bir derdimiz olduğu her halimizden belli değil mi?
Mutluluk ve ben, iki bir araya gelemeyen diye başlayanları saymazsanız, mutlu olmaya gerçekten çabaladığımız bir gerçek.
Bazen mutluluğun kırıntısı bile mutlu ediyor bazılarımızı. Mutluluğu bulduğum an, yeminle o anı kaçırmam yarına falanda bırakmam diyenlere de imrenerek bakıyoruz.
Mutluluk denildiğinde, hemen herkesin biraz buruk, biraz hüzünlü, biraz gözlerinin dalıp gittiği bir hikayesi olduğu sır değil.
Mutluluğu ararım yok diyen diyene…
Mutluluk gününden oldu mu haberimiz? Hem olsaydı bile, mutluluk mu? O da ne diyenlerimiz olacaktı. Çünkü biz unuttuk mutluluğu…Hem ne olduğunu hem de nasıl mutlu olunur faslını.
Mutluluk gününde çok mutluyum, içim içime sığmıyor diyen kaç kişiye rastlayabilirsiniz?
Dahası…Adı mutlu olanların bile mutlu olamadığı bir dünyada yaşıyorken…
*****
Eli kolu dolu olarak evine giden bir babanın mutluluğunu bir hayal edin. Çocuklarına bayramlık alan, çocuklarının yüzlerindeki mutluluğa ortak olan ana-babaların mutluluğuna şahit olun. Bu mutluluğu çok gördük ve ellerinden aldık ana-babaların…
Mutluluğun kitabını yazsanız ne olacak? Mutluluğu yakalamak neden zorlaştırılır hiç düşündünüz mü? Mutluluk neden bugün değil? Neden hep ötelenir durulur? Ne var yarınlarda?
Her yarın kendince bir çıkmaz sokak. Her yarın meçhule açılan bir kapı gibi. Her yarın mutluluğa kurulan tuzak…Her yarın, mutlu olmaktan uzak mı uzak…Her yarın keyfi bir tavır…Her yarın kaldırılamayacak kadar ağır…
Mutluluktan ne istiyor bu yarın?
Ne istiyor mutluluğu yarınla sınayanlar?
Kimsenin mutluluğunu, mutlu olmasını istemeyenlerin niyeti ne?
Ne dertleri var mutlulukla?
Mutlu olmak isteyen ertelememeli mutluluğu yarına…Her erteleme, mutluluğun önünde engel olanların ekmeğine yağ sürüyor. Bir günden bir şey olmaz diyenlerin sahte gülüşlerine, sahte nezaketlerine, sahte davranışlarına aldırmayın.
İçlerinden zil takıp oynuyorlar, mutluluğa ket vurduk, engel olduk diye…
Mutluluk bugünün konusu, yarının değil.
Mademki mutlu olacaksınız, çok istiyorsunuz, mutlu olun gitsin, yarın hırsından kıskançlığından çatlasın-patlasın, erisin bitsin!
*****
Mutlu olmak için; acı çekmenin şart olduğunu, çile çekmeden mutluluğun elde edilemeyeceğini söyleyen kalpsizler, vicdansızlar gölge etmeyin mutluluğa…
Neymiş, ağlayıp sızlamadan olmazmış, gülmek harammış…
Mutluluğa giden yolda aylarca yürümek neyin nesi?
Mutluluk tacirlerin eline düştü de bizim mi haberimiz yok…
Ondan sonra kadere çatan, feleğe çatan aramadığınız kadar.
Sanırsınız insanlar mutlu olmak için engellerle dolu bir yürüyüşe çıkmaya mecbur ve mahkumlar.
Etrafınıza şöyle bir bakın?
Kim mutlu?
Bizleri mutsuz edenler mi? Mutsuzluklar üzerine mutluluk inşa edilebilir mi?
Mutluluk da huzuru mahşere mi kalsın?
Yazıktır, günahtır…
Hele ki, insanları mutlu etmek mümkünken…
İnsanları, mutlu olacaksınız, bu yol mutluluğa çıkacak diye çıkmaz sokaklarda dolaştırmanın vebalini bugüne kadar kimse taşıyamadı.
*****
Yaşadığımız son yıllar, insanların yaşama sevinci diye bir duyguyu aradığı yıllar oldu.
Yaşama sevinci bazen küçücük bir mutluluktu. O mutluluğu bile onlara çok görenler çıktı ortaya. Aslında dünden bugüne hep vardılar. Hiç eksilmediler.
Mutluluk arayanlardan mutluluğu köşe bucak sakladılar.
Mahrum ettiler…
Çünkü bu işten haz duyuyorlardı.
Mutluluk ona haram, buna haram, şuna yasak diyen hasetler, fesatlar, kıskançlar, mutluluğun önünü kestiler.
Ne geçti ellerine? Çok mu mutlu oldular? Mutlu mu gittiler öbür tarafa?
Mutlu olamayanların sevdaları, çileleri, mutlu olmayı bin kere hak ettikleri halde mutlu olamadan bu dünyadan ayrılışları binlerce yıldır hikayelere, efsanelere, türkülere, şarkılara, şiirlere, filmlere ve dizilere ilham kaynağı oldu.
İçli ve hazin hikayeler dünden bugünlere kadar geldi.
Kara vicdanlı, taş kalpli, kara çalılı, kara dikenli, kaderi ve bahtı kara olanların hikayeleriydi o hikayeler. O hikayeleri kaleme alanlar, destan yazanlar mutluluğun neden bu kadar zorlaştırıldığını sorguladılar hep.
Ah mutluluk ah!
Bu kadar mı uzaklardasın? Neden hep bir başka bahara kalıyor, bırakılıyorsun? Neden seni hep sona saklıyorlar?
Mutluluktan korkmak, mutlu olmaktan korkmak böyle bir şey herhalde…
*****
Mutlu olmanın günü hangi gündür bilir misiniz?
Bugün!
Bırakın yarınlarla cebelleşmeyi…
Bırakın yarınla ilgili ertelemeleri, ötelemeleri…
Mademki mutluluğun kapısını açmak elinizde…
Açın o zaman o kapıyı ardına kadar.
“Gönül kapım açıktır, çalmadan gir içeri” diye hoş bir şarkı vardı ya hani…
O kapıya, o şarkıya, o mısralara nazire yapın ve deyin ki;
Bu kapı mutlu olmak isteyenlerin kapısı, çalmadan girin içeri…
Yetmedi mi mutluluğu bunca zamandır beklediğiniz?
Ne mutluluk beklesin ne de mutluluğu bekleyen…
Bitmesin mi bu hasret?
Hadi o zaman….
Yarına kalmadan, yarına bırakmadan…
Mutlu olun, mutluluk sizin olsun, sizinle olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.