Bugün 12 Ekim. Öğretmenlik mesleğine başladığım tarih. 12 Ekim 1974. Bundan tam 47 yıl öncesi. Hatıralar acısıyla-tatlısıyla güzel şeyler.
Bursa Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler Bölümünden 1974 güz döneminde mezun olmuştum. 9 Ekim 1974’de Ankara Namık Kemal Ortaokulunda kurada çekmiştim, Gümüşhane-Kelkit- Söğütlü’yü.
İlk görev yerimdi. 23 yaşındaydım.
O zamanlar becayiş, yani karşılıklı yer değiştirme var. Trabzon Fatih Eğitimden bir arkadaş, ben dedi Gümüşhane-Şiranlıyım. Senin çektiğin köy, benim köyüme çok yakın. Afyon dahil, Batıda nereyi çekersen çek karşılıklı yer değiştirelim dedim. Arkadaş kurada Hakkari’yi çekti, benim oturduğum tarafa dönüp bakamamıştı bile.
Sosyal Bilgiler kurasında hatırladığım kadarıyla 3-4 Afyon, bir tane Kilis, 9 Gümüşhane vardı. Geri kalan İller Kars, Tunceli, Hakkari gibi illerdi.
O yıllarda Gümüşhane’nin ilçesi olan, aynı zamanda Gümüşhane’den büyük olan Bayburt’un bir köyünü çeken okul arkadaşım Ali Tohumcu ile birlikte aynı gün, Özbayburt Turizmle iftara yakın bir saatte çıktık yola.
Özbayburtlu turizm, Erzurum Aşkale üzerinden, Kop geçidinden geçiyor, önce Bayburt’a, sonra Gümüşhane’ye gidiyordu.
Ali kardeşimin köyü Bayburt-Gümüşhane yolu üzerindeydi. Onun köyünde indik, köyü ve okulu gördükten sonra, şoseye çıktık. Oradan bulduğumuz bir dolmuşla Gümüşhane’ye Milli Eğitim Müdürlüğüne gittik.
Müdür Bey, çocuklar dedi, sizler yeni mezunsunuz, aman ha istifa etmeyin. Belli ki, çok istifa eden olmuştu. Gümüşhane-Erzincan arasında işleyen bir otobüse Ali kardeşimle birlikte bindik. Ali’nin Bayburt’ta kalmak gibi bir niyeti yoktu. Ancak geri döndüğünü, Bayburt’ta görev yaptığını, 46 yıl sonra 2020 yılının sonlarında onunla yaptığım bir telefon görüşmesinden sonra öğrenebildim.
Ben Kelkit’te indim. Ali kardeşim, memleketi olan Bursa’ya gitmek üzere o otobüsle Erzincan’a devam etti.
Kelkit’e iner inmez, hemen Kaymakamlığın nerede olduğunu sordum. Kaymakam Bey, Lisede İngilizce derslerine giriyormuş. Liseye gittim.
Kaymakam Beye durumu anlattım. Ramazan Bayramı 17 Ekim 1974 tarihinde başlıyordu. Kaymakam Bey sen git köyü gör dedi. Ben göreve başlamak için değil, görev yerimi görmeye gelmiştim. Kaymakam Bey, elimdeki evrakları aldı. Bayramdan sonraki ilk Pazartesi günü buradasın dedi. Beni 12 Ekim 1974 tarihi itibarıyla da göreve başlatmıştı.
*****
İftar sonrasında, köye giden dolmuşa şoförün yanına bindim. Köy Kelkit’e 18 km. idi. Köye varıncaya kadar, Minübüs şoförü nereli olduğumdan başladı, siyasi görüşüme kadar sordu da sordu. Atandığım köyde elektrik yoktu. Kahvede beni hemen İlkokul Müdürüyle tanıştırdılar. Bir yarım saat kadar konuştuktan sonra, İlkokul Müdürü Niyazi Arslan küçük tüplere takılı lüks ışıklarının aydınlattığı kahveden beni alıp evine götürdü.
Köye gitmeden önce Kaymakam Beye, gideceğim yerde otel var mı deyince, gülmüş, sen hele bir git seni orada misafir ederler demişti.
Bana bir yer yatağı sermişlerdi. Sahur vaktinde Niyazi Hoca beni kaldırdı.
Hocam dedi, oruç tutarsın, tutmazsın bilemem. Kalk birkaç lokma ye, Kelkit’te açık bir yer zaten bulamazsın. Erzincan’a kadar bu bölgede yemek yiyecek yer bulunmaz dedi.
Kalktım. İdare lambasının ışığı altında yer sofrasında ne vardı bilmiyorum. Birkaç lokma bir şey yedim. Tekrar yattım. Yatmak uyumak değildi. Zaten hiç uykum gelmemişti.
Bir süre sonra sabah ezanı okunmaya başladı. Aman Yarabbi, ruhuma işleyen öyle bir yanık sesti ki, anlatamam…Hiç bilmediğim, ömrümde ilk defa geldiğim bir köyün Ortaokuluna öğretmen olarak atanmıştım.
Gözlerim doldu, başladım ağlamaya ve dua etmeye…
O dua, meslek hayatımın nişanesi oldu.
Yarabbi dedim, bu hiç bilmediğim yerde bana yardım et, bana iyi dostlar ver, bana güç ver, kuvvet ver!
Rabbim bana bu şirin köyde, çok güzel dostlar nasip etti, Öğretmen arkadaşlarda çok iyilerdi, köyde ki vatandaşlarda.
*****
Köye ilk defa Ortaokul açılıyordu. Okul binası yoktu. Fransa’da yurt dışında çalışan bir işçinin iki katlı evinin, birinci katını Ortaokula tahsis etmişlerdi.
17 Öğrencimiz vardı. İzmir-Bergama’dan Matematik Öğretmeni Halil Zeytin, Konya-Bozkır’dan Fransızca Öğretmeni Abidin Demiryakan, üç kişiydik.
23 Aralık 1974 yılında yazmış olduğum bir şiirde şöyle anlatmıştım Söğütlü köyünü;
SÖĞÜTLÜ KÖYÜ
Dağlarda benek benek yer, yer erimiş karlar
Kimi buzlu, çamurlu dar ve ince sokaklar
İki üç yüz haneden meydana gelmiş köyüm
Sıcak kanlı insanlar ilk bakışta gördüğüm.
Sabahtan uyanırım yanık ezan sesiyle
Köye zarafet verir cami minaresiyle
Birkaç küçük dükkanı, birde kahvehanesi
Kışın yalnız kahvedir, köyün en şen hanesi
Yıkıldı yıkılacak İlkokulun binası
Öğrenciye yetişmez yazık işin fenası
Sağlık Ocağı köyde en muntazam yapıdır
Hasta sari olana, ne bulunmaz kapıdır
Köye hakim bir yerde Jandarma Karakolu
Emniyet ve asayiş bilin ki onun yolu
Su karşı ki çeşmede, ışıksa Allah kerim
Ben yine de halime, bin kere şükrederim.
Söğütlü köyü ilk görev yerimdi. Yıllar sonra, 1992 yılının yine bir Ekim ayında, Giresun-Alucra İlçe Milli Eğitim Müdürüyken Söğütlü’ye, tekrar gitmek ve görmek nasip oldu. Gözlerim doldu. Öğrencilerinden köyde olanlar, gelip elimi öptüler.