Hafta içi bir akşam serinliğinde, eski mahallemizin sokaklarından geçerek Aydoğdu'ya oradan da yeniden Samanpazarı Garajı'na dönecek bir otobüse bindim. Annesinden aldıkları elkartla sıradışı bir etkinlik yapmak isteyen çocuklar gibi... 10-15 yıldır otobüs şoförlüğü yapan bir şoförün kaptanlığında Samanpazarı'ndan saat 18.00'de 15 hat numaralı Aydoğdu otobüsünde en çok 1 saat süreceğini tahmin ettiğim bir yolculuğa çıkıyoruz. Memurun mesai çıkışından sonraki, hanımların "gün"lerinden henüz kalkmadıkları bir saatte başlıyoruz "akşam vakti olur bu kadar sıkıntı" demesinler diye.
Hiçkimseyle konuşmadan, kimsenin şikayetini dinlemeden, içlerine girmeden, bir yolcu gibi otobüse binip öndeki koltuğa şoförün hemen arkasında kapı tarafına oturuyorum. Bir önceki seferini 17.59'da tamamlayan şoför, şefliğe uğrayamadan, ihtiyacını görmeden 2 dakikalık bir aradan sonra 18.01'de yeni seferine çıkıyor.
Alaaddin'e gelinceye kadar herhangi bir sıkıntı yaşanmıyor. 25 dakikada vatandaşın "Teksas" dediği Alaaddin durağına "Alaaddin'i dönerek" ulaşıyor. Neden Alaaddin'i dönüyor? Eskiden olduğu gibi "Kayalıpark'tan geçmesi" istenmemiş çünkü. "Gerekçesi nedir ki durakları bile olmayan yeni güzergahta dolaşıyouz, İstanbul Caddesi, Hapishane, Beşyol'a kadar durak yok?" diye soruyorum. Hem Beşyol'da inen binen de yok. Eski güzergahtan gelse hem Mevlana ve Kayalıpark'ta indirme bindirme yapar hem de Alaaddin'e 25 dakikada geldiği yolu 10 dakika daha kısaltmış olur. Tamamen "Biz yaptık, oldu" denilerek yapılan bir değişiklik... Şoför can sıkıntısından olacak biraz gecikmeyle de olsa "Büyüklerimiz bilir, biz bilmeyiz" diyor.
Alaaddin'den Kültürpark'a 1 duraklık mesafeyi, fotoğrafta da gördüğünüz gibi, gün boyunca devam eden trafik nedeniyle, otobüsümüz tam 11 dakikada alıyor. Kliması serinlik değil gürültü üfleyen otobüste, yolcuların Allah'tan acelesi yok. Konyalıların deyimiyle henüz kimse "sokranmıyor".
18.36'da Kültürpark durağındayız. Form'u geçtikten sonra trafik ancak rahatlıyor. Aydoğdu kavşağından sonra otobüs, Yenice'nin ara sokaklarına girerken ilginç bir şey oluyor, sola dönüşü olmayan yolda otobüsümüz beş parmak yüksekliğindeki refüjü atlayarak sokağa giriyor. Böyle bir şeye ilk kez şahit oluyorum. Sokak arasında, sonraki sefere yetişemeyecek olmanın sıkıntısıyla gaza basıyor kaptan. Yol yenileme çalışmasında yol kapatılmış. İşçilerin umurunda değil, kimse yerinden kıpırdamıyor. İniyorum otobüsten, yolu açıyorum. Yol değiştirme ya da geri dönme imkanı yok daracık sokaklarda. İlk durakta bir teyze biniyor. Yarım saatlik yolu 1 saatte ancak gelebilen otobüse binince "yarım saattir beklerim, gelivirmez dökülegalasıca" diye çıkışıyor. Şoförü de kızdırmak istemiyor, yolcularla muhatap olmayı tercih ediyor.
Sürekli saatine bakan kaptana sonraki seferin ne zaman olduğunu soruyorum. "19.30'da başka bir hatta" olacağını söylüyor. "Yetişebilecek misiniz?" diyorum. "Zor" diyor kısaca... Az önce binen teyze kendisini dinleyen bir kaç kişi bulmuş ki gelininden acızlanmaya başlıyor. "Geçim dirlik bilmez. Oğlana günyüzü göstermedi gâvur" diyerek ağzını bozuyor. Kimse karşılık vermeyince susuyor bir süre sonra...
19.15'te Alaaddin'e dönebilen otobüs tabelayı "Samanpazarı" olarak değiştiriyor. Namaz kıldığını tahmin ettiğim kaptana "Namaza vakit kalıyor mu?" diye soruyorum, "Genelde olmuyor, bazen farzlıyoruz, Allah kabul etsin" diyor. Tabildot yemek çıkmadığını düzenli bir yemek saati olmadığını artık sormadan tahmin etmem gerekiyor. Alaaddin'den sonra, sonraki sefere yetişebilme çabasıyla İsmetpaşa'da otobüs sola sapıyor ve Keçeciler'den Nakiboğlu'nun sokaklarına dalıyor. Arada durak olmaması "rahatlatıyor" kaptanı... Alaaddin'den Kayalıpark'a, oradan da 42 nolu hattın geldiği yerden Samanapazarı'na dönmek varken "eziyete" dönüşen 1 saat 30 dakikalık bir Aydoğdu seferi, gereksiz uzayan yollara ve Alaaddin trafiğine rağmen her gün 17 kez tekrarlanıyor.
Daha da uzatmayayım. Kim bilir diğer hatlarda ne tür sıkıntılar var, bizim göremediğimiz. Otobüs denetimcilerinden başka Ulaşım Daire Başkanı da Otobüs Şube Müdürü de zaman buldukça her hatta bir kaç kez yolculuk yapmalı. Otobüs şoförleriyle kimse adam gibi konuşmuyor. Şoförlerin morale motivasyona ihtiyaçları var. Belediyede "başkanım" diye hitap edilen herkesin arada bir makam aracını bırakarak otobüse binmesinde yarar var hem de çok. Eminim bir çok daire başkanının ulaşım ücretlerinden, öğrenci-tam elkart bedelinden, kimlerin indirimli, kimlerin beleş geçindiğinden haberi bile yoktur. Odacısından şoförüne, temizlikçisinden veznedarına, işçisinden memuruna herkes belediyeyi ve belediye başkanını temsil ediyor oysa...
Yollara gelince... Diğer şehirlerle mukayese edilmeyecek kadar güzel. Alt geçit üst geçitler, köprülü kavşaklar fevkalade. Ancak hatlardaki sıkıntıları oturduğumuz yerden çözemiyoruz. Masabaşında zaten hiçbir şey olmuyor. Biz gördüklerimizi yazıyoruz. Göremediklerimizi ise görenler "sahadakiler". Sahada olanlara, meselâ eski parayla "Trilyonluk" araçların kendilerine emanet edildiği bu adamların sesine kulak verin. Alnının teriyle kazanan herkesin sesine... Eksik bıraktığınız, vermeyi düşünüp de vermediğiniz ya da unuttuğunuz bir şey varsa verin. Geç olmadan...