TARİHE YOLCULUK (324)
15 Temmuz’dan ders alınmış olacak ki devletin yetkili organları ve güvenlik güçleri, 1999’dan itibaren gizli yapılanma içerisinde olan Adnan Oktar ve örgütü üzerine giderek bir operasyon başlattı.
15 Temmuz 2016 tarihi Türkiye tarihi açısından önemli ve bir daha yaşanmaması açısından da dersler çıkartılması gereken bir tarih.
81 vilâyette, ikinci yıldönümü kutlamaları münasebetiyle vatandaşlar tekrar meydanlara akın ederek o heyecanı tekrar yaşamak istedi. Konuşmalarda ‘15 Temmuz’ların tekrar oluşmaması için ibret alınması ve dersler çıkartılması gerektiği üzerinde duruldu.
15 Temmuz’dan ders alınmış olacak ki devletin yetkili organları ve güvenlik güçleri, 1999’dan itibaren gizli yapılanma içerisinde olan Adnan Oktar ve örgütü üzerine giderek bir operasyon başlattı. Gizli örgütler her zaman devletimiz, memleketimiz ve milletimiz için tehlikelidir.
Adnan Oktar’ın kitapları ve dergileriyle 1998’de tanıştım. Refahyol döneminde Harun Yahya takma adıyla Milli Görüşçü olan Adnan Oktar, lüks kâğıda basılan kitaplarını ve kasetlerini o dönemde Merhaba Gazetesi’nde yazı işleri müdürü iken postayla bedava göndermeye başlamışlardı. Hoşumuza gittiği için yayınlıyorduk. Beni İstanbul’a davet ettiler. Yakışıklı gençlerle İstanbul’da tanıştım. Merkezlerine götürmeyi teklif ettiler. Kabul etmedim ve ayak üstü konuşarak kendimi ve geçmişimi tanıttım. Ülkücü olduğumu ve gazeteciliğe pratikten başladığımı dile getirdim. El sıkıştıktan sonra beni arayacaklarını ifade ettiler. O zamanki dergilerinden aldım ve çok da faydalandım diyebilirim. Yalnız, daha sonra beni hiç aramadılar. Ülkücü olduğumu söylemem galiba onları rahatsız etmiş olmalı. Adnan Oktar ve örgütüne karşı ilk operasyonu, İçişleri Bakanlığı da yapan eski emniyetçi ve siyasetçi Sadettin Tantan döneminde 1999’da gerçekleştirilmişti.
Yıllar sonra Türkiye’nin Amiral Gemisine konuşan eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, bu operasyonun çok zor bir operasyon olduğuna dikkati çekerek “Şu anda bu operasyonu yapan yetkililere destek vermemiz gerekir. Kamuoyu oluşturmamız lazım, halk bu operasyonu sahiplenmeli. Kimse siyaseten engellemesin diye sahip çıkmak gerekiyor. Çok zor bir operasyon. İçten, dıştan müdahale gelebilir” uyarısını yaparak şu ifadelere yer veriyor:
“Hiç şüpheniz olmasın. Türkiye’de teknolojiyi en iyi kullanan örgüt Adnan Hoca’nın örgütüdür. Teknik takiple siyaseti ve basını teslim alanlar bunlardır. Gazete sahiplerinden, yayın yönetmenlerine, milletvekillerine arşivledikleri çok kişi vardır. Teknik takipte kullandıkları teknoloji o zaman polisin elinde bile yoktu. Arşivledikleri milletvekilleri sonradan bana teşekküre geldiler. Ama bunlar arasında özür dileyecek misin diye önerge verenler de oldu.”
Olaya “basit bir magazin ve kedicik olayı gibi bakmamak” lâzım geldiğini belirten Tantan, “Türkiye’yi içeriden çökerten, iç ve dış odakların kullandığı bir yapıdan söz ediyoruz” diyor. Hürriyet’ten İpey Özbey’in sorularını cevaplandıran Tantan, bakın neler anlatıyor bize:
“Bakanlığınız döneminde çok ihbar geliyor muydu?
O dönemde kamuoyuna da yansıyan birçok operasyon yapıldı. O operasyonların hepsi projeli çalışmaya, araştırmaya dayalıydı. Sonuçta birçok şey ortaya çıktı. Türk bürokrasisini, siyasetinin kirliliğini ortaya çıkaran operasyonlar olmuştu. O dönemde çok destekleyen de vardı ama çok eleştiren de olmuştu.
Eleştirenler kimdi?
Bugün kahraman gibi ortada gezenler vardı. İsim vermek istemiyorum. Gazeteciler, siyasetçiler, bürokratlar, milletvekilleri…
İki dil bilen, iyi yetişmiş, eğitimli, varlıklı ailelere sahip gençler… Peki niçin Adnan Hoca gibi birinin kölesi olmayı seçiyorlardı?
Asıl araştırılması gereken bu. Vaktimiz olmadı. Mesela Hizbullah terör örgütü insanları evlerin bahçesine gömdüğünde, o konudaki tüm yetkin insanları toplayarak araştırma başlatmıştık. Bu insanlar nasıl oluyor da amcasını, dayısını, babasını yargılıyor, bilgisayar ortamında arşivliyor ve gömüyordu? Bunu yapmıştık. Bizim vaktimiz olmadı ama şimdi Adnan Hoca konusunda da aynı çalışmayı yapmak gerekiyor. Bu insanlar neye kanıyor? Acaba geçmişten kaynaklanan muhafazakâr bir yapıdan dolayı bir takım zafiyetlerini Adnan Hoca’nın sunduğu yakışıklı erkekler ve güzel kızlarda mı kullanıyorlar? Bu şekilde insanların kaydedilmesi, arşivlenmesi sayesinde büyüyen bir şantaj ağı çalıştırıyorlar. Böyle bir ağ iç ve dış odaklar tarafından desteklenmeden oluşamaz.
İşte asıl konuya geldik…
Akla gelen ilk soru şu olmalı: Devletin temel alt yapısı yıllardır neden yaygın haber alma ağlarını halkının bilinçlenmesi üzerinden milli kimlikle buluşturamadı? Kim engelledi, niçin engellemek istendi? Bütün bu silahlı ve silahsız örgütler yıllarca Türkiye’yi, Türk halkını, siyaseti tehdit ederken, Türkiye’nin gücü bunu bir anda ortadan kaldırmaya yetecekken neden yapılamadı? Bakın, bugün PKK-PYD-YPG’yi kim destekliyor? NATO Müttefiki Amerika başta olmak üzere, İngiltere, Almanya, İsrail’in desteklediğini biliyoruz. PKK-PYD’yi, FETÖ’yü kim kullanıyorsa Adnan Hoca’yı da bundan ayrı düşünmeyin. Harun Yahya ismiyle yazdığı kitaplar son derece üst kalitede kâğıtlara basılıyor, başka dillere tercüme edilip, bedava dağıtılıyor. Korkunç bir bilgi ve enformasyon savaşı değil mi? Bunlara para yetebilir mi? Bunları size yurt dışında dağıttırırlar mı?” (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/sadettin-tantan-ellerindeki-takip-cihazlari-poliste-bile-yoktu-40899092).
Yarın da önemine binaen aynı konuya kaldığımız yerden devam edeceğiz.
YARIN: Adnan Oktar’ın FETÖ ilişkisi var mıydı?..