28 Şubat’ta, Sincan’da tankları yürüten komutan olarak bilinen dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir tarafından “Demokrasiye Balans Ayarı” olarak nitelendirilen, Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Ero Özkasnak tarafından “Postmodern Darbe” olarak vasıflandırılan 28 Şubat 1997’de; seküler, kindar, kavmiyetçi, devletçi ve sol ideoloji sahiplerinin kadrolaştığı ve Türkiye’yi Suriyelileştirmek isteyen bir azınlık zihniyetin aziz Türk Milletinin maddî ve manevî değerlerine, İslâmî inancını yaşamak isteyen dindar bireylerin temel hak ve hürriyetlerine karşı yapılmış planlı bir şekilde NATO - Gladyo tipi askerî bir darbe gerçekleştirildi.
“15 TEMMUZ 2016” ANLAYANA SAZ…
Demokrasisi, periyodik olarak her 10 yılda bir gerçekleştirilen askerî darbelerle sekteye uğratılan, maddî ve manevî kalkınması engellenen, ekonomik olarak bu ülkeye katma değer sağlamak adına önemli bir hamle yapan Anadolu Arslanları’nın İstanbul Dukalığına karşı başlatmış olduğu kutlu yolculuğunun önü kesilen ve tarihe; “KARA LEKE” olarak geçen 28 Şubat’ın 20. Yıldönümüne üç gün kala Hürriyet’in birinci sayfasında “Yedi Eleştiriye 7 Yanıt” manşetiyle yer alan ve iç sayfada “Karargâh Rahatsız” ifadesinin kullanıldığı haber, öyle eften püften geçiştirilecek bir haber olarak görülmemeli.
Hürriyet’in bu haberine ve manşetine karşı askerlerin tepkisi, neden zayıf olduğu noktası düşündürücüdür. Türkiye, ABD’nin hedef tahtasında 5. sıraya oturtulmuştur. Dünyayı yöneten gizli güçler, 15 Temmuz’u asla unutmamışlardır. 15 Temmuz’da modernleşmediğini gösteren Türk Milletine ve halkımıza karşı kin besleyen çevreler asla boş durmayacaktır.
28 ŞUBAT’IN ÇÖZÜLMEYEN KODLARI
Aslında 15 Temmuz’da, Son Kale olan Türkiye’yi işgal etmek isteyen küresel güçlere karşı millî ve yerli sivil güçler tarafından karşı bir dik durma operasyonuyla cevap verilmişti.
15 Temmuz’da gerçekleştirilmek istenen askerî darbe püskürtülmesine püskürtülmüştü fakat, bundan ders alınması noktasında da millete, siyasi yapılara da bir uyarıydı.
15 Temmuz’da küresel güçler, Türkiye’de seçimle gelen mevcut iktidarı yıkıp onun yerine kukla bir idare oluşturup Yeni Dünya Düzeni’nin Orta Doğu ve Orta Asya ayağını birleştirmek istiyorlardı. Yeni Dünya Düzeni’nin küresel aktörleri, eğer 15 Temmuz’da başarı sağlamış olsalardı 16 Temmuz’da karşımıza bambaşka bir Türkiye çıkacaktı.
Bunun adı da “Post Modern Türkiye” olacaktı.
28 Şubat’ın “Postmodern” bir darbe olarak vasıflandırılması, kavram olarak Yeni Dünya Düzencileriyle hareket edileceğinin belki de bir kod işaretiydi. O söz, boşuna ortaya söylenmiş bir söz değil. 28 Şubat’ın çözülemeyen KOD’larından birisi de bu. 28 Şubat’çıların neden yargı önüne çıkarılamadıkları, kimler tarafından engel olunmak istendiği de araştırılması gereken bir diğer konu.
“SURİYE YAPILMASINA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ”
Camilerin teftiş edildiği, BÇG’nin sivil ajanlarının görev başında olduğu 28 Şubat’ta; siyasi geçmişi ve 80 darbesinden sonra siyasetteki namuslu, dik ve dürüst duruşuyla sembol bir isim olan BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu, darbecilere karşı “Ordu göz bebeğimizdir. Ancak namlusunu millete çevirmiş bir tankı asla selamlamayız” şeklinde cesurca konuştuktan sonra hatırlarsanız askeriyede birilerini son derece rahatsız eden şu sözleri haykırmıştı:
“Türkiye İran olmaz. Cezayir de olamaz. Suriye yapılmasına da biz müsaade etmeyeceğiz.”
KONYA’DA FİŞLENEN EMNİYET MENSUPLARI
1998 Türkiye’sinde, irticai faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle Türkiye genelinde pekçok emniyet müdürü ve emniyet personeli de fişlenmişti. Bunlar arasında dönemin Konya Emniyet Müdürü A. Turan Buluş ve yardımcıları ile büro amirleri de bulunuyordu. Beyşehir ve Ereğli İlçe Emniyet müdürlerinden tutun polislere varıncaya kadar insanlar fişleniyordu. Kaymakam ve Cumhuriyet Savcılarından tutun Konya’daki imam, müftü ve merkez vaizlerine varıncaya kadar o kadar çok kişi fişlendi ki…
YARIN: Belgeler ve 28 Şubat’ın bilinmeyenleri…