28 Şubat ülkede bir karabasan dönemdi. Batı çalışma grubu tüm ülkeye yayınladığı direktif ile dernek, vakıf, meslek kuruluşları, sendikalar, üniversiteler, üst düzey yönetici vali, kaymakam, büyükşehir belediye başkanları, meclis üyeleri, siyasi parti teşkilatlarının kadroları, yerel tv, radyo, gazete, dergi yöneticilerine ait bilgilerin derlenerek gizlilik içinde bilgisayar ortamında gönderilmesini emretmişti.
Kraldan çok kralcı geçinen başkaları camilerde laiklik aleyhtarı vaazlar verildiği bunun için Cuma ve bayram namazlarında hutbe ve vaazların personel görevlendirerek takip edilmesini istemişlerdi giyim kuşam, çarşaf, türban, tarikat simgeleyen giysi, başörtü takibinden tutunuz çay, kermes, sosyal toplantılar, aile ziyaretleri, misafirliklerde haremlik selamlık olup olmadığı, evlerdeki süs eşyalarının neler olduğu hatta geleneğimiz olan bin yıllık selamlaşmamız bile artık büyük gözaltındaydı.
İllerdeki irticaya müzahir dernek, tarikat, dergah, tekke, zaviye, türbeler, kuran kursları, imam hatip okulları, öğrenci yurtlarını Ankara’ya acele bildirilmesi gerekiyordu. Ordu içindeki subay ve assubayları takip için ekipler kurulmuş eşlerinin kıyafetleri, çocuklarının okulu takip edilmiş lojmanlara girmeleri askeri hastanelere bile gitmeleri yasaklanmıştı. Orduevlerinde düğün için gelen misafirlere başörtülerinin nasıl olması öğretiliyordu. İlginç olan ise tüm askeri personel ve aileleri birer haber toplama vasıtası yapılmıştı.
İhbar mektuplarıyla Konya’daki bazı vakıf, öğrenci yurtları hedefe konmuş bunların refah partisine taban ve üye oluşturmaya çalıştıkları ayrıca bunların Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut demokratik ve laik rejimi yıkarak, yerine İslami rejim kurma çabası içinde oldukları devletin resmi evraklarına yazılıyordu. Konya’da “Türkiye isyancı şeriat komandoları ordusu (TİŞKO)” adlı örgüt kurulduğunu genelkurmay başkanlığı emniyet genel müdürlüğüne sormuş emniyet ise böyle bir örgüte rastlanmamıştır diyordu ve bu mesnetsiz iddia sahibinin bu yurtlarda kalan güvenilmez, kendisine ajan süsü veren birisi tarafından verildiğini bildirmişti.
Karanlık dönemin uygulamaları öylesine kirliydi ki o dönemin Konya emniyet müdürü, Konya emniyet müdür yardımcısı, TEM Şube Müdürü, Asayiş Şube Müdürü, Trafik Şube Müdürü, Lojistik Şube Müdürü, Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürü askeri istihbaratça fişlenmiş karşılarında, “İrtica yapısındadır” deniliyordu. Konya’daki o dönemdeki iki yerel tv kanalı fişlenmişti. O dönem Konya Sanayi Camii imamı olan bu günlerdeki tanınmış bir din adamı da fişlenmeden nasibini almıştı. 1997 yılının Konya E Tipi Kapalı Cezaevi Müdürü Mili Görüşçü diye fişlenmişti. Konya adliyesi kâtibinin suçu ise Süleymancı olmaktı. Hadim cumhuriyet savcısının şansına milli görüşçü olmak düşmüştü. Konya’nın Bozkır kaymakamları 1998’deki milli görüşcü, 1999’daki kaymakamı milli görüşçü denmişti. Konya Numune Hastanesi doktorlarından tutun Cihanbeyli Taşpınar Sağlık Ocağı’ndaki bayan doktor, Kuşca Sağlık Ocağı’ndaki bayan doktor, “Genel İslamcı” diye fişlenmişlerdi. Burunsuz Köy, Taşkent, Cihanbeyli Karabağ, Kulu Yaşarlı, Sarayönü Başhüyük, Altınekin, Cihanbeyli Kelhasan, Hadim Devlet Hastanesi, Karapınar Devlet Hastanesi’ndeki tüm bayan doktorların suçu “genel islamcı “ olmaktı. Bu nasıl bir fişlemeydi? Bu nasıl bir suçtu? Allah bu tür karanlık dönemleri bir daha yaşatmasın.