Her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar'ı ‘Anneler Günü’ olarak kutlanmaktadır.
2 Mayıs Pazar gününe denk geldiğinden çeşitli etkinliklerle, sosyal medyada, uzakta olanlar telefonlarla anneler gününü kutlayacaklar.
'Anneler Günü' ile ilgili ne var diye Google arama motorunda arama yaptım.
-Yoğunluklu olarak ne vardı biliyor musunuz?
Alış veriş siteleri!
Oldum olası anneler, babalar, dedeler, ebeler, yengeler, görümceler günü gibi günler bana her zaman samimiyetten uzak biraz yavan gelmiştir.
Çünkü, bu günleri kapitalizm sömürü aracı olarak kullanmaktalar. Bazı günleri sömürmeye bir gün yetmediği için haftaya çıkardılar.
İyi değil mi arkadaş alış veriş olur, ekonomi canlanır, esnaf para kazanır, bu sene esnafın durumu da iyi değil, diyebilirsiniz de vatandaşın durumu nedir, onu da hesaba katmalıyız.
Özellikle de bizim gibi aile bağlarının güçlü olduğu toplumlarda 'Anneler Günü, Babalar Günü' gibi günlerin hiçbir karşılığı yoktur, en azından olmamalı!
Batı toplumlarında bir çocuğun anne ve babasını yılda bir kere eline bir gül alıp ziyaret etmesi o anne ve baba için çok çok önemlidir.
Onların aile sisteminde yılda bir kere bile olsa anne babayı evladın ziyareti ziyadesiyle anne babayı memnun etmektedir.
Bizim kültürümüzde ise anne ve babalar için gün bir gün değil, 365 gündür!
Ne acı ki, milli ve manevi değerlerimizden uzaklaşmamız anne babalarımızdan uzaklaşmamıza da neden olmaktadır.
Düşünebiliyor musunuz, dünürcülere kızlar ve aileleri tarafından oğlanın anne babasının olup olmadığı sorulmakta ve olmaması tercih sebeplerinden biri olarak görülmektedir.
Çok acı ama bugün, anne babasına bir gün fazla bakılması çocuklar arasında tartışma konusu yapıldığını duyuyor ve üzülüyoruz!
Özellikle son 20-30 yılda ana babaların çocuklarının özellikle anaların kızlarının okuyup ayaklarının üzerinde durması, kocaya muhtaç olmaması algısı veya saplantısıyla kızlarının kölesi oluyor, ayaklarına dönüyor iş yaptırmıyorlar.
Geçen yıl Kayseri’de bir vaazda hoca efendi bir annenin ağlayarak dert yandığını anlattı ki, ibret vesilesi olduğu için sizinle paylaşmak istiyorum.
Kadın, “hocam, kızımın istediği bölümü kazanması için geceleri çok dua ettim, ağladım, hiçbir iş yaptırmadım, ayağına döndüm. istediği bölümü kazandı ve bitirdi. Bir gün elimden sakatlandım ve kızıma ‘kızım elim sakat şu işi yapar mısın’ dedim o da bana “elin sakatsa ayağın sağlam’ dedi, diyerek ne büyük yanlış yaptığını derin bir üzüntü içinde anlatıyor.
Bu hale nasıl geldiğimiz üzerinde derin derin düşünmeliyiz!
Benim ülkemde insanlar para yatırarak huzur evlerinde kalabilmek için sıraya giriyorlar.
Ülkemizde huzurevleri ve kadın sığınma evlerinin sayısının artması ve ihtiyaca cevap verememesi üzerinde üniversiteler sosyal çalışma yapmalıdır.
'1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü' münasebetiyle bir öğretmenimiz öğrencilerini Darülaceze'ye ziyarete götürür. Öğrencilerden biri anne babasının 'tatilde dedikleri' babaannesiyle karşılaşır ve şok yaşar, ağlaşırlar!
Bu ve buna benzer dramatik sahnelerin yaşandığını sık sık duyabilirsiniz.
Neyse içinizi fazla acıtmadan esas konumuz olan anneliğin İslam'daki yeri üzerinde duralım.
Anneyi fıtraten ele almadan onun ne kadar değerli ve kutsal olduğunu anlayamayız.
Bu fıtratı sadece insanlarda değil, hayvanlarda da somut olarak görmekteyiz.
-Anne kadar fedakar hiçbir varlık yok!
Geçenlerde bir belgeselde izledim.
Bir sincap büyük bir yılanın karşısında yavrularını korumak için öyle mücadele etti ki, yılanı yuvasından uzaklaştırdı.
Bir milyon tane tavuğu bir tilki önüne katar kovalar ve hiçbir tavuk tilkiyle mücadele etmez sadece kaçar.
Yavruları olan bir tavuk yavrularını korumak için bırakınız kaçmayı tilkinin karşısında aslan kesilir.
Yani, ana anlatılmaz, yaşanır!
Hem Ayet-i Kerime ve hem de Hadis-i Şeriflerde ana babaya karşı iyi davranmamızın gerekliliği kesin emir olarak emredilmektedir.
Allah(cc)'a şirkten sonra en büyük günahlardan birisi ana babaya itaatsizliktir.
Yüce Rabb'imiz;
'Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine 'üf!' bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.' (İsra, 23)
Efendimiz Hz. Muhammed (sav);
'Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun!' (Müslim, Birr 9, 10) buyurmaktadır.
Rabb’im hepimizi ana babasının rızasını kazanan kullarından eylesin.