TARİHE YOLCULUK (139)
- Adını “Mevlânakapı” adlı sur kapısından alan Yenikapı Mevlevîhânesi, dört asırdan bu tarafa 3-4 yangın geçirmesine rağmen küllerinden yeniden doğarak 2010 yılında tekrar açıldı.
İstanbul Zeytinburnu İlçesinde, Topkapı surları dışında, Merkez Efendi Caddesi ile Mevlevi Tekkesi Sokağı arasında, eskiden 77 dönümlük olan ve günümüzde 7 dönümlük parselde bulunan Yenikapı Mevlevihanesi’ni, ilk defa görmenin heyecanıyla bu satırları yazıyorum.
İstanbul’da Mevleviliğin merkezi konumundaki bu Mevlevihane, semahanesi, selamlığı, haremi, türbesi, somathanesi, muvakkithanesi, hünkâr mahfili, matbah-ı şerifi, sarnıçları ve müştemilat ile bir yapılar topluluğu içinde yer alıyor. Külliyenin batısında büyük ve doğusunda küçük olmak üzere iki tane haziresi bulunmakta. İsmini, surların bir yöndeki kapılarından biri olan Bâb-ı Cedîd (Yenikapı)’den alan mevlevihânenin, kurucusunun Katip, Kocayazıcı, Yeniçeri Efendisi unvanları ile tanınmış Yeniçeri Ocağı Başhalifesi Malkoç Mehmet Efendi olduğunu öğrendim. Hafız Paşa’nın yanında Bağdat ve Revan seferlerine (1635) katılan Mehmet Efendi, dönüşte yeniçerilerle aralarında anlaşmazlık çıkmış ve her nedense öldürülmek istenmiş. Bu badireyi atlatan Mehmet Efendi, dönüşte Konya Mevlâna Dergâhını ziyaret etmiş ve ellerini semaya açarak “İstanbul’a sağ salim gitmek nasip olursa, orada bir Mevlevi dergâhı yaptıracağım” diye Yüce Mevlâ’ya dua etmiş. İstanbul’a dönüşünde de dergâhın yapımını başlatmış, 1597’de Mevlevihane’yi açmış ve Sinan Mevlevi’nin oğlu Kemal Ahmet Dede’yi de şeyh olarak posta oturtmuş. Bu mevlevîhanede, kuruluşundan tekke ve zaviyelerin kapanışına kadar geçen 350 sene içerisinde 20 Mevlevî büyüğünün burada şeyhlik yaptığını da biliniyor.
Başlangıçta semahane, mescit, harem, sebil, türbe ve 18 derviş hücresinden meydana gelen Yenikapı Mevlevîhânesi’ne, eski yapılar yıkılarak yeni yapılar yapılmak suretiyle büyütülmüş. 1816-1838 tarihleri arasında da Tekke arazisine ahşap semahane-türbe, hünkâr mahfili ve şerbethâne inşaa edilmiş. Hazire duvarına 1851 senesinde Abdurrahman Nafiz Paşa’nın mermer kaplı kütüphanesi ve türbesi yapılmış ve semahane arkasına da iki katlı ahşap bir konak görünümündeki harem bina edilmiştir. Ayrıca, Sultan IV. Murat, Mihrişah Sultan, Sultan Abdülmecit, Maliye Nazırı Abdurrahman Nafiz Paşa, Devlet Kethüdası Halet Efendi ve Mısır Valisi Zuval Paşa da buraya bağışlarda bulunmuştur. 1903 yılında mevlevîhânenin kütüphanesi altındaki mahzende bulunan odunlar tutuşarak kütüphaneyi yakmıştır. Bunun üzerine Sultan Mehmet Reşat 1910’da Mevlevihane’yi yeni baştan onartmıştır. Bu onarım işlerini Mimar Kemalettin Bey üstlenmiş ve bu kez dergâh neo-klasik üslupta yapılırken, yanına bir de minare ilave edilmiştir.
Mevlevihane’nin bazı bölümleri bilinmeyen bir nedenle 1961 yılında yeniden yanmış, yangından kalan yapılara Mevlanakapı Çocuk Yetiştirme Yurdu taşınmıştır. 1997’de ise ana binada çıkan yangın külliyenin yok olmasına neden olmuştur. UNESCO’nun, Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî’nin 800’üncü doğum yılı olan 2007’yi “Dünya Mevlana Yılı” ilân etmesi üzerine, bu bağlamda Yenikapı Mevlevîhânesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kapsamlı bir yenilemeye tabi tutulmuştur. Mevlevihane 2010 yılında tekrar açılmıştır.
MEVLEVİHANENİN İSMİ “MEVLÂNA KAPI”DAN GELİYOR
Mevlevî tarikatının İstanbul'da Galata Mevlevihanesi'nden sonra faaliyete geçirdiği ikinci dergâh olan Yenikapı Mevlevîhânesi, İstanbul'un beş önemli Mevlevihanesinden biridir. Yenikapı Mevlevihanesi ismini bugün Mevlanakapı olarak bilinen sur kapısından almıştır. Büyük mutasavvıf ve mütefekkir Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin şeb-i arûsundan sonra onun yolundan gidenler Konya merkez olmak üzere tekkeler kurmak suretiyle teşkilatlandıklarını biliyoruz.
YARIN: Yenikapı Mevlevîhânesi’nin tarihe bıraktığı izler…