Her sıkıntı bastığında, içimize gaflet çöktüğünü hissettiğimizde kendimizi dışarı atanlardandık. Korona illeti yüzünden yaklaşık 50 gündür evlerinde kalan insanlar, kendilerini attılar dışarı.
Kuşlar kadar hür ve özgür hissederek!
Birçoğu dede, babaanne, anneanne olan insanların yüzlerindeki mutluluğu bir görmeliydiniz!
Konya sokak ve caddelerinde 50 gün sonra dolaşanlardan biri olarak, insanlardaki heyecan bir başkaydı. Kadın olsun, erkek olsun, maske takmayan hiçbir 65 yaş ve üstü insanla rastlamadım.
Ancak maske, insanların yüzünü gerçekten saklıyordu.
Maskeli halimizle, dost ve arkadaşlarımızı inanın tanıyamadık, seçemedik.
Bendenizde dahil Pazar günü ilk defa maske taktık.
Bomboş, sakin ve gürültüsüz Konya’yı sokağa çıkma yasağının olduğu Pazar günü, sokağa bugüne kadar camdan bakan, can sıkıntısından evlerinin oda ve koridorlarını arşınlayan insanlar, saat 11.00’dan itibaren attılar kendilerini dışarıya. Çocuklar gibi şendiler.
Sosyal mesafeyi korumaya özen göstererek, ayak üstü sohbetler yaptılar. Birbirlerine takıldılar.
Park kanepelerinde mümkün olduğu kadar mesafeli durdular.
Bazıları da, iki aydır kimseyi gördüğümüz yok, bir şey olmaz diye yan yana oturup, başladılar sohbete.
Kolay değildi tabi, iki aya yakın evlerde kapalı kalmak.
65 yaş ve üstü insanımız mutluydu ve bu mutluluk görülmeye değerdi.
Birçoğu istemeye istemeye geri döndü. Kimi yoruldu amma yorgunluğa değdi dedi.
“HAFTAYA YİNE 4 SAAT DIŞARIYA ÇIKAR MIYIZ Kİ?”
21 Mart 2020’den 10 Mayıs 2020’ye kadar uzun bir süre evde kal, güvende kal denen 65 yaş ve üstü insanımız,
10 Mayıs 2020 Pazar günü saat 11.00-15.00 arası 4 saatliğine dışarıdaydı.
Bayram günü bir gündü!
Şehirde 65 yaş ve üstünden başka kimse yoktu!
Böyle bir gün yaşanacak dense, kimse inanmazdı.
Şehrimizin parkları, oturacak bankları, sokakları, caddeleri 65 yaş gurubuna kaldı.
Konya senin olsa ne olacak? dedi birisi.
Şu şehrin ıssızlığına bak!
Bir başkası Konya’nın Kralı olsan ne dedi, baksana, Konya hayalet şehre dönmüş.
Kimi sudan çıkmış balığa döndük dedi.
Kimi, hay arkadaş dedi, ayaklarım tutuldu kaldı.
Ben bu caddeleri günde 2-3 kere turlardım.
Şimdi eve gidecek mecalim kalmadı, şurada az biraz soluklanırım.
Her şeye rağmen, 4 saat iyi geldi insanlara, moralleri düzeldi, yüzleri güldü,
Haftaya da olur mu, yine dışarıya çıkın derler mi, inşallah derler,
Fena bunaldık arkadaş diye konuşanlar pek çoktu!
KORONA AYNA OLDU, HERKES KENDİ YÜZÜNÜ GÖRDÜ!
Son elli gündür dünya ülkelerinde yaşlı insanların karşı karşıya kaldığı üzücü durumları ekranlardan seyrettik. Medeni geçinen, dünyanın her köşesine medeniyeti götürdüğünü söyleyen, geçmişte dünyanın birçok kıtasında sömürgeleri olan ülkeler, Korona karşısında medeniyetlerinin ne anlama geldiğini gösterdiler.
İplikleri pazara çıktı anlayacağınız!
Korona ayna oldu, Korona ayna tuttu, herkes kendi yüzünü gördü!
Utandı mı?
Keşke!
Dünyanın her tarafında bulunan, icat edilen, suç üzerine yıkılan günah keçilerinin kıtlığına kıran girmemişti ya…
Herkes kendi içinde buldu günah keçilerini…
Yarınlarda kim öle, kim kala babından, yıktı geçti üzerlerine şimdilik kaydıyla
Korona sonrasında ne olur, ne biter şimdilik bilen yok!
Çünkü bu illet devam edecek mi, dur denilen noktada duracak mı?
Durayım mı diye soracak mı? Tekrar geri mi dönecek?
Mutasyon değiştirip, daha fazla can almaya teşebbüs mü edecek?
Siz aşı da bulsanız, vız gelir bana bulduğunuz aşılar mı diyecek?
Kurtuluş reçetelerinizle avunun durun diye dalga mı geçecek?
Bilen yok, hatta tahminlerde bulunanlar dahi tereddütler içerisindeler!
TÜRKİYE, BU İMTİHANDAN YAŞLI İNSANLARININ DUASINI ALARAK GEÇTİ!
Kendi yaşlı insanına sahip çıkma, kol-kanat germe noktasında, tartışmasız en duyarlı ülkeydi Türkiye. Zarar görmesinler, incinmesinler, hasta olmasınlar, bizi bırakıp gitmesinler diye, seferber oldu. Türkiye, Korona’nın insanlık imtihanından yaşlı insanlarının duasını alarak geçti.
Korona dünyamızı istisnasız, her alanda, her konuda, her sektörde test etti.
Her felakette olduğu gibi; Vicdanlılarda, vicdansızlarda gözler önüne serildi.
Fırsatçılar, açgözlüler, felaketlerden nemalananlar, Bütün bu olan-bitenlerle mücadele edenler tekrar gözler önüne serildi.
Düşene el uzatanda oldu, düşenlerin üzerinde ne var ne yok, alıp götürende.
Vicdan ve merhamet sahibi olanlar, yardımcı olmayı görev sayanlar, insanlara ellerini uzattılar, çekip çıkardılar girdaplardan, dipsiz kuyulardan!
Fırsatçılar, insanlıktan nasipsizler, kendi çıkarları için yapamayacakları hiçbir şey olmayanlar,
İnsanları kurtarıyor gibi yapıp, uçurumdan aşağıya ittiler, dönüp arkalarını çekip gittiler!
Korona, ekonomisi zor zamanlar geçiren bizim gibi ülkeleri salladı, silkeledi.
İşsizlik, kapalı iş yerleri, dönmeyen çarklar, borcunu-harcını ödeyemeyen insanlar, borçları ötelenen ancak, üç ay sonra, beş ay sonra bu ötelenen borçları, nasıl ödeyeceğini bilemeyen, endişeli insan sayısını daha da fazlalaştırdı.
VEFA GİBİ, SAYGI GİBİ, SEVGİ GİBİ KAVRAMLAR İFLAS ETTİ DÜNYAMIZDA!
Korona için çok şey söylenebilir, ancak insan hayatına değer verme konusu ortaya geldiğinde,
Korona dünya devletlerini öylesi bir imtihanla yüz yüze getirdi ki,
Birçok ülke değil sınıfta kalmak, insanlık denen kavramla, uzaktan, yakından alakası olmadığını gösterdi.
İnsan hayatı üzerinde tercih yapan, kimi yaşatıp, kimi ölümle baş başa bırakacaklarını
Bütün dünyanın gözü önünde sergileyen ülkeler oldu.
65 yaş ve üstü insanlar huzur evlerinde, yaşlı bakım evlerinde neredeyse toplu halde bu dünyaya veda ettiler. Görevli personelin ölüme terk ettiği, bırakıp kaçtığı insanların, ülkelerin Korona’dan hayatını kaybedenler listesinde yer alıp almadıkları dahi bilinmiyor.
Gerçekler, Korona çekip gittikten sonra ortaya çıkacak!
Medeniyet ve medeni olma konusunda,
Kimseye söz düşürmeyen, üzerlerine toz kondurmayan,
Avrupa ve Amerika,
Kendi neslini yetiştiren büyüklerini gözünü kırpmadan ölüme terk etti.
Vefa gibi, saygı gibi, sevgi gibi ne kadar yüce kavram varsa toptan iflas etti dünyamızda.
Rahmetli Mehmet Akif’in, “ Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” dizesi Avrupa ve Amerika’yı vurdu.
Korona, işte sizin medeniyetiniz bu, insanlığınız bu, insana verdiğiniz değer bu, insanları ne ölçüde sevdiğiniz gerçeği bu dedi!
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az derler ya, manzara işte böyle bir manzara!