786 Yıl Sonra Mevlana‘yı Anlayabilmek

Bahri Kılınçel

Geçenlerde  Selimiye  Camii önünde  Mevlana Celalettin Rumi’nin  ailesiyle Konya’ya gelişinin 786. yıldönümünün törenini izledim yeni yapılan koca meydanda küçük bir çadır ve gölgelik yapılmış  malum  değerli protokolü güneş çarpmasın diye. Ortaya garip tahterevalli türü bir ferman kürsüsü konmuş hem de tam protokolün karşısına koyulmuş. Seyredecek halk üst üste balık istifi etraf güvenlik şeridi ve onlarca güvenlikçiyle çevrili bir halde tören başlıyor.

Malum konuşmalar her zamanki gibi politik propaganda. Mevlana’dan eser yok. Selçuklu hanedanı ailesiyle giysiler tarihsel çizgiden uzak, rastgele renkler… Selçuklu desenlerinden eser yok. Sultan-ül ulema Bahattin Veled’in geldiği fermanla duyuruluyor.  Modern mikrofonların kulaklara takıldığı, yer yer  teypten verilen seslerle  süslenen onlarca davul ve teflerin eşliğinde Mevlana ailesinin gelmesi    halkın çoğunun göremediği  dar alana hapsedilen “sadece  protokol görsün gerisini boşver” anlayışının hakim olduğu yavan, heyacansız, kıyafetlerde tarihsel öğelerin olmadığı  basit bir  tören… Sonrasında kalabalığın dervişler kapısına protokolün ardından hücum etmesiyle müzenin güvenlik görevlileriyle halkın itişme, kakışması ve kapının bir kapanıp bir açılması.

Büyükşehir belediyesi artık bu tarihi töreni yeniden organize ederken kıyafetlerden, mizansene, karşılamadaki  törensel uygulamaya, çalınacak müzikten seçilecek repliklere, ünlü  tiyatro sanatçılarını davet ederek yapılacak konuşmalara, mikrofonların ustaca gizlenerek yapaylıktan kurtulmaya  çalışmalıdır. Oradaki devasa alana yayılarak sadece protokole değil halkın rahatça izlemesine, tarihi törenin fotoğraflarını herkesin çekebileceği serbestliğe kavuşturulması gerekir. Değerli başkanımın ekibi bunu yapabilecek niteliktedir.

Ne demiş bilge insan Mevlana;

“Hayat bir nefestir aldığın kadar

hayat bir kafestir kaldığın kadar

hayat bir hevesdir daldığın kadar.” 

Ve devam edersek, “Mezarlıklar kendini vazgeçilmez  sanan insanlarla  doluyken  yerin üstündekilerde bu kibir ve gösteriş de ne?”

 

Mevlana 786 yıl önce diyor ki, “Ey can, kimseyi kırma. Sözden ağırı yoktur. Beden çok yükü kaldırır ama gönül her sözü kaldıramaz.”

“Sevgiden acılıklar tatlılaşır,

Sevgiden bakırlar altın kesilir

Sevgiden tortulu, bulanık sular arı duru su haline gelir.

Sevgiden dertler şifa bulur.

Sevgiden ölü dirilir, sevgiden padişahlar kul olur.”

 

“Fazilet,  yiğitlik ve hünerden ziyade, iş, hizmet  ve güzel huydadır.” 

Ne dersiniz  786 yıl sonrasında  Mevlana’yı gerçekten anlayabildik mi ?

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.