Ülkemiz siyasilerinin Abdülhamid Hanı siyasi söylemlerinin parçası haline getirmelerini bir türlü kabul edemiyorum.
Bir millete yapılabilecek kötülüklerden biri belki de en önemlisi, milletin kendi tarihi ile olan bağlarını koparmak ve zamanın koşullarını dikkate almadan tarihi şahsiyetleri kötülemektir.
Üzülerek ifade etmeliyim ki, okullarımızda çocuklarımıza tarihimizi öğretemiyoruz.
Öğretebilseydik özellikle de Osmanlıya karşı nefret duygularıyla bakan bu kadar insan olmazdı.
Zaten, Abdülhamid Han’a duyulan kin ve nefretin esas sebebi de Osmanlı düşmanlığındandır.
Yakın tarihimizin en önemli şahsiyeti II. Abdülhamit’i ve dönemini ne anlatabildik ne de anlayabildik!
Abdülhamit Han Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine damgasını vurmuş, dünyanın en büyük devlet adamıyken onu anlamak yerine kimimiz “Ulu Hakan” kimimiz “Kızıl Sultan” diyerek içinde bulunduğumuz ideolojik bağnazlığımıza alet ettik.
Kendimizi nasıl tanımlarsak tanımlayalım; ister sağcı ister solcu, kısaca her ne olursak olalım; “Ulu Hakan”, “Kızıl Sultan” nitelendirmelerini de bir kenara bırakarak II. Abdülhamid Han’ın 33 yıllık padişahlık ve sonrası ölümüne kadar yaşanan döneme ait tarihi gerçekleri ön yargısız öğrenmek durumundayız.
O hiçbir zaman “Kızıl Sultan” olmadı. Kızıl sultan olsaydı çok kan döker saltanatı baykuşlara bırakmazdı.
Her türlü iftira ve itibarsızlaştırmaya rağmen her zaman merhametli olduğu, kimseye zulmetmediği tarihi kaynaklarda görülebilir.
Kendisine en büyük hakaretleri yapanlar, aleyhinde çalışanlar pişman olmuş; bir kısmı hatalarını, pişmanlıklarını dile getirmiş bir kısmı utançlarıyla bu dünyadan göçüp gitmişlerdir.
-Kendisini tahtan indirenler, indirenlere her türlü yardımı yapanların bir çoğunun idam edildiği, öldürüldüğü, sürüldüğü, sefalet içinde yaşadıkları, dikkatinizi çekmiyor mu?
Kendisini milliyetçi/muhafazakar tanımlayanlar siyasetçiler benim size samimi ikazım olsun; sakın, belli kesimlere şirin görünmek için Abdülhamid Han’ı kötüleyici söylemler içine girmeyiniz!
Propagandalarınızın ana eksenini toplumun yaşadığı sorunlar ve sorunların çözümü teşkil etsin.
Şunu da unutmayınız ki, size destek veren kitlenin büyük çoğunluğunda bu söyleminizin karşılığı yok ve bu insanların duygularıyla oynamayınız!
O istibdatla ilişkilendirdiğiniz Abdülhamid Han’ın savunmadan ulaşıma; eğitimden kültüre her yerde adını göreceksiniz.
İnanın, muhteşem bir şahsiyet ve devlet adamıyla karşı karşıya kalacaksınız. Yeter ki, ön yargılarımızdan sıyrılarak öğrenmeye ve anlamaya çalışalım.
Almanların meşhur Devlet Adamı Bismarck, “Dünyada 100 gram siyasi akıl varsa bunun 90 gramı Abdülhamid de, 5 gramı bende, kalan 5 gramı da diğer dünya siyasilerindedir” değerlendirmesinde bulunarak II. Abdülhamid Han’ın büyüklüğünü ortaya koymaktadır.
Yaptıkları, yaşadıkları; dinine, vatanına, milletine olan büyük sevdasını görünce Bismarck’ın değerlendirmesinin ne kadar da yerinde olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Başta siyasiler olmak üzere hepimiz II. Abdülhamid Han’ın aşağıdaki sözüne kulak verelim; milletin tüm fertleri olarak kafamızın ve gönlümüzün ortasına hiç çıkarmamak üzere yerleştirelim.
“Ben bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir!”
“Savaş yalnız sınırlarda olmaz. Savaş bir milletin topyekun ateşe girmesidir. Eğer bu bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfi, yenilgi kaçınılmazdır.”
O’nu kötülemek yerine birazcık siyasi dehasından faydalanırsanız bu ülkeye büyük faydanız dokunur.
Şunu da unutmayalım!
Helalleşme ve hesaplaşmayı ahirete bırakırsak çok geç kalabiliriz.
Ayrıca, kim tarafından yapılırsa yapılsın, ister olumlu ister olumsuz Abdülhamid Han’ın siyasete alet edilmesine karşıyım ve doğru bulmuyorum!