Kapu Camiinin yanından Tevfikiye caddesinden yürüyordum. Bir kadın yolda atık karton ve kağıtları topluyordu. O, bildiğimiz, altında iki küçük teker, iki demirden kol ile çekilen devasa hararıyla. Eskiler büyük çuvala harar derlerdi. Şimdi artık onun da ismi değişti, battal çuval oldu. Ne hikmetse? Halbuki battal; güçlü, korkusuz, kendisini Allah yoluna adamış yiğit insan demektir.
Baktım ki kağıt toplayan yaklaşık 55 yaşlarındaki o kadın benim yolun karşısına geçmek istediğimi görünce önümden geçmemek için durakladı. Ben de o geçsin, ben ondan sonra yolun karşısına geçeyim diye durakladım. Sonuçta o da geçmedi, ben de. Nasıl bir tepki vereceğini kestiremediğim için, neden geçmediğini sorsam mı sormasam mı diye tereddüt ettim, ama her şeye rağmen sordum. "Abla sen niye benim önümden geçmedin de benim geçmemi bekledin?" Cevap verdi: "Abey bizim oralarda böyük olsun güççük olsun erkeğin önünden kadınlar geçmez, bizim analarımız böyle öğretti bize" demesin mi?
Eski ve rengi kaybolmuş elbiselerin içerisinde, anasının öğrettiği o edep geleneğini kararlı bir şekilde muhafaza eden bu kadına hayretle bakakaldım. Şaşkınlığımı hemen savuşturup sordum: "Abla sizin oralar nereler?" Cevap verdi: "Abey biz Adanalıyız" dedi. Ben de "yanlış söyledin" deyince beklemeden cevabının orijinalini söyledi: " Adanalıyık" dedi ve gülerek yoluna devam etti.
Bir kaç gün önce de iyi giyinmiş bir bayanın yanındaki kocasına "tutsana şu poşeti geri zekalı" deyişini duymuştum da tüylerim diken diken olmuştu.
Sizce hangi kadın edepli? Eski elbiseler içerisinde terbiyesini kaybetmemiş kağıt toplayan kadın mı? Yoksa yeni elbiseler içerisinde edepten hiç nasip alamadan yaşayıp giden diğeri mi?
Fakat, bence işin düğüm noktası "bizim analarımız böyle öğretti" sözünde saklı. Unutmayalım ki, anaların verdiği eğitim kadar hiç bir eğitim etkili ve kalıcı olmuyor. Öyleyse ana olacak ve kendi ana okulunun temel talebeleri olan çocuklarının ilk öğretmeni olacak olan kızlarımızı çok iyi yetiştirmeliyiz.
Bir ana düşünün, evlendikten sonra yanına gelerek kocasından yakınan kızına "sen de ona laf söyle, karşısında susma, ezdirtme kendini" diyor. Sanki kızını kocasının karşısında ikinci bir erkek gibi davranmaya teşvik ediyor. Bir diğer ana da "kızım kocana saygılı ol, onun sözüne uyumlu davran, evinin huzurunu gözet" diyor. Sizce bu analardan hangisi iyi bir analık yapıyor? Bu anaların hangisinin kızı kocası tarafından daha çok sevilir?
Bir gün, biraz samimi olduğumuz ve yakından tanıdığımız bir ailenin birkaç yıl önce evlenen kızı ve yanında alışverişe çıktığı annesiyle karşılaşmıştım. Nasıl gidiyor hayat, inşaallah bir yaramazlık yoktur diye hal hatır sormuştum. Onlar da samimiyete binaen damattan yakınmaya başlamazlar mı? Tam da kızdığım ve hep eleştirdiğim noktaya temas etmişlerdi. Ben de onlara " yahu sizi anlamak çok zor, kızlara koca bulamadık diye çırpınırsınız, evlendikten bir süre sonra da damat kötü diye karalamaya başlarsınız" deyince bir kelam bile edemeden sadece "sen de haklısın" diyerek ayrılıp gitmişlerdi.
"Edep Yâhû" sözü artık herkes tarafından bilinen bir kelam-ı kibar oldu. Kelam-ı Kibar: "Büyüklerin Sözü" demektir. Gerçi edepsizler olmasa, edebin değeri anlaşılmaz ama, yine de edep gibi hazine hiç bir yerde bulunmaz. Maalesef kadın olsun, erkek olsun bazı insanlar vardır; edepsiz, hasetçi, kaba, tamahkar, sonradan görme, despot, nemrut ruhlu... İyi ki Allah insanoğlunu yaratırken iradesini Cüzî İrade olarak sınırlı vermiş. Eğer bazılarına cüzî iradeden daha geniş kudret ve yetkiler verseydi, Allah muhafaza etrafı kasıp kavuracak, ilahlık iddiasında bulunacak nice mendebur nemrutlar olurdu bu alemde.