Biz kendimizi anlatırken, biraz da övünmeyle karışık, acı patlıcanı kırağı çalmaz der geçerdik. Çevremiz bu deyimi diline pelesenk etmişlerle doluydu.
Bu ifade birazda kendine güvenmekti.
Ne mi oldu?
O acı patlıcanlardan ne ses var ve soluk!
Üzerlerine kırağılar çaldı.
O neşeli insanlar,
O heyecanlı, canlı insanlar yok artık.
Halleri hal değil, gözleri göz değil!
Dalıp dalıp gidiyorlar.
Yorgunluk, isteksizlik, can sıkıntısı yüzlere vurmuş!
Feleğin çemberinden geçti denilenlerin bile, feleği görecek hali yok.
O felek, o eski felek, bildiğimiz tanıdığımız felek değil!
Meydanlar o bildik, tanıdık meydan değil!
O fırtınalara,
O deli rüzgarlara,
O boranlara,
O ayazlara,
O tipilere karşı çıkan, karşı duranlar yok artık!
*****
Onlar meydanları boş bıraktığı içindir ki, lafazanlar, lafbazlar, insanları lafa tutanlar her yerdeler!
O kırağı çalmayanları küstürdük.
O kırağı çalmayanların kıymetini hiç bilmedik!
O kırağı çalmayanlara, lafın ötesinde adam gibi destek olmadık!
İki yüzlü davrandık!
Yarı yolda,
Yolun ortasında,
Çağırdığımız meydanlarda yalnız başlarına bıraktık.
O kırağı çalmayanlara böyle davrandığımız için, talih bizden yüz çevirdi!
Ne kadar farkındayız?
Bu soruya boş boş bakmak marifet değil!
Ayaklarımız yere bastı basalı diyenlere de fazla inanmayın!
Ayakları yere basanlar, ayağım yere bastı, gerçek nedir, ne değildir demekten çok uzak!
Acı patlıcanı kırağı çalmaz diyenlere kulaklarımızı tıkadık tıkalı, onların ahını ve intizarını aldık alalı, işimiz gücümüzde rast gitmiyor!
Gitmiyor amma, onu anlamak, kabul etmek, kabullenmek işimize gelmiyor!
*****
Doğruları, gerçekleri, hakikatleri söyleyeni pek severim,
Lakin benden akıllısını yanımda bulundurmam diyenler,
Etrafında hakikatleri söyleyen adam bırakmamış olacaklar ki,
Çevrelerinde sabahtan akşama kadar onları öve-öve yere göğe sığdıramayan insanlar var.
Bal yiyen baldan usanır derler amma…
Demek ki, övülmek, kendini övdürmek baldan çok daha fazla tatlı!
Hz. Mevlânâ, “Aklın varsa, bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap. İki akılla pek çok belalardan kurtulursun; ayağını göklerin yücesine basarsın.” demiş.
Demiş amma, egolar, gururlar, kibirler işin o tarafına bakacak halde değiller…
Mağrurlukları zirvelerde…
Kırağı çalmayanları bulmak zor değil…
Ancak hakikatlerle yüzleşmek diye bir şey var!
Yine Mevlânâ, “Dost, acı söyleyen değildir; acıyı tatlı söyleyebilendir." Diyor.
Dostun iyisini bugünlerde bulmak kolay değil…
O iyi dostların, o kıymetini bilemediklerimizin, birçoğunu ne yazık ki, toprağa verdik, elimizde kalanların da kıymetini ne kadar bildiğimizi ne siz sorun, ne biz söyleyelim!
*****
Övülenler ve kendini övdürenler bir zamanlar, her derdi olanı dinlerlerdi, hatta koşar gelirlerdi. Sağa sola talimatlar yağdırır, derdi olanın derdini çözerlerdi.
Ya şimdi?
Şimdi konusu aracın çamura saplanması gibi bir şey…
Çamurun, batağın içine saplanmış kalmışsınız!
El atan yok, gelin yardım edin de kurtaralım şu aracı ve içindekileri diyen yok!
Akıl bir başka akılla birleşecek ki, cesaret gelecek, ümit çoğalacak, tekrar yola koyulmak için el ele verilecek!
Akıl ümitsizlik yolunu neden tutsun? Şimdi akıl şaşkın, yol şaşkın, ümit şaşkın!
Hani ortak akıl falan deniyordu ya…
Ortak akıl, çözümsüzlüklere çözüm bulmak değil mi?
O acı patlıcanları kırağı çalmasın, yanınızda bizde olalım diyecekler neredeler?
*****
Hayatın içindeki, acılardan, sıkıntılardan güçlü bir şekilde kurtulmayı deniyoruz. Dirençli bir duruş sergilemeye çalışıyoruz.
Bizim insanımız bütün bu olumsuzlukların içinden bir şekilde sıyrılıp çıkma derdinde!
Virüsten, depremlerden, sellerden, yangından, enflasyondan, ekonomik olarak dibe vurmaktan, hacizlerden, uçurumun kenarına kadar gelmekten kurtulanlarda bizim insanımız.
Bundan gayrı acı patlıcanı kırağı çalmaz diyenlerde o güçlü duruşu sergileyen insanlar.
Bu insanlar onca badireden sağ çıktılar.
Bari onlara sahip çıkalım.
Acı patlıcanları kırağı çalmasına çaldı, onları kaybetmesine kaybettik, sağ kalanların bir kısmını küstürdük amma, kurtulanlar, sağ salim kör ışıklı tünellerden çıkanlar var. Onlara sahip çıkalım bundan sonra…Onların yanında olalım. Onların yanında duralım.