Havaların soğuk olması sebebiyle aylardır hafta sonları evlerdeyiz. İnsan fıtratı gereği sosyalleşmeyi arzuluyor. Nereye kapatırsanız kapatın konuşacak görüşecek birini buluyor.
Konya’da özellikle ilçelerin de katkısıyla Covid-19’un belirli zamanlarda yaptığı pik dönemlerden birini yaşıyoruz.
Çok yüksek riskli iller arasında yer almamız, istatistiklere göre aile ortamlarındaki kalabalıklardan kaynaklanıyor.
Peki soralım o zaman aileler evlerde değil de havanın güzel olduğu günlerde açık havada hasret giderseydi durum böyle olur muydu?
Açık hava ve kapalı ortamda bulaş riskiyle ilgili bir hayli araştırma yaptım. Uzmanlarla görüştüm. En doyurucu bilgiyi UNİCEF’in çocuk ve aile temalı makalelerinde buldum.
Uzun uzun okuduğum yazıların özeti şu:
COVID-19 AÇIK HAVADA BULAŞIR MI?
“Evet, COVID-19 açık havada da bulaşır. COVID-19, enfekte olmuş bir kişi ile yakın temasta bulunabileceğiniz herhangi bir yerde bulaşabilir. Virüs genel olarak, enfekte olmuş bir kişiden öksürme, hapşırma, konuşma ya da şarkı söyleme esnasında salınan solunum damlacıkları yoluyla yayılır ve ağız, burun veya göz yoluyla bu esnada yakında bulunan insanların vücuduna girer. Özellikle yetersiz havalandırılan kalabalık iç mekanlarda, kısa mesafeden bulaşma riski daha yüksektir. İnsanlar virüsün bulunduğu yüzeylere dokunduktan sonra ağızlarına, burunlarına veya gözlerine dokunarak da enfekte olabilirler.
Yukarıdaki bilgilere ve virüs hakkında bildiklerimize dayanarak, virüsün açık havada bulaşma riskinin kapalı iç mekanlarla karşılaştırıldığında çok daha düşük olduğu kabul edilmektedir. Ancak önemli olan aldığımız önlemlerdir: Birbirimizden en az bir metre uzakta durmak, başkalarının yanında kumaş maske takmak, sık sık el yıkamak ve dışarıya çıkmadan önce COVID-19 belirtileri gösterip göstermediğimizi kontrol etmek.”
Öyleyse insanları eve veya kapalı mekanlara tıkmak çok da mantıklı değil. Cumartesi pazar yasakları bir daha geri gelmemek üzere kaldırılabilir. Aslına bakarsanız yukarıda biraz ucunu kanattığım gibi seyir olarak şehrimizde vakaların yoğun olduğu bir dönemdeyiz. İlla ki maviden kırmızıya dönecekler olduğu gibi bizler de kırmızıdan maviye döneceğiz.
Bunu zordan kolaya doğru yaşamak daha mantıklı. Bugün maviliğinin tadını çıkaran illerin birkaç hafta içinde (inşallah olmazlar ama) renk değiştirdiğini hepimiz göreceğiz.
Hülasa şu ki bu işin temeli maske, mesafe, hijyen ve aşıdır. Aşı ile bağladığımıza göre bu konuda da birkaç kelam etmek gerekiyor.
ÇİN AŞISININ ANTİKOR ÖLÇÜMLERİNİ ARAŞTIRDIM
Aylarca Alman, İngiliz, Amerikan, Rus, Çin derken yüksek miktarda aşıyı Çin’in Sinovac firmasından satın aldık. Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca’nın gözü gibi baktığı süreç CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun baltalamalarına rağmen sağlıklı bir şekilde devam ediyor. İnşallah Çinli firma ticari sırrı ifşa ettiniz. Hadi bakalım siz de diğer ülkeler gibi şu fiyattan alacaksınız diye bir dayatmada bulunmaz.
Zira şu ana kadar aldığımız veriler çok güzel. Biliyorsunuz resmi olarak Türkiye'de yaygın kullanımı devam eden CoronaVac Covid-19 aşısının 24 merkezde yürütülen Faz-3 çalışması sonucu geçtiğimiz günlerde açıklanmıştı. Hacettepe Üniversitesi, CoronaVac aşısının etkinliğinin yüzde 83.5 olarak hesaplandığını, hastanede yatışı engelleme oranının yüzde 100 olarak bulunduğunu duyurmuştu. Dün hükümete muhalif bazı yayın organlarında CoronoVac’ın mutasyona karşı daha az etkili olabileceği haberleri yapıldı. İlginç bir savaş veriliyor.
Sağlık çalışanlarımızın birçoğu bu aşıyı oldu. İkinci dozu olup bekleme süresini aşanlar antikor gelişimlerini görmek için test oluyorlar. Azımsanmayacak sayıda antikor ölçümü yaptıran doktor arkadaşlarla görüştüm. Sonuçlara inanamayacaksınız.
Bu sütunları takip edenler bizim de bu illeti atlattığımızı hatırlayacaktır. O günden beri önümüze gelene antikor oranını sorarız. 1 değerinin üstünde çıkan IgG, hastalığı geçirdiniz ve antikor oluşturdunuz anlamı taşıyor. Ancak bu oran elbette düşük. Hastalığı geçirdikten ortalama 1 ay sonra en güçlü antikor seviyesine ulaşıldığı biliniyor. Bu sıralarda antikorlarını ölçtürenlerden 40, 50, 70, 120, 150 en son 300 sonuç değerine kadar antikor oluşturan gördüm/duydum.
Peki aşı olanlar? 2000, 3000, 5000, 6000 hatta daha fazla değer aralığı görenler olmuş. Şimdi aşının kıymeti çok daha iyi anlaşılacak. Darısı yerli aşımıza…
ÇOK TEKNİK BİR KONU!
Yerim daraldı. Yılların hayali Teknik Üniversite ile ilgili konuşacak çok şey var. Verilen mücadeleler… Ellerini taşın altına koyan isimler…
Maalesef Konya Teknik Üniversitesi o arzuladığımız, beklediğimiz ‘Teknik Üniversite’ kavramını şehre yansıtamadı. Yanlış anlaşılmasın, yöneticileri ile ilgili bir sorundan bahsetmiyorum. Selçuk Üniversitesi’nden ayrılış süreci, yer konusu, bölümler, salgın vs. derken kendilerini bir türlü toplayamadılar.
Geçtiğimiz gün Konya Organize Sanayi Bölgesi (KOS) ile Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) arasında KOS'a bir Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu kurulması konusunda protokol imzalandı. Tabii bunun yakışanı kimilerine göre Konya Teknik Üniversitesi ile yapılmasıydı. Zira üniversitenin arsa tahsisi bile organize sanayilerin yamacına yapılmıştı.
Meseleye o ya da bu üniversite olarak bakmıyorum. Motto şu: atı alan Üsküdar’ı geçer!
Sordum, böyle önemli bir iş için talep Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden gelmiş. Konya Sanayi Odası’nın birden fazla üniversite ile bu konuda protokolleri var. Çeşitli çalışmalar mevcut. Yalnız bir iş yapmak isteyene ‘hayır yapmayın biz onu şura ile yapacağız’ denir mi? Kaldı ki ‘şura’ diye tanımladığım yerden hiç ses seda yoksa, istek talep yoksa ne olacak? Zorla mı iş yaptırılacak? Havanda su dövmenin alemi var mı?