Bu anlamlı kelimeler, günümüzün insan-gıda ekseninde ki meselelerini özetliyor. Bir zamanlar söylediğim “BİR YANDA AÇ BEBEKLER, DİĞER YANDA YAĞLI GÖBEKLER” gibi. Dünya da bu meseleler üzerinde ısrarla duruyor gibi görülüyor ama bir türlü etkin tedbirler alamıyor.
Raporlara göre bugün 805 milyon insanın açlık nedeni ile hayatta kalma mücadelesi verirken 600 milyon insan ise obezite problemi yaşamaktadır. Yani neredeyse aşırı yiyen kadar açlık çeken insan var.
Öte yandan her yıl 1,3 milyar ton üretilmiş gıda israf ya da çeşitli sebeplerle kaybedilmektedir. Alınacak tedbirlerle bu miktarın yarısının dahi kazanılması durumunda dahi açlık meselesi çözülmüş olacaktır.
Ülkeleri savaşa zorlayan ve silah satan ülkeler, aç insana neden gıda sağlamıyor. Açlık, köleleştirmenin ve öldürmenin bir aracımıdır diye düşünmek gerek.
İsraf ve obezite ile mücadelede, uzun vadede sağlanacak gıda tasarrufu, doğal kaynakların korunması ve gelecek nesillere daha sürdürülebilir bir çevre bırakılması amaçlarına da hizmet eder.
Dünyayı karıştırmak yerine doğal kaynakları daha verimli kullanan, ekonomik ve sosyal yönden kucaklayıcı ve iklim değişikliğiyle mücadelede uygun gıda sistemi ve güvenliği sağlamak gelişmiş ülkelerin görevidir.
Bu meyanda G20 ülkeleri, gıda kaybı ve israfı konusunda endişe duyarak, “gıda değer zincirleri boyunca gıda kaybı ve israfını ekonomik, çevresel ve toplumsal öneme sahip büyük bir küresel sorun" olarak ele almış. İyi de, gıda kaybı ve israfı sorun olarak görme yerine neden çözüme çalışmıyorsun.
İnsan için üretilen gıdanın dünya genelinde üçte birinin kayba uğradığı ya da israf edildiği yaklaşık 1,3 milyar ton olduğunu ifade etmiştik. Bunun, ürünün satış aşamasına ulaşmadan önce dökülen ya da bozulanına KAYIP, tüketiciler tarafından tüketilmeden atılan ya da bozulanına da İSRAF deniyor.
Dünya Gıda ve Tarım örgütü (FAO), 2050 yılında dokuz milyara ulaşacak dünya nüfusunu beslemek için küresel gıda tedarikinin bugüne göre %60 oranında artması gerektiğini söylüyor.
2050’ye kadar dokuz milyara ulaşacak dünya nüfusunun gıda güvencesi ve beslenme ihtiyacının nasıl karşılanacağının tartışıldığı bir ortamda, üretimden işleme, dağıtım ve tüketime kadar bütün aşamaları kapsayan sürdürülebilir ve esnek gıda sistemlerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Söz konusu uygulamaların, özellikle küçük ölçekli aile tarım işletmeleri, çiftçiler, kadınlar ve gençler için gıda tedarikini genişletmeye hizmet edeceği kaydediyor G20 ülkeleri.
Burada anlaşılan her ne kadar tarım sisteminin de ekonomik ölçekte işletmeler olduğu savunulsa da, ülkemizde olduğu gibi gıda arzında küçük işletmeler önemini her zaman korumaktadır.
Tamamda, açlık ve obezite konusu 30 yıl evvelinden de aynı şeylerden bahsediliyordu. 30 yılda savaşlarda artış, açlıkta da artış görüldü. Hatta tarımsal hammadde kaynaklarının en çok üretilebileceği Afrika’da savaşa bağlı olarak açlık problemi daha da fazla görülmektedir.
Bugün bile israf edilen ve aşırı tüketilen gıdaya rağmen 9 milyar insanı besleyecek gıda arzına sahip dünyada yılda çoğu çocuk 18 milyon insanın açlıktan ölmesi ve buna göz yumulması dikkate değerdir.
Açlığın temel sebebi gıda arzında yetersizlik değil SAVAŞLAR, İSRAF ve OBEZİTE dir. Güney sınırımıza bakınız; Suriyeli savaş nedeniyle ölümden kaçarken üretememenin verdiği sonuç ile açlıkla karşı karşıyadır.
Her yerde bir Türkiye yok ki, kendi gıdasından ayırarak aç kalanlarla paylaşsın. Bu sene ki üretimde bolluğun temel nedeni umarım ki, açlarla lokmanın paylaşılmalı Ramazan ayında bu daha fazla yapılmalıdır.
Müslümanı da dâhil ey zengin ve dünyayı sırf çıkarları için yöneten ülkeler, düzmece raporları bırakın, insanlığı savaşa ve açlığa mahkûm etmeyin. Çıkarcı politikalarınız için barış adı altında savaşlarınıza koridorlar, kendinize yer açıyorsunuz ama bir gün gelir açlık, yoksulluk ve savaşlar sizin ülkenizi de vurur.
Savaşsız, israf sız ve açı olmayan bir dünya için Allah’a emanet, hayra muhatab olunuz, efendim.