Ülkemizin solcu, demokrat, çağdaş, aydın yani en kadar toplum üstü değerler varsa bunları taşıyor olarak görülen yazarları okumak, son zamanlarda benim en büyük alışkanlıklarımdan biri oldu.
Onları okurken pek keyifleniyorum. Sebebi de (birkaçı istisna), sol yazarlar artık ideoloji, fakirlik edebiyatı, irtica, işçi-emekçi hakları gibi söylemleri resetliyerek, ideolojik boşluğu biraz da sağ söylemlerle doldurmaya çalışmalarındandır. Ulusalcılık ve biraz da dindarlık kisvesini kendi ürettikleri Kemalizm öğretisi ile mikserleyerek ortaya acayip minör ideoloji çıkardılar, geri kalanı da Tayyip düşmanlığı ile doldurmaya çalışıyorlar. Şu an Tayyip Bey, Yahu şu Paralel yapılanma iyi şeyler yapmış dese, yanında oldukları paralel yapılanmanın hemen karşısına geçerler; ideolojik sapkınlık bu işte.
Erzurumlu rahmetli Naim Hoca’nın, imamlığı sırasında secdeye erken giden kadınlara hitaben “hanımlar, bundan sonra benle yatisiz, benle kalkisiz” tembihinde olduğu gibi, Hocanın vasiyetini bunlar gerçekleştirerek “Tayyip düşmanlığı ile yatıp, Tayyip düşmanlığı ile kalkıyorlar”. Ürettikleri hiç bir şey olmadığı gibi, insani, vicdani, siyasi konularda bir şey ortaya koyamıyorlar, şu acze bakın.
Ha, üreten var. U Dündar’a göre; “Atatürk’ü sevmek, onun ilke ve devrimlerine yürekten bağlanmak ve onun idealindeki Türk kadını olmak” denildiğinde “hemen akla gelen isimlerden, dünyaca saygın bilim insanlarımızdan olan Muazzez İlmiye ÇIĞ dediği” bu hanımefendi “Atatürkçü geçinip Erdoğan’a çalışanları kutluyormuş”.
Bravo, dünya çapında bilim insanı olarak taltif edilen bu hanım galibe Sümerler zamanında ilk yazıyı bulan olsa gerek. Zaten Sümerlerden kalma yaşını, başını almış biri, bu işe uygun geliyor.
Uğur’um sizin de dönüşünüz yakın, Çığ’ a göre siz de Atatürkçü geçinenlerdensiniz. Bu yazıyı Erdoğan sempatizanlığına ısınma turları için yazmış olmayasın. Kısa zamanda Erdoğan hayranı da olabilirsiniz, hatta Milli görüşçü bile! Rahmetli Erbakan “Gerçek Atatürkçüler Milli Görüşçülerdir” derdi.
Bunlarınki 30 yıl önceki gazino veya sinemaların ışıklı neonlarını süsleyen matine-suare arası koşan artizler misali, gazete manşetleri süsleyen artıklar, aslında Ülke gerçeğinden inanılmaz derecede kopuk ve uzaklar. Gençlik yıllarımızın gerçek solculuğunun ötesinde bu kadar hazımsız, bu kadar boş, mesnetsiz ve de çağ, bağ, ağ ve oy dışı olduklarını görmem bir insan olarak beni üzüyor. Efendiler; kuru kavaktan düdük çıkmaz, boş beyinden de fikirler akmaz.
Rahmetli Anamın okuması yazması yoktu ama çok akıllı, becerikli, esprili bir anaydı. Komşumuzun oğlu vardı, adı Onurdu ama Anam ona, belki de kolayına geldiği, biraz da bön olduğu için Uğur derdi. Küçük olduğum için sığıra ineklerimizi karşılamaya beni Uğurla gönderirdi. Bu mütemadiyen her gün tekrarlandığı için, sürü karşılama zamanını hatırlatmak üzere her akşam kısaca Uğurum-sığırım derdi. Uğur bunu hemen anlar, ineklerimizi karşılamaya beraber giderdik. Bir gün Uğur; “Ame*, niye her gün bana Uğurum-sığırım diyorsun, dediğinde, Anamda “evladım aklında kolay kalır” demişti.
*Ame, Anadolu da (Kayseri ve Yozgat civarında) bugünkü ifadesiyle hala yerine kullanılır.
Şu hale bir bakın, ismi iyi bilinen sol bir gazetenin köşe yazarı hanımefendi, Adalar dizisinin en büyüğü Büyükada ya gezmeye gitmiş. Büyükada da gördüklerini şöyle aktarıyor: Oysaki burası bir CHP adası, geçen seçimde olduğu gibi bu seçimi de CHP aldı diyor. Ancak her yerde gümbür-gümbür Dombra çalması ve Adada yalnızca AK Parti hegemonyasında gibi hissediliyormuş.
İkinci hayreti, Arap turistler için, Ramazanda ara verilen Arap istilasının, Bayramda Adayı tüm hızıyla yeniden teslim alacak olması, kedileri gibi eski tüm ada müdavimleri için kasvetli bir geri sayım anlamına geliyormuş. Bu istilada fayton bulma zorluğu yaşamakla birlikte, kıyı lokantaları ve kahvehanelerin haremlik-selamlık masalarla dolu olmasını” bir türlü kabullenemiyorlarmış.
Hatırlarım Tayyip Bey, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda da, o yıldan beri halka açık hizmet veren “Çamlıca Tepesi” halkın solundan da kopuk elit solcuların kadehlerini yudumlayamama zevkinden mahrum olmalarını yıllarca yazmadılar mı? Çarşaflı, başörtülü, dindar veya hatta orta halli solcu, sağcı herkesle alay etmediler mi? İşte bunların solculuğu bu kadar ve onların, halkın solu sağı, ortası, altı ve üstüyle ilgileri yok. Kim önlerine taş koyarsa, onları HAZMEDEMEZLER. Solun düştüğü durum öncelikle solcular görmeli ve sahte solcuları gerçekten dışlamalılar değil mi?
Adalardan bir yar gelir bizlere, aman Allah sözlere bak sözler.
Allah’a emanet, hayra muhatab olunuz, efendim.