Hz. Ömer, “Adalet mülkün (Devletin) esasıdır” demiştir. Atatürk de, “Adalet mülkün temelidir” demiştir. Bu anlama gelen sözleri değer verdiğimiz daha birçok tarihi şahsiyet de söylemiştir. Hukukun üstünlüğünü sağlamak gibi güzel çabaları, keşke daha adil yasalar ve daha adil bir yargılama sistemiyle de taçlandırabilseydik. Bir işin yapılmasına karar verilince yasası çıkarılıyor ve işin yapılması meşru oluyor. Bu, hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Ama her şey hukuka uygun olsa bile bazen adalete uygun olmayabiliyor. Oysa bütün yasaların ve uygulamasının adil olması hayati öneme sahiptir.
Örneğin bedelli askerlik yasaldır ama adil değildir. Çünkü para ödeyerek askerlik yapmış sayılanlar dışındaki halkın vicdanı bundan rahatsızdır. Ordunun tamamen profesyonel hale getirilmesi, seferberlik gibi durumlar dışında mükellefiyetin kaldırılması, bundan daha adildir. Hiç değilse bu sayede gençlerin iş kurmasının, işe girmesinin ve evlenmesinin önündeki askerlik engeli de ortadan kalkmış olur. Vergi affı, SSK ve Bağ- Kur affı, ceza affı diye uzayıp giden afların da hepsi yasal ama adalete aykırıdır. Çünkü bu uygulamalarla borcunu zamanında ödeyenlere haksızlık yapılmış olmaktadır.
Halk arasında “Rahşan affı” diye bilinen genel af çıktığında bir mağdur kadının Mecliste “Sizin mi ırzınıza geçildi? Benim adıma siz hangi hakla suçluyu affediyorsunuz?” diye Meclis üyelerine karşı TBMM’de haykırışı hala unutulmamıştır. Devlet kendi hakkını belki affedebilir. Ama mağdur kişinin rızası olmadan, onun adına suçluyu devletin affetmesi yasal da olsa ne kadar adil olabilir?
Buna karar vermek için illa da hukukçu olmaya gerek yok. Zaten bu yanlışların da çoğunun sorumlusu hukukçulardır. Çünkü bizde hukukla adalet aynı şeymiş gibi kabul gördüğünden, çoğu kez adaletle ilgili bütün işler hukukçulara bırakılıyor. Yasaları Meclis çıkarıyor ama alt komisyondaki (Adalet Komisyonundaki) vekillerin büyük çoğunluğu hukukçulardan oluşuyor. Yargılamayı da mahkemede yine hukukçular, Yargıç ve Savcılar yerine getiriyor. Hukukçulara Roma hukuku yanında adaletin kendisi de öğretilse ne iyi olurdu.
Emekli olmadan devlet memurluğundan ayrılanların geçmişteki emekli ikramiyelerini mahkemeye başvurarak alabileceğine dair bir yasa çıkmıştı. Adam mahkemeye başvurdu ve yasa gereği ikramiyesini almaya hak kazandı. Fakat yaklaşık 17 yıllık hizmete karşılık Emekli Sandığından 24 TL emekli ikramiyesi geldi. Mahkemeye itiraz etti, olmadı. Temyiz etti olmadı. Anayasa Mahkemesine itiraz etti, yine olmadı ve hukuk yolu tükendi. Bu süreçte bir Allah’ın kulu çıkıp da 17 yıllık hizmetin emekli ikramiyesi 24 TL yani birkaç kilo domates bedeli olamaz diyemedi. Mahkeme ve avukatlık masrafı bile bin beş yüz lirayı geçmişti. Bir vatandaş olarak adam, gerekçesi ve dayanağı ne olursa olsun, yasayı çıkaran vekillerin de konuyu inceleyen hakimlerin de adalet duygusu ve muhakeme yeteneğinden artık şüphe duyuyor. Adamı haksız çıkarmak, hatta eleştirisi için bir de ceza vermek mümkün ve yasal olabilir ama onun da adaletsiz olacağı kesin.
Bu örnekler çoğaldıkça adalete güven zedeleniyor ve devletin temelleri sarsılıyor. Halkın nazarında yöneticilerin, devletin ve demokratik sistemin itibarı azalıyor. Devlete bağlılık, yasa ve kurallara saygı, birlik, kardeşlik, dayanışma, vatandaş sorumluluğu gibi daha birçok değerli konu da bundan olumsuz etkileniyor.
Biz, gücünü Allah’tan alan, “ Hakka tapan “ bir milletiz. Kurduğumuz bütün devletleri bilgelik, hak ve adalet üzerine bina ettik. Bunun dışına çıktıkça kişiliğimiz silikleşti, gücümüz azaldı. İnsanımızı bu bilinçle yetiştirmeye devam etmeliyiz. Adalet konusunda okulda, ailede ve toplumda sürekli bir eğitim ve duyarlılık yaratmalıyız. Adaletin, hukukun da üstünde bir değer olduğunu, hukukumuzun adalete uygunluğu ölçüsünde huzurlu ve güçlü olacağımızı çocuklarımıza öğretmeliyiz.
Aksi halde onlar iş başına geldiklerinde ellerini dokundukları her işte bir adaletsizlik, haksızlık ve huzursuzluk ortaya çıkar. Onları düzeltmeye çabaladıkça işler daha kötü olur. Sonunda haksızlığı, adaletsizliği, çifte standardı savunmaya başlarlar. İngiltere’de üniversite sınavları Ramazan ayına rastlamış, Müslüman öğrencilere haksızlık olur diye sınav tarihini değiştirmişler. Bizdeyse çalışanlara Cuma namazı izni tanıyan hükümet kararına bile itiraz edenler var. Yüce Allah, adaleti gereği inançsızlara da adalet duygusu vermiştir. Ama uygun eğitimlerle üzerindeki örtüyü kaldırmak gerekiyor. Allah’a emanet olunuz.