TARİHE YOLCULUK (325)
Adalet, hak ve hukuk sana, bana ve hepimize lâzım. Bu sebeple adaletin içini boşaltacak, insanların doğuştan gelen hak ve hukuk ile özgürlüklerine gem vuracak her türlü şeyden kaçınmak hem memleketimiz, hem insanımız hem de geleceğimiz açısından önem arz ediyor.
Adalet günümüzde “hakları ve ödevleri gerektiği gibi paylaştırmak, herkese hakkı olanı vermektir” şeklinde tanımlanıyor. Mevlâna’ya göre ise; “Adalet demek, her şeyi yerli yerine koymak demektir. Ayakkabı ayağındır. Külah da başa aittir.”
Hz. Mevlâna, Mesnevi’sinde adalet ve zulüm terimlerine ise şöyle açıklık getiriyor:
“Adalet nedir? Bir şeyi yerli yerine koymaktır. Adaletsizlik nedir? Bir şeyi layık olmadığı, kötü bir yere koymaktır.
Adalet nedir? Ağaçlara su vermektir. Adaletsizlik nedir? Dikene su vermektir. Adalet, bir nimeti yerine koymaktır. Her su emen kökü sulamak değildir. Yani hakkı hak sahibine vermektir. Bir şeyi lâyık olmayana vermek ise adaletsizliktir. Adaletsizlik nedir? Bir şeyi konmaması gereken yere koymak. Bu hâl de sadece belâya (felakete) kaynak olur.”
Mevlânâ, hukuku rahmet olarak nitelendiriyor. Onun benzetmesine göre; Adaleti sağlayan hukuk kıyâmetteki adalet okyanusundan bir damla gibidir. Bu ifade, hukukun üstünlüğünün toplum için ne denli hayati ve vazgeçilmez olduğunu ortaya koymaktadır.
Hukuk rahmettir… ilahi adalet okyanusundan bir damladır. Damla ufak ve küçük hacimli olsa bile okyanusun suyunun saflığını belli eder.
***
Geçenlerde bir savcı ile adalet konusu ve FETÖ ile mücadelede gelinen nokta konusunda görüş alışverişinde bulundum. Bana o kadar çok şey anlattı ki, hangi birini anlatayım…
Yeni atanan öz güvenleri çok fazla hukukçuların, acemiliklerinden kaynaklı dik duruş ve konuşmalarındaki düzensiz atıp tutmalarının kendilerine oldukça rahatsızlık verdiği, (a) veya (b) cemiyetinin referans olarak kabul edilmesinin adalet, hak ve hukuk terimlerine pek yakışmadığının da altını çizerek bir yerde dert yandı denilebilir.
FETÖ ile mücadelede milliyetperver ve vatansever savcıların gece gündüz demeden fedakârca çalışmaları sayesinde bir mesafe alındığını, adetâ tırnaklarıyla kuyu kazdıklarını da ifade etti. TSK’da 50 bine yakın FETÖ örgüt üyesi veya kriptonun olmasına rağmen yakalanan üst düzey örgüt üyelerinin ise, konuşmakta ve itirafçı olmakta baya direndiklerinden söz ederek baylok kullanımıyla ilgili kurunun yanında yaşların da yanabildiğini ve mağduriyet sayısının bu sebeple kabarık olduğunu ve 300 bin gibi rakamlardan da söz etmedi değil. Gizli örgütleri çökertmek ve onlarla mücadele etmenin zor olduğu gerçeği elbette biliniyor. Bu tür örgütlerle mücadelede kurumlar arası koordinasyon ve bilgi alışverişi şart. Ya değilse mücadeleniz akamete uğrayabilir ve geldiğiniz noktada tekrar başa dönebilirsiniz.
Adaletin aynı zamanda refah ve kalkınma demek olduğunu, uluslararası sözleşmelerden kaynaklı milletlerarası bir boyutu olduğunu da buradan ifade etmeliyiz. Türkiye, dünya milletlerinin bir üyesi olarak hem BM hem Avrupa Sözleşmesi gereği hukuki sözleşmelerin altına imza atan bir ülke. FETÖ, PKK, IŞİD ve benzeri terör örgütleriyle mücadele ederken adalet ve hukuktan asla taviz vermeden ve uluslararası sözleşmelerden doğan hakları da gözeterek mücadeleye devam etmemizde fayda var. Yâ değilse yarın bugün alınan kararlar ile ilgili olarak uluslararası boyutta imajımızı zedeleyecek kararların altına imza atmamamız gerekir. Bu konuda kılı kırk yarmamız ülkemiz ve milletimiz menfaatine olmalı.
FETÖ hem siyasî hem itikadî boyutta biz Müslümanlara çok ağır bedeller ödetti.
Bu bellerin en önemlisi ise, insanlar ve kurumlar arası güven erozyonudur.
15 Temmuz’dan sonra Ordu’ya, siyasete, devletin belli başlı kurumlarına güven azaldığı gibi insanların birbirlerine, Müslümanların müslüman kardeşine bile güvenin azaldığı bir dönemi yaşıyoruz.
Adalet, hak ve hukuk sana, bana ve hepimize lâzım.
Bu sebeple adaletin içini boşaltacak, insanların doğuştan gelen hak ve hukuk ile özgürlüklerine gem vuracak her türlü şeyden kaçınmak hem memleketimiz, hem insanımız hem de geleceğimiz açısından önem arz ediyor.
Birbirimize olan güvenimizi tekrar kazanmak, uluslararası platformda imajımıza leke getirecek kararlardan vazgeçmek her zaman bizim lehimize ve menfaatimize olacaktır.
YARIN: Gazeteci Yazar Seyit Küçükbezirci abiyle hasbihal…