Ekim ayından bu yana sistematik bir şekilde, göstere göstere, dünya sanki sinema filmi oynuyormuş gibi izlerken, biz Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın çevresinde, Filistin topraklarında, Gazze’de, Kudüs’te, Refah bölgesinde büyük bir soykırım ve Müslüman katli yapılıyor…
İsrail mezalimini gazetemizde ve sitemizde sürekli olarak ulaşabildiğimiz kitleye iletmeye, bu zulmün halen bitmediğini, bitmediği gibi her geçen gün de artarak devam ettiğini anlatmaya, habercilik görevimizi yerine getirmeye, her yaştan ve her gruptan insanı bilgilendirmeye, dahası cürmümüz kadarıyla bilinçlendirmeye çalışıyoruz.
Sadece biz değiliz elbette…
Söz konusu Müslümanların yaşadığı zulüm olunca hemen her görüşten tüm medya kuruluşları aynı tavrı sergiliyor.
Sadece Konya’yla ya da Türkiye’yle sınırlı kalmıyor, gayrimüslim coğrafyalarda da Siyonist Yahudilerin hegemonyasında bulunan ve ABD tarafından güdümlenen İsrail’in yaptığı zulüm lanetleniyor.
Her ne kadar birçok yayın kuruluşu üstünkörü verse ya da görmezden gelse de dünya genelinde, insan olan herkesin vicdanını titreten, insan olanın insana mubah göremeyeceği bu duruma tepkiler çığ gibi artıyor.
Zaman zaman eleştirdiğimiz, paylaşılan içerikler itibariyle tehlikeli gördüğümüz sosyal medya bu dönemde bizden daha özgür içerik üretiyor. Gerçekleri tüm çıplaklığı ve en acı haliyle paylaşıyorlar. Belki de bu paylaşımlar ve ortaya konulan gerçekler Müslüman ya da gayrimüslim ayrımı yapmaksızın herkesin dikkatini çekiyor. Dünya genelinde ummadığımız birçok ülkede Filistin’e özgürlük için büyük organizasyonlar, yürüyüşler, eylemler düzenleniyor.
Dolayısıyla aslında dünya, yaşanan bu vahşeti artık sadece izlemekle yetinmiyor. Tepkisini de net bir şekilde ortaya koyuyor.
Tabi 3 maymunu oynayan İsrail ve İsrail’i güdümleyen ABD, dünyada yükselen tepkilere, dahası kendi ülkelerinde yapılan eylemlere rağmen zulümden vazgeçmiyor.
Söz susuyor, kelimelerin etkisini yitirdiği anlaşılıyor. Ancak yine de insan kendini her platformda olabilecek en yüksek perdeden ses duyuracak şekilde oradaki zulmü haykırmakla görevli hissediyor.
Yetiyor mu, yetmiyor…
Bir etkisi oluyor mu derseniz? Bence olmuyor…
Ama yine de insanız ya…
İnsan henüz taze bir çiçekken şehadet şerbetini içmiş olan yavrucakları, anacığının cansız bedeninden kopamayan, babasının yokluğunu hiç birimizin hissedemeyeceği kadar derinden ve acı bir şekilde hisseden masumları, derme çatma sağlık kuruluşlarında, hiçbir ilaç ve teknik malzeme olmadan insanı yaşatmak için verilen mücadeleyi, bu mücadele esnasında gökyüzünden yağan bombaları, virane şehirlerdeki yıkıntılar arasına sığınmış insanları, açlığı, susuzluğu, yokluğu, yalnızlığı, öksüzü, yetimi, kimsesizi görünce sorgulamak durumunda kalıyor: Adaletin bu mu dünya?
Haşa isyan değil bu söylediklerim. Ama koca dünya, din, dil, renk ayrımı yapmaksızın 7 milyar insan, bir avuç İsrail’in imiğini sıkamıyoruz ya, birbirimizin yüzüne bakmaya dahi utandığımız oluyor. Çocuğumuzun başını okşarken ar ediyoruz, içimiz yanıyor.
Ve yine dönüp dolaşıyoruz, sebebini işleyemediğimiz duaya sığınıyoruz. Allah İsrail’in zulmünden mazlum Müslüman kardeşlerimizi en kısa zamanda kurtarsın. Tüm İslam alemine de basiret versin. Hayırlı Cumalar.