Bir amacınızın olduğunu düşünün! Bu amaç; insanları korumak, vatandaşların güvenliğini sağlamak ve zararlı bireylere karşı gerekirse kenidinizi siper etmek olsun. İşte bu amacı yüz yılı aşkın süredir benimseyen kişiler var aramızda... Şehit Şeyda Yılmaz da şüphesiz bu amacı benimseyenlerden birisiydi.
Şimdi de bir adalet düşünün! Adaletin içinde zararlı bireylere; iyi hal indirimi, pişmanlık indirimi, aflardan yararlanma ve 26 suç kaydı olmasına rağmen sokaklarda rahat rahat dolaşma gibi imkanlar olsun. Aslında bunu düşünmenize gerek yok. Ne de olsa bu zararlı adaletin örnekleriyle her gün medyada karşılaşıyoruz. Hâl böyle olunca belki farketmiyoruz ama sokakta yürürken yanlarından bile geçiyoruz.
Artık cevaplamamız gereken iki önemli soru olduğuna inanmaktayım. Bunlar; “Adaletin topluma kazandıracağı kişileri seçmekteki yetersizliğini göz ardı etmek, canımızı daha ne kadar yakacak?” ve “Polisimizin suçlulara müdahale etme yetkilerinin sınırlılığı kaç evi daha yasa boğacak?”
Tekrar tekrar suç işleyen birçok failin çeşitli indirim ve aflarla rahatça dolaştığını görmek mağdurların canını yaktığı gibi toplumun genelinde de adalete karşı güvensizlik hissi yaratıyor. Topluma çeşitli suçlarla 26 kez zarar veren bir kişi, nasıl olur da topluma yeniden kazandırılacak bir aday olarak görülüp sokaklarda gezebiliyor, insanın aklı almıyor.
Polisimizin Müdahale Etme Yetkilerinin Sınırlılığı
Hukuk devleti olmanın gereği olarak, polisler vatandaşlara karşı keyfi bir güç kullanamaz. Bu elbette ki doğru bir yaklaşımdır; ancak bu durum, güvenlik güçlerinin görevlerini tam anlamıyla yerine getirmesini engelleyecek noktaya geldiğinde, denge kayboluyor. Olay anında polisin müdahalesini kısıtlayan prosedürler ya da suçluya tanınan aşırı haklar, sonuçları ağır olabilecek olaylara kapı aralayabiliyor. Bu sınırlar, birçok durumda suçlulara karşı polisin elini zayıflatırken, kamu güvenliği konusunda da büyük bir boşluk yaratıyor. Ne yazık ki bu adaletsizliklerin ve kısıtlamaların gerçek bir örneği olarak ise acı haberler alıyoruz.
Adalet, herkes içindir; ama önce mağdurları korumalıdır.
Bize düşen, adaletin sadece suçluyu cezalandırmaktan ibaret olmadığıdır. Gerçek adalet, mağdurların haklarını koruyabilen, suçluların caydırıcı şekilde cezalandırıldığı ve güvenlik güçlerinin etkin bir şekilde çalışmasını sağlayan bir sistemle mümkündür.
Türkiye’deki adalet sisteminin ve güvenlik politikalarının, suçluların haklarına fazla odaklanıp mağdurların haklarını göz ardı ettiği gerçeğiyle yüzleşmeliyiz. Hem suçlulara yönelik ceza indirimlerinin gözden geçirilmesi hem de Türk polisinin yetkilerinin etkin bir şekilde düzenlenmesi artık bir zorunluluk haline gelmeli.
Hatırlatmakta fayda var:
Adalet, herkes içindir; ama önce mağdurları korumalıdır.