Ölçü kaçmış, mizan şaşmış
Sözler sır olmuş,
Sırlar toz olmuş…
Yer göğe, gök yere karışmış.
Öteler berilere,
Beriler ötelere…
Çözülemez,
Anlaşılamaz,
Algılanamaz…
Umut; fakirin katığı,
Bugün olmadı,
Yarın da yok.
Ötesi hiç belli değil
Doğrusu
“Çözemedim bazılarını kardaş!
Uzaktan mı adamlar,
Adamlıktan mı uzaktalar?”
Diyesi geliyor insanın.
Varlar ya da yoklar arasında gidip gelmiyorum.
Penceremin büyüklüğünde güneş,
Tarlamın büyüklüğünde yağmur da istemiyorum.
Anlamak, algılamak, umut etmek istiyorum.
Kollarımı yana açarak, kucaklamak istiyorum.
Heyhat!
Yanılıyorum.
Kucaklayacak, öpecek sanıyorsun,
YANILIYORSUN…
Hiç olduğunu anlıyor,
Bir an tereddüt ediyor; ancak
EĞİLMİYORSUN…
Dimdik duruyorsun.
Kullanıldığını
Kenara atıldığını,
Tek kullanımlık olduğunu
ANLIYORSUN…
Yapacak bir şey yok;
Ağlamaya da vakit yok
KAYBETTİN…
Yeniden başlamalısın…
Tut ki gecedir;
Katiller huzursuz,
Arsızlar sinirli,
Hainler ürkekçedir,
Gece; ihanete müthiş bir gerekçedir,
İhanet bir bilmecedir…
Sabah yakındır,
Güneş doğacaktır,
Tüm pislik geceye akacaktır.
Uyanmak, titreyip, silkinip
Ayağa kalkmak,
Yürümek gerekir…
Çok vakit kaybettik Reis…
NOT: Yiğit Celo, can Celo, kan Celo… Seni yazacağım elbet ama susuyorum, seyrediyorum, sadece susmak bir duruştur… Ruhun şâd, mekanın cennet olsun… Ölüm sana hiç yakışmadı.