Geçtiğimiz haftaki yazımı okuyanlar hatırlayacaklardır. Belli olmayan damada kız istemeyi yazmıştım. Bugün ise birazda o yazımın devamı niteliğinde olacak bir yazı kaleme aldım.
Evet… Artık tüm damat adayları belli… Ve kızımıza talipler…
Damat adaylarından birinin geçim kaynağı adam öldürmek, uyuşturucu pazarlamak ve bu tip işlere göz yummak… Buna karşılık ise kazandığı çılgın paralar var… Yakınlarından soruşturduğumuza göre ise her dört kişiden üçü bu damat adayını sevmiyor. Pis işlere bulaştığı için insanlar ondan uzak durmayı tercih ediyor.
Damat adaylarından bir diğeri ise sürekli baba parası yiyor, çalışmıyor. Kendi parasının olduğunu söylemesine karşın ben varyemezim, baba parası deniz, yemeyen keriz diyerek baba parasından yemeye devam ediyor. Kardeşlerinin hakkını da gasp ediyor… Tüm telkinlere karşın da inatla ve ısrarla baba parasını yemeye devam edeceğini söylüyor. Çünkü başka kardeşlerine 17 yaşında idamlar, 15 yaşında biber gazları alan babası ona yaptığı tüm haksızlıklara karşın kız isteyeceğini, onu ödüllendireceğini söylüyor. Herkesle de kavgalı olan bu damat adayını soruşturduğunuz zaman iki kişiden en az biri sevmiyor hatta kızıyor… Ayrıca bu damat adayı ile ilgili de çeşitli yolsuzluk ve kirli işlere bulaştığına dair ciddi iddialar var. Bu damat adayının eli kolu da uzun olunca kendisiyle ilgili yolsuzluk iddiasında bulunan yakınlarını bir bir etrafından uzaklaştırmış ve sonuçta kendisi için olumsuz referans olabilecek herkesi bir şekilde susturan damat adayı soruşturulacak komşu ve akrabalarını sindirerek dikensiz gül bahçesi haline getiriyor.
Ve damat adaylarından en bilgilisi, en birikimlisi, usül ve erkân bilen, kendi işini yapan ve kendi parasını kazanıp harcayan birisi… Soruşturduğunuz zaman kimsenin kötü bir şey söyleyemediği bir damat adayı… En kötü söyleyenin “tanımıyorum” diyebildiği bir damat adayı…
Şimdi kız babası olarak tercih hakkı sizde…
Kızınızı; adam öldürmekten, uyuşturucuya varıncaya kadar pek çok kirli işle bağlantılı olan çetelerle adı anılan ve bu işlerden geçimini sağlayan damat adayına mı verirsiniz?
Herkesle kavgalı olan, sorduklarınızın en az yarısı tarafından sevilmeyen, yolsuzluklara bulaştığı konuşulan ve baba parası yemeyi kendine şiar edinen bir damat adayına mı verirsiniz?
Yoksa, kendi halende kendi işini yapan ekmeğini eline almış, herhangi bir kirli işte ve ilişkide adı duyulmamış bir damat adayına mı kızınızı verirsiniz?
Peki siz cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyunuzu adı terör örgütüyle anılan bir adaya mı; adı yolsuzluklarla anılan birine mi; yoksa yolsuzluk ve kirli işlerle değil de bilim insanı ve diplomatik kişiliği ile öne çıkan bir adaya mı verirsiniz?
Üyesi olduğumuz, gönül verdiğimiz ve fiilen çalıştığımız partilerimiz bizlerin ailesi olduğu tartışmasızdır. Bu seçim parti seçimi veya genel başkanlık seçimi olmadığı da bir gerçekliktir. O yüzden parti kimliğine sahip kişilerin genel başkanlarının ve genel merkezlerinin aldıkları karara saygı duyarak gösterilen adaya üçüncü şahısların önünde –kol kırılır yen içinde kalır- mantığı ile destek vermeleri gerekir. Bu parti adabıdır. Örgütçülüktür. Örgüt ve örgüt çalışmalarını son derece iyi bilen yöneticilerin, milletvekillerinin parti içi platformlar yerine yazılı ve görsel medya ile sosyal medya aracılığı ile eleştiri yapanları anlayamıyorum. Parti içi platformlarda karar alma veya aday belirleme sürecine dair en küçük bir eleştiri getirmeyenlerin medya önünde parti ve genel başkanları harcamalarını yadırgıyorum. Parti içi toplantılarda eleştirileriniz dile getirebilirsiniz, konuşabilirsiniz ama partiniz, genel başkanınızı ve gösterdiğiniz adayı rakiplerinize meze yapmazsınız.
İşte bu sebeple parti örgütlerine ve yöneticilerine büyük iş düşmektedir. Çatı adayı için o çatıya dâhil olan bütün siyasi parti örgütlerinin var güçleriyle çalışıp belirlenen adaya destek vermeleri gerekmektedir. Gerek aday belirleme, karar alma ve gerekse adaya dair şikâyetlerimiz olsa bile bunların dile getirileceği yer medya veya sosyal paylaşım siteleri değildir, olmamalıdır.
Bu noktada son sözüm; üyesi bulunduğunuz veya gönül verdiğiniz siyasi parti hangisi olursa olsun sandığa gidiniz ve oyunuzu kullanılması gerekliliğidir. Oy kullanmamak, sandığa gitmemek bir tepki değildir. Oy kullanmamak, sandığa gitmemek sizin gibi düşünmeyenlere verilen oy anlamına gelecektir. Çünkü kullanılmayan her oy, sizi haksız kılar, güçsüz kılar… Kullanılmayan her oy hesap sorma hakkınızı elinizden alır. Kullanılmayan her oy sizi hiçleştirir…
Bir kesimi ötekileştirmeyen, halkı hiçleştirmeyen yöneticilere kavuşmak dileğiyle…