Genel seçimlere, yaklaşık üç ay kaldı. Partilerde hareketlilik son safhaya geldi. Dikkat çekici olan, aday adayı sayısının normalin çok üstünde olması. Demek ki necip Türk milleti siyaseti çok seviyor, milletvekilliğinin getireceği maddi ve manevi getirilerde yanyana geldiği zaman, vekil olmak için her türlü yollar deneniyor.
Eski vekiller bile buldukları her fırsatta koşarak gelip aday oluyorlar. AKP üç dönem kuralını getirerek, yenileşmeye biraz da olsa katkı yaptı. MHP ve CHP milletvekilliğinde sınırlama getirmediği için, vekillerde böyle bir yenileşme pek mümkün görünmüyor.
Peki vekil olmak o kadar kolay mı, bunun iki cevabı var, birincisi şans, ikincisi de lidere bir şekilde yakın olmaktan geçer. ANAP kurulduğu zaman, vetolarla aday yapacak adam bulunmadığı için, hayalinden bile geçmeyen insanlar vekil olmuştu. Bu da kırk yılda bir denk gelir.
İkincisi ise, lidere yakın olmaktır. Bu bizim Cumhuriyet tarihi boyunca böyledir. M.Kemal Atatürk, çocukluktan itibaren tanıdıklarına büyük önem vermiş, kendisine gösterilen vefayı, karşılıksız bırakmamıştır. Okul arkadaşlarını, devamlı korumuş, kollamıştır. Bunların içinde çok değerli insanlar çıktığı gibi, sınırlı yeteneklerine rağmen, tarihe geçen “ikinci adamlar” da olmuştur. Fethi Okyar ve İnönü'yü örnek verebiliriz ama Celal Bayar ve Hikmet Bayur’u da başarılılar içinde kabul edebiliriz.
Aynı olaylar, AKP kurulurken gerçekleşmiş. Parti kurucusu şimdiki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’da inanılmaz bir vefa göstermiş, yanında bulunanları bakanlık ve milletvekilliği ile yıllarca ödüllendirmiştir. Bunların içinde hak eden olduğu gibi hiç hak etmeyen ama zamanında iyi yer tutanlarda yıllardır milletvekilliği ve bakanlık yapmıştır. Kendilerine sorsanız partiye büyük hizmet ettik derler ama Türkiye bir liderler demokrasisidir, lider belirler, oyu da lider alır, başarıyı da, başarısızlığın ise genellikle sahibi yoktur.
Yüzlerce aday adayının ortalıkta dolaşması sadece, kendi reklamları açısından faydalıdır. Hiç bir partili falan aday oldu bizim partiden oy verelim veya aday olmadığı için vermeyelim demez. Çünkü buradaki hassas denge şudur, partilerin başında bulunan genel başkanlar, adayların gücünü bilir, hiç bir adayın şahsi oyu vekil çıkartmaya yetecek durumda değildir. Adaylarda gücünü partiden alır, şu andaki üç partinin genel başkanı da gücünü partiden alırlar, parti olmadan bir yerde etkili olmaları mümkün görünmemektedir.
Aslında parti içi demokrasinin olmadığı bir yerde, aday adaylığında, gerekli bağlantıların yoksa sonuç almanın mümkün olmadığını, şimdiye kadar görmüş olmaları gerekirdi. Çünkü milletvekili seçilse bile, ön seçim olmadan gelen bir vekilin, partideki ağırlığı, onu seçen iradenin izin verdiği kadardır.
Üç partinin çekişmesini, adayların son durumlarını 7 Nisan’da göreceğiz. Konya’da AKP, MHP, CHP dışında bir partinin varlığı söz konusu değildir. AKP mevcut 11 vekili korumak için, MHP ve CHP ise milletvekili sayısını artırmak için mücadele edecekler, burada adayların kimliğinden çok genel başkanların performansı sonucu değiştirecektir. Şimdiden sonucu kestirmek mümkün değildir, çünkü bizim ülkemizde 90 gün çok uzun süredir, son bir ay kala, partilerin durumları netleşmeye başlayacaklardır. Gerçekten başarılı olacağına inandığımız, başarılı bazı arkadaşlarda aday olmuşlar, onlara da başarı diliyoruz ama unutmamaları gerekeninde, aday seçiminin genel merkezlerde yapıldığı gerçeğidir.