Rahmetli Seyit Mehmet Buga, ile yıllar önce yapmış olduğum röportajda ADESE’yi bakın basıl anlatmıştı;
Yöneticilik demek birazda geleceği öngörebilmek, gelecekle alakalı tahminleri tutturabilmek, bugünden gidişatı görebilmek.
Eskiden hava tahmin raporları yüzde seksen yanlış çıkardı. Günümüzde hata payı sıfıra yakın doğru raporlar veriliyor. Sizde birçok şeyleri hesaba kata kata, yeni katılacak şeyleri de ilave ederek daha uzakları görebilecek seviyelere geliyorsunuz.
ADESE, mercek demek. Biz o zaman toplumumuzun tüketim toplumu olduğunu düşünüyorduk. Tüketim toplumunu mercek altına alabilme adına ADESE demiştik ve mercekleri açmıştık.
O günkü düşüncemle tüketime biraz karşıydık. Şimdi tüketimle israfın birbirinden çok farklı şeyler olduğunu, israfın yanlış tüketim olduğunu, doğru tüketime ise şiddetle ihtiyaç olduğunu biliyoruz ve bunu anlatmak durumundayız. Tüketim yoksa, üretimde yok. Tüketimi kısmak değil ürettiğiniz kadar tüketebileceğiniz iç dengeyle, tüketmek zorundasınız.
*****
ADESE Konya için bir milattır. İlk açıldığı zaman toptancılar, bakkallar, farklı gruplardan insanlar gezmeye geliyorlardı.
Yahu sen burayı nasıl dolduracaksın diyorlardı.
Kırk tane toptancı dükkanı dolacaktı..
Malının satılmasını isteyenler geldi doldurdu.
Daha ziyade büyük marketlerde malının satılmasına alışmış ve oranın karlılığını bilen gruplar.
Toptancılar bize yakındı. Sattıkları ürünlerin hemen hemen hepsi markalıydı.
İşletme sermayesine zorlanmadan…Birde orası kriz dönemine denk geldi. biz pazarlıklarımızı krizden önce yapmıştık. 5 Nisanda kriz çıkmıştı, biz de ADESE’yi 20 Nisan ‘da açmıştık. Bütün malları almıştık. Ürünlerin bir kısmı reyonlarda, bir kısmı depolardaydı.
Bizi yanıltıp da bize fazla mal satanların hepsi çok zarar etti. Biz diyorduk ki, bize yardımcı olun, burada ne kadar satılır? Burası ne kadar satar? Bizim üç ayda satabileceğimiz bir malı bize verin. Yüzde sekseni gerçekten isabet ettiler. Yüzde yirmi kadar fazla mal satan olmuş.
Bazı malları çok ucuza almıştık. Bu ucuza almak bize bir artı oldu. Adam bize geliyor, benim size mal satabilmem için, şu etiketten satmanız lazım diyordu. Satıcımızın kaybetmesini istemiyoruz. Çünkü onunla devamlı çalışacağız. İnsani ilişkilerimizi bozmadık. Sadece dedik ki, bizden daha ucuza veren olursa, bizde ucuza veririz dedik. Bir iki nizahımız olduysa da önemli değildi.
Ve ADESE kurulmuş oldu. Önü açık bir şirket haline geldi. İttifakın lokomotifi oldu.
Bizim için yarı banka olmasa da, çeyrek finans kurumu oldu. Sıcak parayla ilgili birçok problemimizi çözdü. Onun için sayısını artırma durumunda kaldık.
*****
ADESE Konya’nın gözünü açtı. Zaman kazandırıyor, kaliteli ürün satıyor, piyasaya göre daha uygun fiyata veriyor, birde çoluk-çocuk gezmeye gelebiliyorlar. Evin erkeğini ailesi ile çocukları ile ilgilenebilir hale getiriyor. Farkına varmadan böyle bir güzelliğe de sebep olduk.
O dönemde birçok istekle, teklif ve tenkitle karşılaştık ki; Daha sonraki dönemlerde bunlar bizim kutup yıldızlarımız gibi, çoban yıldızlarımız gibi bize yön gösterdi.
Hiçbir tenkide kızmadık. Hiçbir teklifi göz ardı etmedik, hiçbir isteğe hayır bunu yapamayız demedik.
ADESE’nin ilk Genel Müdürü Tahir Küçükalim’dir. Bedesten içinde ona “ Kılıç Tahir” diye derlerdi. Çok tecrübeli bir arkadaştı. İyi de bir kadro kurmuştu. Konya’nın elitlerini toparlamıştı. Kendisiyle çalışmaktan dolayı minnettarım. Kuruluş döneminin en güzel bir şekilde geçmesine vesile oldu.
Daha sonra daha profesyonelce hareket etmeye başladı.
Bu şirket Konya büyüklüğünü aşan bir şirketti. Muhasebesiyle, bilgi-işlem yapısıyla. Birde mesela çok yaşlı insanlarda bir türlü oturtamadı. Onun için yollarımızı ayırmak zorunda kaldık.
Kalitede rekabeti bir türlü koruyamadılar. Fiyatta rekabeti önemser konumda kaldılar.
*****
Mesela ben geldiğim zaman kasap reyonunda fiyatını ne koyarsan koy ama benim istediğim eti ver. Bunlar ortalama et satmaya alışmışlar. Yağsız isteyene yağlı, yağlı isteyene ortalama yağlı et veriyorlardı. Ama bu doğru değil. Konya’ya getirmek istediğim sisteme uygun değil.
Mesela manav reyonunda iki sene zarar ettik. Kadınlara seçme hakkını verdik. Bir ara seçtirme işinden vazgeçmeyi düşündüm. Bir olay sonrasında bu düşüncemden vazgeçtim.
Bir gün manav reyonunu seyrediyorum. Mıncıklamadan gözleriyle seçseler zarar etmeyeceğiz. Kadının birisi böyle mıncıklayan bir kadının eline vurdu. Onu ben alacaktım dedi, almayacaksan, niye oynayıp duruyorsun, gözünle seçsene! Bu tür müşteriler olduğu müddetçe benim bunlara hizmet etmem gerekir dedim.
Şimdi herkes gözüyle seçiyor. Gözüyle seçmesini biliyor. İstisnalar var ama azaldı. O dönemlerde müşteriler arasında fiyat yazanlar vardı. Çiçekler arasında toz taşıyan arılara benziyorlardı bizlerin fiyatlarını bizlere taşıyorlardı.
*****
ADESE’yi açacağımız zaman hiçbir temel atmamızı ve açılışımızı siyasilerle yapmadık. Mümkün mertebe ortadan insanlarla yaptık. Daha ziyade Valilerimizle yaptık. Temel atmalara ve açılışlara Valilerimizi davet ettik ve onlarda katıldılar. Siyasi olarak görülürse Belediye Başkanları ve siyasi parti temsilcileri geldiler. Valiler ön plandaydı. Devlet ön plandaydı. Biz hepsine eşit mesafede davrandık.
ADESE’yi açacağımızda dönemin Konya Valisi olan Atilla Vural’a davetiyeyi kendim götürdüm.
Ben dedi sizin açılışınıza katılmak istemiyorum, siz dedi bakkalları mahvedeceksiniz.
Sayın Valim dedim, isterseniz bunu basının önünde söyleyin!
Bekler misiniz dedi. Beklerim dedim, ama iki kelamda ben ederim. Ne diyeceksin dedi.
Osmanlı, matbaanın gelişini hattatlar işsiz kalmasın diye 150 sene ertelemiş, bu olay Osmanlının geri kalmasına sebep olmuş. Bugün gelmese yarın gelecek bu marketçilik, bakkalları koruyacağım derken Konya’nın gelişiminin önünün tıkanmasına bizim Valimizin ne kadar gönlü elverir bilmiyorum ama biz doğru bulmuyoruz, diyeceğim deyince geliyorum öyleyse dedi.
Bu hadiseyi olduğu gibi açılışta anlattı, gelmeyecektim ama bana böyle söyledi, benzetme de kafama yattı dedi.
*****
Nalbantlık ölecek diyerek arabaların çıkışına, fabrikaların kuruluşuna, üretime karşı çıkmak ne kadar yanlış olursa, çağın gelişimine uygun ticaret alanlarının yapılmasına karşı çıkmakta bir o kadar doğru değildir.
Taze malı alıyorsun, kaliteli malı alıyorsun, uygun fiyata alıyorsun, sana zaman kazandırıyor, eğlence de katıyor sana, değişik bir mekanda çoluk çocuğunla alışveriş yapıyorsun, raf ömrünü doldurmuş fare artıklarını filan almıyorsun, raf ömrü geçmiş malı kolay kolay bulamazsın, çünkü rafı kaç kişi birden denetliyor.
Bunun yanı sıra, raf ömrü geçmiş mal getiren ve ben bunu buradan aldım diyen insanların edepsizliğini de ortaya çıkardık. Başka yerden mal alıyor değiştirin bunu diyor.
Kimseye haksızlık yapılmıyor. Gelişimle birlikte müşteri kıymetleniyor.
Müşteri bakkallarda kıymetlenmiş olsaydı bize gelir miydi? Bakkalları koruyorsun da müşteriyi niye korumuyorsun? 1500-2000 bakkal varsa bir milyon müşteri var. Hangisinin korunması gerekir?
Kaldı ki, İlk çıktığımız dönemde Bakkalı hedef alan bir çalışma değildi. Öyle bir amaçta yoktu, olmazdı zaten. Kaç tane market açarsanız açın, bakkallığı öldüremezsiniz. Bakkal büyüklüğündeki ticarethaneleri öldüremezsiniz. Bakkallığın en büyük yanlışı nüfusa uygun bakkal dükkanı açılmaması, bir çok bakkalın yan yana açılması ve kendi aralarındaki çirkin rekabet.
****
ADESE keşke kapanmasaydı, keşke Emrullah Nergiz Beyin dediği gibi müdahale edilebilseydi. Keşke demek, Konya’nın gözünü açan ADESE’yi maalesef geri getirmiyor…Yazık oldu ADESE’ye!