Ne kadar zor yaşıyoruz kolay olan mutluluğu.
Kendimize eziyet ettiğimizin, sırtımızda tonlarca çürük patatesle dolaşıyor, bu çürüklerin verdiği ağırlık ve rahatsızlıktan olumlu düşünemez, kıpırdayamaz hale geliyor ama onları sırtımızdan indirmeyi, atıp kurtulmayı düşünmüyoruz.
Affetmeyi engelleyen ana unsurun ne olduğunu hiç düşündünüz mü? Bunun altında yatan en önemli unsur; ben bunu hak etmedim duygusudur. Ne kadar garip bir söz değil mi? Egomuzun kışkırtmasıyla oluşan bu duygu yüklerle yaşamamıza sebep olurken mutlu olmamızı engelliyor.
Affetmemek esarettir, egonuzun kölesi olmanız demektir. Bu duygunun esiri olarak yıllar yılı yaşamayı göze alıyorsunuz demektir affetmeyerek. Ne zaman ki hoşgörüp affettiniz, işte o zaman özgürlüğünüze kavuşmuş oluyorsunuz. Affedememek ne kadar olumsuzluklara odaklanmak olsa da, affetmek mutluluk ve huzurun anahtarıdır.
İnsan affederek ilişkilerinde daha olumlu davranışlara imza atar, olumlu düşünme sağlığına kavuşur. Çünkü aklını kullanma yetisi kin ve nefreti unuttuğundan, zihni affetmeme gibi duygular için çalışmadığından olumlu çalışmasına neden olur. Bu da kişinin kendisi ve ilişkilerinde daha doğru kararlar almasını sağlar.
En zayıf noktanızı bir kontrol edin. Eğer sizin en zayıf noktanız affetmekse, inanın dünyanın en güçlü insanı sizsiniz. Çünkü affetmenin önünde ki en büyük canavar ordusu olan egoyu, öfkeyi ve intikam alma duygusunu yok etmişsiniz demektir.
Peki, bu durumda kim kârlı sizce?
Affederek ağırlıklardan kurtulup bu canavar ordusunu yenen mi? Affetmeyip üzerine binen bu yükler karşısında seri hareket edemeyip, bu canavar ordusuna karşı yenik düşen mi?
Kendinize dürüst davranın, incinmeyin ki affedici olun. Dürüst olun ki fırsat yakalamak için maske takmaktan kurtulun. Yüklerinizden kurtulun ki, öfke ve affetmeme duygusuyla fırsat kollamak yerine, rahatlayarak an da oluşan mutluluğu yakalayın. Affetmeyerek mutsuzluğu yaşamanıza sebep olan dünü bugüne taşıyarak, geçmişin üzüntüsünü bugün tekrar yaşamış olur anlık mutlulukları bile göremez, iyiyi kötüden ayırt edemezsiniz.
Siz çürük patates hikâyesini bilir misiniz?
Öğretmen sınıfa girer ve çocuklara:
- Yarın, herkes 2 kg patates ve bir çuvalla okula gelecek, bir çalışma yapacağız.
Çocuklar, anlamını çözemeseler de, ertesi günü patatesler ve çuvallarıyla okula gelirler.
Aslında merak içindedirler.
Öğretmen çocuklara döner, hayatınızda küs, kırgın, öfkeli kişilerin listesini çıkarın. Sonra, o isimleri, her bir patatesin üstüne yazın.
Çocuklar, sonucun nereye gideceğini anlamasalar da, denileni yapar. Kimilerinin patatesleri daha az, diğerlerinin daha çoktur.
Ve öğretmen, devam eder:
- Bu çuvalları, nereye gidersiniz gidin sırtınızda taşıyacaksınız. Hatta yatakta bile, yanınızdan ayırmayacaksınız.
Bir kaç gün sonra, çocuklar bu yükten sıkılmaya başlamıştır.
Çünkü patatesler filizlenmeye, kötü kokular yaymaya başlamıştır. Bir de o küçücük bedenlerine çuval ağır gelmiştir.
Öğretmenlerine "Bu yükten ne zaman kurtulacağız?"
Öğretmen amacına ulaşmış olmanın mutluluğuyla şöyle cevaplar:
- NE ZAMAN Kİ, SİZ O İNSANLARI BAĞIŞLAYACAKSINIZ. O ÇUVALDAN ÖZGÜR OLACAKSINIZ.