Yıllardır Konyaspor'un maçlarını izliyorum. İlk gittiğim maçı hiç hatırlamam mesela ama o eski statta, köfte dumanlarından göz gözü görmezken, ağır; bir o kadar da tatlı günlerde, bazen o soğukta kale arkası tribünlerinin en üst sırasında koltuk ile duvar arasına kendimi rüzgardan siper edip tir tir titreyerek, maçtan çıkmanın izdiham olduğu günleri hiç unutamam. Lise çağlarında yarı aç, yarı tok saatlerce yol çekip deplasmanda Konyaspor'un sesi olmaya çalıştığım geçmiş günler aklıma geliyor. Ve daha niceleri. Eminim ki benden kat kat fazla cefa çeken taraftarlar var. Nerden nereye diye iç çekerken yeni statla birlikte bazı şeyler de değişti. Nihayet bazı konforlar, yıllarca gölgelenen bu muhteşem taraftarı da günyüzüne çıkardı. Biz, bazı duygu ve düşünceleri bu köşeye aktarıp okuyucuyla buluşturuncaya kadar sosyal medyada birçok şey konuşulunca söyleyeceklerimiz eskiyor belki ama böylesine bir maçta tarihe tanıklık ederken o muhteşem taraftarın yeri geldiğinde oyuncuyu nasıl kucaklaması gerektiğini de kaleme almadan edemezdim. İyi hoş, lakin kırmadan dökmeden Serkan'a nasıl sitem edilir onu da bilemiyorum. Bazı hatalar vardır ki kapanması uzun sürer. Biranda olup biter ama iyileşmesi zaman alabilir. Serkan da öyle bir hata yaptı ki Aykut Hoca’nın milli maç sebebiyle lige verilen arada kurduğu tüm planları bozdu. Şuna eminim ki normal şartlarda Malatya maçına hepimiz çoktan üç puanı yazıp ligin üçüncü sırasına koyulmuştuk. Bu yüksek motivasyon ile Fenerbahçe deplasmanından kesinlikle bir hatta ve hatta üç puan bile yazdırabiliriz diye karalama kağıtlarında hesaplar yapıyorduk. Ama evdeki hesaplar maalesef çarşıya uymadı. Serkan'ın yaşadığı bu konsantrasyon kaybı can yaksa da futbol hatasıyla güzeldir. Ki hangimiz hata yapmadık da konuyu dallandırıp budaklandırıp uzatalım.
Hatadan ziyade yokluğunda top koşturacağız ve umarım dönüşün muhteşem olur.