Geçen hafta Mısır, Kahire’de idim. Bir arkadaş ile her zamanki gibi dünyanın en güzel havayolu şirketi Türk Havayolları ile Kahire’ye uçtuk. Mısır’a ilk gidişim. Böylece Kuzey Afrika’nın dördüncü (Fas, Tunus, Cezayir) ülkesini de ziyaret etmiş oldum. İki saat bir uçuştan sonra Kahire’ye iniyoruz.
Onca büyük ismine rağmen Havaalanına uçuş az. Görevliler bize yakın ilgi duyuyor, dışarı kolay çıkıyoruz. Covit masası doktoru bile sohbet ediyor, evrakları doldurmamıza yardımcı oluyor. Belediye otobüsü ile 5 Mısır Pound’ a (hala İngilizlerden kalma bu para birimini kullanıyorlar) yani 3.5 TL ye 1 saat süren yolculuktan sonra merkeze iniyoruz. Kahire merkezi Tahrir (Özgürlük) Meydanı olarak biliniyor. Bu meydan gösterilerin yoğun yapıldığı yer. Nil Nehrine 300 m mesafede.
İlk gün işimizi bitiriyor, ertesi gün bir rehber eşliğinde tarihi yerleri keşfe çıkıyoruz. Rehberimiz aklı başında doktoralı bir Avukat. Rehberlikten daha çok kazandığını söylüyor. Mısır tarihi hakkında derinlemesine, muhteşem bilgiler veriyor. Önce Mit Rahina Müzesine geçiyoruz. 2. Ramses’in en büyük heykellerinden birisi burada. Rehberin ifadesine göre Ramses’in başı bugünkü teknik ile bilgisayarlara işleniyor, her iki yüzünün simetrisinde milyonda bir bile sapma olmadığı görülüyor.
Mısır tarihinin Kahire ile ilgili bölümleri, değişik ve birbirinden muhteşem yerler. Sahhara’daki Basamaklı Piramit ve çevresindeki kral ve Firavun mezarları ayrı bir değer. 4 bin yıl önce bunca ağır taşlarla o piramitler nasıl yapıldı, mezarları düzgün ve simetrik resimlerle nasıl işlendi, akıl almıyor.
Giza, 3 piramidin (Keops, Kefren, Mikerinos) olduğu bölge. Bu bölge şehrin hemen dibinde. Merkezde yüksek bir yere çıktığınız zamanda bile uzaktan görülebiliyor. Bu üç piramit Dede, Baba ve Oğul adına yapılmış. En zengini olan dedenin piramidi en büyüğü. Şehre göre biraz daha yüksek bir tepe üzerinde inşa edilmiş. Sahaya kontrollü giriliyor. Gezi için at ve develer kullanılsa da esasen tüm alan 3-4 km bir yürüyüş ile gezilebilir. Ancak turistler kadar at ve deve ile bunlara ait arabaların olması dikkat çekici.
Ertesi gün merkezdeki tarihi alanları geziyoruz. Nil Nehri çevresi dışındaki Eski kahire de başlı başına bir tarih. Cami, medrese, saraylar; çarşılar her tarafa dağılmış durumda. Kahire doğusunda hâkim bir tepede Mehmet Ali Paşa (Mısır Hidivi) camii ve külliyesi, görülmeye değer başlı başına bir müze. İçimiz yanarak gezdiğimiz bu yerde Osmanlıya ait birçok hatıralar ve eserler de sergileniyor.
İslami Kahire’de tarihi motiflerle süslü hayli eski ve bakımsız birçok bina var. El Halili de ki Han Çarşısı exotik bir yer. Bizde de (İstanbul Kapalı Çarşı ve bedestenler gibi) bu tür yerler var ama buralar insanı bin yıl geriye götürüyor. Tarihi Mısır Müzesi ayrı bir değer, mutlaka gezmek gerekir.
Nil, İstanbul boğazı gibi Kahire’ye ayrı bir güzellik veriyor. Etrafı yüksek binalar ve lüks otellerle çevreli bu nehir tarihin en büyük şahidi. Mısır mahzun, halkı yoksul ve üzgün. Bunca varlık ve tarih içerisinde Mısır bize göre 40-50 yıl daha geride diyebiliriz. Bu gidişle pek de düzelecek gibi görülmüyor. Kölelik ve sömürü devam ediyor gibi. Kaybeden İslam coğrafyasının en iyi temsilcilerinden biri Mısır oluyor.
Mısır halkı bize karşı çok samimi ve candan davranıyor. Türkiye dendiği zaman gözleri ışılıyor, Ülkem hakkında güzel şeyler söylüyor. Bunu hemen tüm Arap halkından duyabiliyorsunuz. Mısır haklı da bizimle bir şekilde ortak noktalar buluyor, benim nenem, dedem Türk, ben Osmanlıyım diyebiliyor. Bolca da Türk isimlerine (Alphan, Nurhan) rastlıyorsunuz. Ancak her yerde dilenciler olması kötü.
Yemekleri bizim gibi. Bolca sokak lokantaları var, ancak ortalama fiyatlar bizden pahalı. Petrol de öyle. Taksi fiyatları istikrarsız, pazarlık olmaz ise pahalı, çok eski otobüs ve dolmuş fiyatları ucuz. Yayalarda dâhil kimin geçiş üstünlüğüne sahip olduğu belli değil, korna sesleri rahatsız edici boyutta. Buna da alışmışlar, öfke yok. Bu ülkeyi bir defa da olsa görmeye değer. Ancak turla gezmek en iyisi galiba.
Halkı bir şekilde susturulmuş Mısırlılar bizim dostumuz ancak geleceğe yönelik bir hedefleri yok gibi. Bu yüzden de ah Mısır, ah demeyle yetiniyoruz.
Sağlık ve saadetle, kalın sağlıcakla.