Türkistan Mücahidi, Allah dostu, gönül eri Ahmet Haki Efendi, Türkistan Öretepe 1887 doğumlu. 6 Eylül 1975 günü 88 yaşında Konya’da vefat eden Ahmet Haki Efendi, Üçler Mezarlığında Hacıveyiszade’ye komşu olarak yatıyor. Rabbim mekanını cennet bahçelerinden bir bahçe eylesin inşallah.
Ahmet Haki Efendi Arap ve Fars edebiyatı ile Türkçenin bütün lehçelerine vakıftı. Hafızası kuvvetli ve sağlamdı. Konuştuğu bir sözü gerekmedikçe tekrarlamazdı. Anlaşılamayan beyitlerin anahtarı ondaydı. Her türlü gösterişten ve dünya mevkilerinden uzak bir hayat sürdü. Konya onu, Ahmet Haki Efendi olarak tanır ve bilir. Oldukça etkileyici olan dörtlükleri ise hâlâ dilden dile dolaşır Konya’da.
Onun hayat hikayesini 6-7 Ocak 2001 tarihli “Ahmet Haki İzler’e” adlı bir şiirle şiirleştirmiştim.
Bu şiiri de, Ahmet Haki Efendi’yi bana anlatan, sevdiren ve bu şiiri yazmama vesile olan rahmetli Mehmet Lütfi İkiz Ağabeye ve rahmetli Ahmet Şeref Ceran Ağabeye ithaf etmiştim.
Ruhları şad, mekanları cennet olsun inşallah.
*****
AHMET HAKİ İZLER’E
Nerdesin Öretepe, hasretinle yandım ben
Tam kırk sekiz senedir, seni her gün andım ben
Ruslar işgal edince, aziz Türkistan’ımı
İstiklal umuduna nice akıl yordum ben
Şiirlerle haykırdım, idam hükmü verdiler
Toplarla yıkılmayan bir manevi surdum ben
Çıktım Öretepe’den, çık git diyordu dostlar
Çıktım çıkmasına ya yüreğimi koydum ben
Hiç veda edemedim karıma çocuklara
Saçımı sakalımı ağlayarak yoldum ben
Vatan için dövüştüm, ne güç yetti ne takat
Enver Paşa vuruldu, umut bitti soldum ben
Afganistan, Hindistan, İran sonra Türkiye
Sene yirmi yediydi, derken Kars’ı buldum ben
Binlerce muhacirle, Ankara’da buluştum
Türkiye’yi gezerek, muhabbet sağladım ben
Kimi yanlış anladı, kimi umursamadı
Üzüntüden yokluktan, kederlere daldım ben
Sonra Kiremitli’de mekan tuttum oturdum
Tesellinin tadına bir tek orda vardım ben
Gönlümde yanan ateş, hep vatan hasretiydi
Hasreti umutlara, özlemlerle sardım ben
Kırk ikide hudutta, gitmek için yurduma
Af çıktı yalanına bile bile kandım ben
Ruslar sınırı geçen herkesi öldürdüler
Yaktılar gaz dökerek, orada bayıldım ben
Bir koca kafileden, geriye yoktu dönen
Aylarca o kabusla, her an sayıkladım ben
Kırk iki sonlarında Konya’ya düştü yolum
Vatanıma benzerdi, çok severek durdum ben
Bir fırında kalarak, nane şekeri sattım
Bir kuruştu tanesi, sanma para umdum ben
Ben bir garip Hakiydim, para pulda gözüm yok
Verseydi istemezdim, zira Hakk’a sordum ben
Sonra limonda sattım, kâr bile gözetmeden
Kızmışlar kabzımallar, üzüntüden dondum ben
Hacıveyiszade’nin çok gördüm desteğini
Daha nice dostların, dost dalına kondum ben
Eczacı Haşmet Sergen, bana evlat gibiydi
Ona her sarılışta inan ki ağladım ben
Konya bir güzel şehir, Mevlânâ’nın mekânı
Belli beni o çeken, besbelli anladım ben
Tavanı nakışlama, bina yıkık Lütfü Bey
Dostluğun yeter artar, tedaviden caydım ben
Doktorum Cantekinler, Rabbim dert göstermesin
Kalbe giden her oka, bir manevi yaydım ben
Ahmet Şeref Ceran Bey, lutf eylemiş acize
Hasret çiçekleriyle her dem açan daldım ben
Hasret bir imtihandı, verebildiysek şükür
Rabbim bana dost verdi, teker teker saydım ben
Hiç ümitsiz değilim, afvü mağfiretinden
Bire iki demedim, daim seni andım ben
6/7 OCAK 2001-KONYA