Ahmet Hâki Efendiye…

Erol Sunat

6 Eylül 1975 günü 88 yaşında vefat eden Ahmet Hâki Efendi, Üçler Mezarlığında Hacıveyiszade Mustafa Kurucu Hocaefendiye komşu olarak yatıyor.

Ahmet Hâki Efendi’den günümüze akseden bulabildiğimiz birkaç mısra ve dörtlük var. Mezar taşında yazılı olan dizeler derin ifadeler taşır.

“Na ümid değilim afvü mağfiretinden Mevla / Zira ki, bire iki demedim asla”

Ondan hatıra kalan bir kaç dörtlük de şöyle;

“Ehli diller babını (kapısını) / Kitler girer, kitler çıkar / Kitlemezse bezmine (mahremine) / İtler girer, itler çıkar.”

“Ben Hakiyem nâr istemem / Aldatıcı yâr istemem / Virane kalsın bu gönül / Tamire mimar istemem”

Aşık’ım bir yâre ben küfrile iman istemem / Teşneyim bir derde ben vaslile hicran istemem / Ben ki cananın muhabbet neş’esinden mahrumum / Pes bana canan nedir can ile canan istemem.”

24 Temmuz 2007’de aramızdan ayrılan Konya Yazma Eserler Kütüphanesi kurucu Müdürü Mehmet Lütfi İkiz Ağabey ve 10 Şubat 2014’te aramızdan ayrılan Eğitimci-yazar Dr. Ahmet Şeref Ceran benim dostlarımdı. Türkistan Mücahidi, Üçler mezarlığında yatan gönül dostlarından Ahmet Hâki İzler’i, onlardan dinlemiş ve o tarihlerde bu şiiri mekanları cennet olsun bu iki değerli insana ithaf etmiş, kendilerine de takdim etme bahtiyarlığına erişmiştim.

Ahmet Hâki İzler’in hayat hikayesinin acizane şiirsel anlatımı olan bu şiiri 6-7 Eylül 2001 tarihinde yazmıştım.

Hem onun hem de Mehmet Lütfi Ağabey’in ve Ahmet Şeref Hocamın aziz hatıralarına hürmeten paylaşıyorum.

*****

AHMET HAKİ İZLER’E

Nerdesin Öretepe, hasretinle yandım ben

Tam kırk sekiz senedir, seni her gün andım ben

Ruslar işgal edince, aziz Türkistan’ımı

İstiklal umuduna nice akıl yordum ben

Şiirlerle haykırdım, idam hükmü verdiler

Toplarla yıkılmayan, bir manevi surdum ben

Çıktım Öretepe’den, çık git diyordu dostlar

Çıktım çıkmasına ya, kalbimi bıraktım ben

Hiç veda edemedim, karıma çocuklara

Saçımı, sakalımı ağlayarak yoldum ben

Vatan için dövüştüm, ne güç yetti, ne takat

Enver Paşa vuruldu, umut bitti, soldum ben

Afganistan, Hindistan, İran sonra Türkiye

Sene yirmi yediydi, derken Kars’ı buldum ben

Binlerce muhacirle, Ankara’da buluştum

Türkiye’yi gezerek muhabbet sağladım ben

Kimi yanlış anladı, kimi umursamadı

Üzüntüden, yokluktan, kederlere daldım ben

Sonra Kiremitli’de, mekân tuttum oturdum

Tesellinin tadına bir tek orda vardım ben

Gönlümde yanan ateş, hep vatan hasretiydi

Hasreti umutlara özlemlerle sardım ben

Kırk iki de hudutta, gitmek için yurduma

Af çıktı yalanına bile bile kandım ben

Ruslar sınırı geçen, herkesi öldürdüler

Yaktılar gaz dökerek, orada bayıldım ben

Bir koca kafileden, geriye yoktu dönen

Aylarca o kabusla, her an sayıkladım ben

Kırk iki sonlarında, Konya’ya düştü yolum

Vatanıma benzerdi, çok severek durdum ben

Bir fırında kalarak, nane şekeri sattım

Bir kuruştu tanesi, sanma para umdum ben

Ben bir garip Hâkiydim, para pulda gözüm yok

Verseydi istemezdim, zira Hakka sordum ben

Sonra limonda sattım, kâr bile gözetmeden

Kızmışlar kabzımallar, üzüntüden dondum ben

Hacıveyiszade’nin çok gördüm desteğini

Daha nice dostların, dost dalına kondum ben

Eczacı Haşmet Sergen, bana evlat gibiydi

Ona her sarılışta inan ki, ağladım ben

Konya bir güzel şehir, Mevlânâ’nın mekânı

Belli beni o çeken, besbelli anladım ben

Tavanı nakışlama, bina yıkık Lütfü Bey

Dostluğun yeter artar, tedaviden caydım ben

Doktorum Cantekinler, Rabbim dert göstermesin

Kalbe giden her ok’a, bir manevi yaydım ben

Ahmet Şeref Ceran Bey, lutf eylemiş acize

Hasret çiçekleriyle, her dem açan daldım ben

Hasret bir imtihandı, verebildiysek şükür

Rabbim bana dost verdi, teker teker saydım ben

Hiç ümitsiz değilim, afvü mağfiretinden

Bire iki demedim, daim seni andım ben

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.