26 Haziran Çarşamba günü Ak Parti’nin TBMM’deki grup toplantısına katılma imkânım oldu.
Ve bu toplantının önemli başlıklarını, kayda değer anlarını yazıya döküp sizlerle paylaşmak istedim.
İlgilisine faydalı olması ümidiyle…
Öncellikle Meclis binasına giriş anından bahsetmek istiyorum.
Ak Parti’nin Meclis’te yapılan grup toplantıları her zaman ilgi görmüştür ve görmeye de devam etmektedir. Fakat katılmış olduğum toplantıya Ankara’nın çeşitli ilçelerinden ve çevre illerden misafirler teveccüh gösterdiğinden midir bilmem ayrı bir coşkuya şahit oldum. Kadın-erkek, genç-yaşlı ayrımı olmadan kuvvetli bir bütünlük vardı.
Olağan bir şekilde güvenlik önlemleri üst düzeydeydi. Misafirlere gösterilen ilgi alaka da takdire şayandı. Uç noktada bir resmiyet ve bu duruma binaen kasvetli bir havaya şahit olmadım. Herkes görevinin farkında ve sorumluluğunu kusursuz bir şekilde üstlenmiş vaziyetteydi. Dolayısıyla sebepsizce beliren bir kargaşa, adını koyamadığımız bir izdiham söz konusu değildi.
Nedendir bilmem ama Meclis’in mimariye dayalı estetik yapısı uzaktan gördüğüm kadarıyla benim hep hoşuma giderdi. Ve yakinen şahit oluşum bu durumu daha da perçinledi. Manevi ihtişamından olsa gerek diye düşünüyorum.
Ayak bastığım yerleri sağlıklı bir şekilde sindirme gayretiyle toplantının gerçekleştirileceği salona giriş yaptım. Salon dahilinde de müthiş bir uyum ve koordinasyon vardı. Her şeyin pürüzsüz olmasına dair özümsenen duygu durumu kendini her açıdan belli ediyordu.
Grup Meclis salonuna yavaş yavaş giriş yapan eski ve mevcut Milletvekilleri, Belediye Başkanları, Bakanlar ve parti yetkilileri samimi hasbihali eksik etmedi. Bahadır Yenişehirlioğlu, Osman Gökçek, Hasan Basri Yalçın, Hamza Dağ, Fahrettin Koca, Yusuf Tekin, Mehmet Nuri Ersoy, Hulki Cevizoğlu, Mehmet Fatih Kacır, Eyyüp Kadir İnan, Ceyda Bölünmez Çankırı, Orhan Erdem, Mustafa Hakan Özer, Vedat Işıkhan, Tahir Akyürek, Ziya Altunyaldız, Yılmaz Tunç, Muhammet Emin Akbaşoğlu, Halit Yerebakan, Özlem Zengin, Ömer Bolat; gözüme çarpan isimlerdendi.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın grup toplantısına katılıp, hitaplarına başlamasıyla beraber salonda tatlı bir sessizlik oluştu. Sayın Erdoğan’ın üstüne dikilen, pür dikkat kesilen gözlere baktığım zaman anlıyordum ki önemli ve kuvvetli mesajlar vitrine koyulacaktı.
Nitekim öyle de oldu. Sayın Cumhurbaşkanı çok sert bir girizgâh yaptı. Konuşmanın orta halli girizgâhına Cumhur İttifakı’nın birliğini ve diriliğini belli etmek üzere söylem ayırması farklı bir parantezi hak ediyor diye düşünüyorum. Siyasette normalleşme ve yumuşama adımlarının atıldığı bugünler de CHP lideri Özgür Özel’in ‘İlerden U Dönüşü’ yaparcasına eskiye öykünmesi, eski defterlerin açılıp siyaset ataklarının aynen devamını gündeme getirdi.
‘AK Parti ve MHP, Cumhur İttifakı’nın ayrılmaz bütünüdür’ mesajı direkt olarak verilmekle birlikte, ‘Ana Muhalefet Partisi ile İktidar Partisi ittifak yapamaz ve ülke yönetiminde sıkı bir şekilde dirsek temasında bulunamaz’ ifadesi de adrese teslim bir söylem oldu.
Son günlerde sıkça dillendirilen ‘Cumhur İttifakı sallantı da’ tezi böylelikle çürüdü, bir daha da gündeme gelmemek üzere toprağın altına gömüldü diyebilir miyiz?
Bence rahatlıkla diyebiliriz.
Öte yandan terör devleti İsrail’in Filistin’e karşı zalimce ve insanlık dışı tutumunu sert bir dille eleştiren Erdoğan, sözde insan haklarından bahseden iki yüzlü Batı’nın da has gözü badem yüzünü ortaya döktü. ‘Para Babalarına’ karşı ‘Olur Efendim, Peki Efendim’ minvalindeki tutumlarını öne koyarak insanlığa karşı değerleri korumada ‘Renkli Batı’nın’ sınıfta kaldığının altını çizdi.
Hayat pahalılığından, sabit gelirli kesimin sıkıntılarına, spesifik problemlerden, çözüm odaklı yaklaşımlara kadar muhtelif konu başlıkları öne koyuldu.
Ve ardından toplantının kapanışı gerçekleşti.
Programın ardından ev sahipliği yaparak ilgi-alakalarını eksik etmeyen Ak Parti Konya İl Başkanı Hasan Angı başta olmak üzere, Konya’lı Milletvekillerimize ayrıca teşekkür ediyorum.
Selâmetle…