AK Parti, hafta sonu merkez ilçe kongrelerini de gerçekleştirecek.
Karatay ve Meram kongreleri Cumartesi, Selçuklu kongresi ise Pazar günü gerçekleşecek.
Selçuklu İlçe Başkanlığı'na Mustafa Hakan Özer, AK Parti Meram İlçe Başkanlığı'na ise İbrahim Özen aday olurken Karatay’da da Mehmet Genç atama neticesi geldiği ilçe başkanlığı koltuğuna bu kez delege kararıyla oturmayı amaçlıyor.
Salı günü AK Parti Genel Merkezi’nde usulen yapılan mülakatların ardından Mustafa: Hakan Özer ile İbrahim Özen isimlerinde mutabık kalındığını da bildirelim.
Bütün ilçe kongrelerinin tamamlandığı Pazartesi gününden itibaren il kongresi ve il başkanlığı noktasında çok daha keskin kulislerin yürütüleceği rahatça tahmin edilebilir.
İlçe kongrelerinde delege seçilen isimler, milletvekilleri, partililer nezdinde yürütülecek bu kulis çalışmaları il başkanlığına aday gösterilecek ismin belirlenmesinde ne kadar önemli olacak, bu konuda şimdiden bir şey söylemek elbette mümkün değil.
Bu kulislerin “belirleyici” olmasa da kısmen de olsa “etkileyici” bir rol üstleneceği şimdiden öngörülebilir.
Önceki yazılarımızda da vurguladık.
İl kongresi sürecinde kritik tarih 17 Aralık’tır.
En geç 18 Aralık sabahına kadar AK Parti Konya İl Başkanı’nın kim olacağına karar verilmiş olacak çünkü.
Süreçte seçilen delegelerin, milletvekillerinin ve bütün partililerin temayülünü ölçmek üzere Genel Merkez eliyle bir temayül yoklamasının gerçekleştirilmesi de beklediğimiz gelişmelerden.
Özellikle birçok ilçede yaşanan ufak tefek bazı sıkıntıları aşmayı başaran mevcut il yönetiminden birçok ismin yeni oluşacak listede yer almayacağı da öngörülerimiz arasında.
Yeri gelmişken 7 Haziran’da yapılacak genel seçimlerin daha erkene alınabileceği şeklinde gerek merkez medyada gerekse yerel medyada ileri sürülen senaryolara da itibar etmediğimin bilinmesini isterim.
MHP’nin ilçe kongrelerini sürdürdüğü, AK Parti’nin il kongrelerine daha başlamadığı bir süreçte seçimin erkene alınacağı senaryolarını üreten, hele Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, sonradan düzelttiği açıklamalarına bel bağlayarak seçim barajının indirileceğini öngörenlere de şaşıyorum.
Ne seçim kanunu değişmeden Anayasa Mahkemesi birilerinin umduğu bu kararı verebilir (verirse, bilin ki, bu 2007’de rastladığımız türden bir “yargı darbesi” ile karşı karşıya olduğumuzu gösterir) ne de yapılması planlanan seçimin daha erkene alınması senaryoları aslı olan şeylerdendir.
20 Ekim 1991’den beri (yani SHP-DYP koalisyonunun iktidara geldiği ve bu ülkenin 90’lar karanlığı dediğimiz türden bir karanlığı içine sürüklendiği o seçimlerden beri) ülkede olup bitenleri analiz etme kudretine sahip olanlar bilir ki, koalisyon denince bu halkın aklına kriz, kavga, yoksulluk ve terörden başka bir şey gelmez.
Koalisyonlara yol açabilecek her senaryonun da halkın aleyhine işlediğini anlamak için en azından “halk bilgeliği”nden behre taşımak gerekir.
Önümüzdeki hafta bu konuya tekrar değinecek ve o yılların karanlığını eşeleyeceğiz.
Bakalım, halkın bilgeliği mi yaman, “muhalif” operatörlerin çeteci kuruntuları mı?