Dost acı söyler. Şimdiye kadar yaptığımız uyarıların bazıları kamuoyu oluşmasından sonra netice buldu kimine ise kulak tıkanmaya devam ediyor.
Hafta sonu Konya’da çok kritik bir seçim gerçekleşti. Takip ettiniz baro seçimlerinde hükümete yakın kanat ciddi bir hezimet yaşadı.
Tahir Akyürek ve Ahmet Sorgun önceki dönem yapmaları gerekeni şimdi yaptılar. Akyürek’in gözbebeği Av. Suat Altınsoy’u ikna ederek başkan adaylığına soyundurdular. 320 oy gibi tarihi bir farkla hükümet kanadını temsil eden grup, ülkücülere yakınlığı ile bilinen İlke Grubu Av. Mustafa Aladağ’a seçimleri kaybetti. Zira önceki dönem fark sadece 63’tü. (Merak edenler için 2014 seçim sonuçlarına göre 578 oy alan Av. Fevzi Kayacan bir kez daha Konya Baro Başkanlığına seçildi. İkinci sırada Av. Hasan Özen 515 oy aldı.)
Belki böyle keskin bir ayrım yapmak kimsenin işine gelmez. Lakin ortada alınması gereken toplumsal bir mesaj çok önemli bir ders var.
Geçen dönem baro seçimlerinde ne oldu? Bizzat AK Parti yerel yöneticileri eliyle paralel tandanslı bir isim uyarılara rağmen başkan seçtirildi.
Peki, netice nedir? Özellikle avukat seçmen kitlesinden aldığımız bilgiler önceki dönem yapılan hatanın hesabının görüldüğü şeklinde.
Baro seçimleri AK Parti için ders niteliğinde. Alıp; çarpıp, bölüp, çıkarıp, toplayıp irdelemek zorundalar. Zira böyle giderse belki en yakın genel veya yerel seçimlerde yaşayacağımız bir durumun prototipidir baro seçimleri.
Öyleyse böyle gitmemesi gereken ne?
AK Parti en başından beri Paralel ile mücadelede kitleleri sürükleyecek bir politika geliştiremedi. Algıyı bir türlü doğru yönetemedi. Darbenin 20. gününde sadece15 Temmuz’u konuşmak yerine mağdurlar konuşulmaya başlandı. Hatta bu durum öyle dalga dalga büyüdü ki en sonunda Cumhurbaşkanı bile ileride oluşacak negatif bir tutuma tedbir olması hasebiyle o meşhur “at izi it izi ne karıştı” ifadesini kullanmak durumunda kaldı.
Bugün “mağdur edebiyatı yapmayın” demekle bunun yapılmayacağı zannediliyorsa vay bu ülkenin haline!
Düşünün! Gelmişi - geçmişi soyu - sopu sülalesi sağ görüşten olan hayatı boyunca sağ partilerin yanında durmuş ve kurulduğu günden beri AK Parti’nin yanında olan milyonların savunucusu şuan muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu olmuş. Yani dünya tersine dönmüş. Mahzuni Şerif’in deyişiyle; karga padişah olacak, şaka maka derken…
Neyse biz devam edelim.
Baro seçimleri bir bakıma toplumda kaynama yapmış “AK Partideki Fetöcüler” algısının tezahürüdür. Bu algı, bu ateş söndürülmezse ilk seçimlerde aynı tepki oylarıyla önemli bir yara alınacağı gören gözün aşikârıdır. Görmek istemeyen veya ellerindeki anketlere güvenen yöneticiler bunun farkında olsun. Yarın biz yine ‘demiştik’ deriz ama geç olur!
Galip görünen bu yolda mağlup sayılıyor. Bürokraside, yargıda en ehemmiyetli köşe başlarını ulusalcılar tutuyor. Tepkilere rağmen geri adım atılmıyor. Hala 15 Temmuz’u beceremeyen üst aklın boş boş durduğunu, yenilgiyi kabul ettiğini mi düşünüyorsunuz?
Son bir notla bitirelim. Baro seçimleri öncesi genel kurulda Cumhurbaşkanımızı kastederek “diktatör” yakıştırması yapanları ve salonun % 99’unun bu çirkin yakıştırmaya sessiz kalmasını nefretle kınıyorum. Yazıklar olsun bu davadan ekmek yiyip de bu hakarete sessiz kalanlara!