Akçaşehir Ulucami / Karaman

Mükremin Kızılca

25 Kasım 2024 günü torunlarım ile kasabaya bir seyahatimiz oldu.

Karamanoğulları camilerini, özellikle Ulucamilerini yerinde ziyaret etmeyi, notlar tutmayı hazırlamakta olduğum bir kitap için sıraya koymuştum.

Bu kitap “Karamanoğulları Devleti / Tarihi - Kitabeleri - İtibarı” adını alan inşallah önümüzdeki yıl kültürümüze kazandırmayı düşündüğüm bir eserdir.

Karamanoğulları'nın günümüze kadar ulaşan yaklaşık 700 yıllık eserlerinden birçoğunu gezdim ve yerinde inceledim, kitabelerini kayda aldım.

Bunlar arasında Karamanoğulları’nın ilk başkenti olan Ermenek civarındaki Ermenek Ulucami, Emos - Esentepe Emir Musa Paşa Camii, Ermenek Güneyyurt Abdüllatif, Ebubekir ve Gizirler camileri de bunların arasındadır.

Bu camilerin ziyareti sırasında bölgenin en yaşlılarıyla da görüşerek bu camiler hakkında bilgilerini aldım.

Bu esnada aslen Ermenekli olan Murat İleri hoca efendi sosyal medyadan iletişime geçerek Karaman Akçaşehir beldesinde çok önemli bir Karamanoğulları dönemi eseri olduğunu bildirerek ziyaret etmemi tavsiye ettiler.

Bu arada elimizin altındaki kaynaklardan ve internetten Akçaşehir Ulucami hakkında gerekli bilgileri topladım.

25 Kasım 2024 tarihinde kasabaya vardığımızda Ulucami’nin imamı Sayın Muhammed Kahramanoğlu ve diğer bir caminin imamı daha önce görüştüğümüz Murat İleri hoca efendiler bizi karşıladılar.

Saatlerce caminin içinde ve dışındaki kitabeli mezarlarda incelemelerde bulunduk.

Çeşitli akademisyenlerin yazdıkları kalın kitaplarında Akçaşehir Ulucamii’ne baktığımda genelde “kitabe olmadığından” ile başlayan ifadelerin de yer almış olduğunu gördüm.

Ancak Akçaşehir caminin kitabesiz hiçbir yerinin olmadığına şahit oldum. İç duvarları, dış duvarları, her yeri kitabe doluydu.

Mabedin ahşap kaplama ardıç direklerinin dibindeki düz alanlarda ahşap üzerine yazılmış uzun uzun yazılar ve kelimeler gördüm.

Karamanoğulları'nın mabede ekledikleri beyaz mihrap da baştan sona Arapça metinlerle dolu idi.

Caminin dış duvarlarında birkaç yerde tamir kitabelerinin yanında Grekçe yazıların da bulunduğu köşe taşları göze çarpıyordu.

Gerek caminin son cemaat yerinde gerek içinde gerek dış cephelerinde bazı pencerelerin kapatıldığı, yuvarlak pencerelerin açıldığı izlerinden belliydi.

Caminin 1955 yılına kadar düz dam ve hasır kaplı olduğunu kasabanın eğitimcilerinden Sayın Abbas Özel hocamız bir kısa videomuzda beyan etti. 1955'ten sonra caminin çatı kaplamaya dönüştürüldüğünü açıkladı. Abbas özel hocam ayrıca caminin şu andaki konumunun bundan 75 yıl önceki konumuna göre bir, bir buçuk metre daha tabana çökmüş olduğunu söyledi.

Bunun en canlı örneğini de dış mekânları gezerken kendileri çocukken 2 metreye yakın boyu olan bir sütun başının şu anda sadece başının gözükmesi oldu.

Ayrıca caminin avlu duvarı yapılırken orta yerlerde yıkılmış mezar kitabelerinin duvarda köşe taşı olarak birkaç yerde kullanılmış olduğunu bize gösterdiler.

Bu muhteşem mabedin içine girdiğiniz zaman 4 tane büyük silindir Mermer sütunla karşılaşırsınız. Silindirik dev sütunlar Karamanoğlu eseri olmadığı malumdur.

Bu camiyi, mabedi ayakta tutan silindir tarzı sütunlar Roma döneminden kalma eserlerdir.

Burada 2 durum söz konusudur: ya Karamanoğulları ecdadımız bu şekilde yapılı olarak bir eseri camiye çevirdiler ya da bu sütunları yıkılmış başka eserlerden getirerek bu mabedi yaptılar.

Bu mabedi yapılmış bir Roma dönemi eserinden camiye çevirmeleri kuvvetle muhtemeldir.

Çünkü mihrabın sağ tarafında at bağlanan halkalar göze çarpmaktadır. Bu da burasının bir han olabileceğini akla getirmektedir.

Ayrıca bu silindirik dev sütunların gövdelerinde çeşitli silüetler, motifler hatta Grekçe yazılar dikkati çekmektedir.

Karamanoğulları 13. yüzyılın sonlarında veya 14. yüzyılın başlarında bu mabedi namaz kılınır hale getirdiklerinde içeride birçok tadilata girişmişlerdir.

Bunlardan birincisi mihrap ikincisi minber üçüncüsü de kürsü koymaktır.

Ayrıca baştanbaşa dam kısmını ardıç ve sedir ağaçlarıyla döşemişler bu ardıç ve sedir ağaçlarının duvarla birleştiği yere koydukları düz olanlarına da birçok ibare nakşetmişlerdir. Mihrabı ise baştanbaşa Arapça olarak metinlerle donatmışlardır.

İç mekânın duvarlarına pencerelerin üst sağ ve sollarını batı ve doğu kapılarının üst, sağ ve sollarını da kalemle güzel nakışlar ve çiçek motifleri ile süslemişlerdir.

Camiye girdiğiniz zaman sağ tarafta oldukça büyük harflerle “Aleyke avnullah” yazısını görürsünüz. Bu “Allah'ın yardımı sizinle olsun” manasına gelen bir selamlama biçimidir.

Caminin imamı sayın Muhammed Kahramanoğlu hocam Cami içindeki motifler, silüetler değişimler, değiştirmeler ve Roma dönemi yazıtları hakkında bir rapor hazırlayarak ilgililere sunduğunu söyledi.

Yani caminin bütün yönleriyle detaylı bir incelemeye tabi tutulması zaruri olduğunu ifade ettiler.

Bu hususta Karamanoğlu Mehmet Bey üniversitesini buradan göreve davet ediyoruz.

Caminin ahşap bölümlerini, mihrabını ve dış duvarlarını süsleyen bütün kitabeleri ayrı bir makaleyi Arapça metin, transkript ve günümüz Türkçesine çevrilmiş halini hazırlıyorum.

Akçaşehir Ulucami’nin duvarlarında 4 halifeden başka Hz Hasan Hz Hüseyin'in yanında Bilali Habeşi ve Hz Fatıma nakışları da dikkate çekmektedir. Ancak Hz Ömer ve Hz Ebubekir’in levhaları nedense yoktur.

Bunun silinmiş olabileceği veya tadilatlar sırasında atlanmış olabileceği kuvvetle muhtemeldir. Karaman müftülüğüne durumu arz ederiz.

Akçaşehir Ulucami’nin bir özelliği de Hünkâr mahfili bulunan bir cami olmasıdır.

Yavuz Sultan Selim Han Mısır seferi sırasında Karapınar’a geliyor, burada konakladıktan sonra ve buraya Sultan Selim Camii’ni armağan ettikten sonra buradan geçiyor.

Yavuz Sultan Selim Akçaşehir'deki bu muhteşem camide şu anda sermafilde bulunan Hünkâr mahfilinde Cuma namazını eda ediyor. Bu konuyu anlatan Muhammed hocamızın kısa bir de videosunu kayda aldık.

Akçaşehir Ulucami araştırmaları sırasında akademisyenlerin Akçaşehir köyü diye yazmaları da çok tuhafıma gitti doğrusu. İnsan buranın köy mü belde mi olduğunu bilmezse bir bilene sormalı değil midir?

Caminin dışındaki bilgilendirme notunda “12, yüzyıl Karamanoğulları dönemi” yazılıdır.

Ancak Karamanoğulları’nın bölgeye gelişi 13. yüzyıl ortalarıdır, burada tarihlemede bir yanlış yapılmıştır, düzeltilmelidir.

12. yüzyıl Karamanoğlu devri eseri dendiğinde 1.100 ile 1199 arasını kapsayan bir tarihten söz edilmiş olur ki bu tarihte Karamanoğulları bölgede yoktur, onların bölgeye gelişi 1228'den sonra yani 13. yüzyılın ilk çeyreğinden sonradır.

Bir de duvardaki tamir kitabesinde 1275 yazıyor ki bazıları bunu miladi sanıyor miladi olmayıp hicridir ve tamir tarihi 1858 yılına denk gelir.

Ünlü tarihçimiz İ. H. Konyalı “Karaman Tarihi” adlı 1967 İstanbul basımı eserinin 226. Sayfasında şunları yazıyor:

“Akçaşehir Camii

Bu câmi Karaman'ın merkez bucağına bağlı Akçaşehir Köyündedir. Câmi muntazam kesme taşla yapılmıştır. Üstü toprak dam örtülüdür. 20x20 metrekarelik bir plåna göre yapılmıştır. Son cemaat yeri yıkılmış, son senelerde halkın yardımıyla 6 yığma sütun üzerine oturan son cemaat yeri yenilenmiştir. Eskiden son cemaat yerini kubbeler örtüyormuş.

Bunu da şimal davarındaki kemer tırnaklarından anlamak müm-kündür. Kapının üstündeki kitäbe yerine yalnız besmele yazılmıştır. Måbed iki yığma ve dört yuvarlak sütun üzerine oturtulmuş toprak damdır.

Direklerin üstlerine tahtalar konmuştur. Yuvarlak sütunlardan bâzıları yekpåre bâzıları birbiri üzerine bindirmedir. Måbedin damı enlemesine dört boğdam halindedir. Boğdamları ayıran kısımlara nefis bir sülüs ile -Karaman'daki Hoca Mahmud Camii gibi. Kur'an-ı Kerim'den sûreler ve Ayetler yazılmıştır.

Tavanın mihrap önüne rastlayan kısmına renkli ve tezhipli bir göbek yapılmıştır. Måbed 15 pencereden ışık alır. Altı da kapatılmış pencere yeri vardır. Måbedin dışından bakılınca sağına, soluna ve kıble tarafına açılan pencerelerinin örülmek suretiyle kapatıldığı, küçük yeni pencereler açıldığı görülür. Bu bizde mâbedin her nedense yarım kaldığı ve sonradan tamamlandığı zannını yandırıyor.”

Merhum tarihçimizin bu bilgilerinin ortalama 1955 - 1960 yılının halini anlattığı açıktır. Çünkü Akçaşehirli Emekli Eğitimci Abbas Özel ağabey bize, damın 1955’ten sonra çatıya çevrildiğini söylemişti.

Caminin bütün kitabeleriyle alakalı bir makaleyi de yakında yayınlayacağım inşallah.

Bu çok önemli ziyaretimizde bizi her bakımdan bilgilendiren ve aydınlatan: Cami imamı Sayın Muhammed Kahramanoğlu, diğer cami imamı Sayın Murat İleri ve Akçaşehirli Emekli Eğitimci Sayın Abbas Özel hocalarımıza teşekkürlerimle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.