Allah, dileseydi biz insanları da içgüdüleri ile hareket eden canlılar gibi yaratabilirdi. Bizim, içgüdüleri ile hareket eden canlılardan (en önemli) farkımız, aklımız. Demek ki Allah bizleri “Ayrıcalıklı” yarattığına göre, aklımızı da kullanmamızı istiyor. Yani akıl, demek ki bizim için bir aksesuar değil. Cennet ve cehennem de aklımız var diye var. Aklını kullanan varlıklar olmasaydık zaten sorumlu olmayacaktık. Allah’ın bizlere bahşettiği akıl nimetinin hakkını da vermemiz gerek. Peki bu nasıl olacak? Şöyle olacak: Aklımızı kiraya vermeyeceğiz, aklımız aksesuarmış gibi davranmayacağız. Her şeyi de aklımızla çözemeyeceğimiz için, duracağımız yeri de iyi bileceğiz.
Bu uzun girizgahtan sonra gelelim esas konumuza.
Yüzbaşı kardeşi şehit olan Yarbayın, cenazedeki davranış biçimi sosyal medyada da geniş bir şekilde tartışılıyor. Yarbayı haklı bulanlar olduğu kadar, haklı bulmayanlar da bir hayli fazla. Ama ne haklı bulanlar, ne de haksız bulanlar kendi düşüncelerini yansıtmıyorlar. Merak edip profillerine baktığım zaman anlıyorum ki, tartışma aslında siyasi. Parti bağımlılığı içinde olanlar, liderleri ne söylerse onu tekrarlıyorlar. Akıllarını kiraya vermiş olan bu seçmen kitlesi o partilerin “Kemikleşmiş” oy potansiyelini oluşturuyorlar.
Parti liderlerini eleştiremeyen seçmen kitleleri demokrasinin önünde de takoz görevi yapıyorlar. Bir partiye gönül bağı içinde olanlar o partinin -zinhar- yanlışının olacağını kabul etmiyorlar. Sanırsınız ki liderin sözü (hâşâ) Allah kelamı. Liderin yanlışına “Yanlış” demek, sanırsınız ki insanı dinden çıkarır. Aşkın gözünün kör olduğunu da bu vesile ile görmüş oluyoruz.
Oy da vereceğiz, eleştireceğiz de. Eleştiren seçmen partisine yararlı olan seçmendir. Eleştirmeyi bilmeyen seçmense partisine en büyük zararı vermektedir. Öyle olmasaydı atalarımız “Tabak sevdiği gönü yerden yere çalar” der miydi? İnsan, sevdiğinin yanlışını gizlemez. Sevdiği, yanlışını düzeltsin diye bilakis herkesten önce dillendirir. Ama bizler de poh pohlanmaktan, yağ çekilmesinden, hakkımızda övgüler düzülmesinden zevk alıyoruz. Nefsimize hoş geliyor bu gibi şeyler.
Bir alışveriş merkezinde görevli genç bana “Abi” diye hitap etti. Gence döndüm ve dedim ki; “Delikanlı. O kadar güzel yalan söylüyorsun ki, yalanın bile o kadar güzel ki…” Ben de insanım canım. Benim de nefsim var icabında.
Doğruları da, yanlışları da ne siyaseten kabul edelim, ne de siyaseten reddedelim. Doğruya “Doğru” demekten, yanlışa da “Yanlış” demekten korkmayalım. Söyleyeceğimiz her şey kendi görüşümüz olsun.
Dürüst olmak çok zordur. Ama meyvesi de çok tatlıdır.