Cemrelerin havaya, suya, toprağa düştüğü şu günlerin biz fotoğrafçılar için ayrı bir değeri var. Kış hâlâ hükmünü yürütse de tabiat ufak ufak kıpırdanmaya başladı. Kapıda olan bahar iyiden iyiye kendini hissettiriyor. Isınmak için güneşin kendini gösterivermesi yeter. Bugünlerde hiçbir şey yapmadan tabiatı izlemek bile huzur veriyor insana. Yürümek bile dinlendiriyor insanı… İşte biz de bu güzel günleri değerlendirmek için bir grup fotoğrafçı arkadaşımızla birlikte Aksaray’a doğru çıktık yola. Aksaray, Konya’nın kadim komşularından biri olduğu için ayrı bir önemi vardır bizim için. Kültür varlıklarının yanı sıra tabiat güzellikleri de Aksaray’ı ziyaret etmek için iyi bir sebeptir.
Eski kervan yolu üzerinde yer alan Aksaray aynı zamanda bizim de memleketimiz. Atalarımız Orta Asya’dan geldikleri zaman Obruk köyüne yerleşmeden önce Aksaray’ın Eskil köyüne yerleşmişler. Konya-Aksaray karayolunun 70. kilometresinde yer alan Obruk Hanı bu güzergâhtaki ilk ziyaret yeridir. Selçuklu döneminde yapılan hanın yan tarafında aynı döneme ait bir de cami yer alıyor. Anadolu’daki ahşap tavanlı camilerin güzel bir örneği olan caminin döneminin özelliklerini yansıtan taştan yapılmış bir de minaresi bulunuyor. Hanın arka kısmında yer alan Obruk Gölü de vaktiyle yörenin içme suyu ihtiyacını karşılıyordu.
Obruk’tan sonraki ziyaret yeri Sultan Hanı’dır. Anadolu’daki en büyük kervansaray olan Sultan Hanı bulunduğu ilçeye de adını vermiştir. Eski kervan yolu üzerinde yer alan Sultanhanı ilçesi yöredeki en eski yerleşim birimlerinden biridir. Bir süre önce restorasyonu tamamlanan kervansarayın müze olarak kullanılması planlanıyor. Anadolu Selçuklu devletinin bölgedeki en kayda değer eseri olan han 1229 yılında Sultan I. Alâeddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Sultanhanı aynı zamanda yöreye has el dokuması halı ve kilimleriyle de bilinen bir yerdir. Antika halı ve kilimlerin tamiratı da burada bulunan atölyelerde yapılmaktadır.
Aksaray sahip olduğu kültür ve tabiat varlıkları ile ön plana çıkan bir turizm şehri olduğu gibi aynı zamanda çok verimli arazileri olan bir tarım şehridir. Eğri Minare, Aksaray Ulu Camii, Paşa Hamamı, Zinciriye Medresesi, Aksaray Kültür Evi ve Azmi Millî Un Fabrikası şehir merkezinde gezilebilecek belli başlı yerlerdir. Diğer eserler de önemli ama ben sizlere 1924 yılında inşa edilen Azmi Millî Un Fabrikası hakkında bazı bilgiler aktaracağım. Fabrikanın adını daha önce duymuş olsam da içini görmek mümkün olmamıştı. Restorasyonu tamamlanan fabrika binası şu anda bilim ve sanayi müzesi olarak kullanılıyor. Yapıldığı ilk günkü haliyle duran bina gibi içerisindeki eşyalar da sağlam olarak duruyor. Bir Alman şirketi tarafından yapılan bina dört kattan oluşuyor. Fabrika ile birlikte aynı tarihte fabrikanın elektrik ihtiyacını karşılamak için bir de hidroelektrik santrali kurulmuş.
1997 yılına kadar üretime devam eden fabrikada kullanılan makineler hâlâ ilk kuruldukları gün gibi orijinal olarak duruyor. Hatta fabrikanın duvarlarında yer alan uyarı yazıları, asansörü bile korunmuş. Yolunuz Aksaray’a düşerse Azmi Millî Un Fabrikası’nı mutlaka ziyaret edin. Müze henüz tam olarak faaliyete geçmemiş ama sadece bu fabrika için bile Aksaray’a gidilir. Çünkü bu fabrika Türkiye Cumhuriyeti’nin sanayileşme sürecinde hangi aşamalardan geçtiğinin iyi bir tanığıdır. Fabrika aynı zamanda dünyada bu şekilde orijinal haliyle kalabilen üç beş un fabrikasından biridir.