“Ademoğlu öldüğünde amelinin sevabı kesilir, defter-i ameli kapanır yalnız; insanların kendisinden faydalandığı ilim, kendisine dua eden hayırlı bir evlat ile sadaka-i câriyesi olanın amel defteri kapanmaz.”
Hacı İbrahim Sultan Vakfı ve Vakfiyesi
Hacı İbrahim Sultan’ı önemli kılan asıl özellik ise, XIV. yüzyılda kendi adıyla anılan vakfı kurdurması ve evlâdiyelik hale getirmesidir. Bir başka deyişle Anadolu’daki en eski mülhak vakıflardan birinin kurucusu olmasıdır. Zâviyesine ait vakfı ve bu vakfın mütevellîliği günümüze kadar kuşaktan kuşağa aktarıla gelmiştir. Günümüzde ise vakıf mütevellîiği, aynı soydan Erkök Avcıoğlu tarafından devam ettirilmektedir. Avcıoğlu, vakfın mütevellîliğini 1980 yılında üzerine almış ve halen yürütüyor. Daha önce Vakıflar Genel Müdürlüğü mütercimi Abdullah Tanrıkulu tarafından günümüz Türkçesine aktarılan, Mülhak Hacı İbrahim Velî Vakfı’na ait vakfiyenin uzunca çevirisinden bir bölümü şöyledir:
“Bismillâhirrahmânirrahîm.
Allah’a hamd ve Nebîsi üzerine salât getiririm. Hamd, azamet ve celâl ile mevsûf, ezelen ve ebeden Kibriyâlık sıfatına hâiz ve mülkü zâil olmayan, burhânı zâhir, âdil ve melik olan Allah’a mahsustur. O’nun mülkü ve fazîleti ebedîdir, ihsânı boldur. Kullarından râzı olduğu kimseleri, ihsân ettiği mal ve mülkle muvaffak kıldı. Cenâb-ı Hakk’ın bekâ ve celâl sıfatlarına inanan kullarına va‘ad ve ihsânını yerine getirdi. Allah’u Te‘alâ teğayyur ve fenâdan münezzehtir. Yeri ve gökleri yaratan, havadaki kuşları rızıklandıran, Allah’tan başka ilah olmadığına şehâdet ederim. Yine şehâdet ederim ki Muhammed, Nebîlerin ve Resullerin en fazîletlisidir. Allah’ın salât ve selâmı O’na, ailesine, asfiyâya ve ashâb-ı etkiyâsının üzerine olsun.
Bu (hamd ve salât)ndan sonra; azîz-i samadânî, lütuf ve kerem sahibi, güzel ahlâklı, sırlara vâkıf, hakîkat erbâbının sözlerinin rumuzlarını keşfeden, Allah’ın muvahhid kulları üzerine lütuflarını yayan, fakir ve miskinlerin ihtiyaçlarını gideren, din ve milletin tâcı İbrahim bin eş-Şeyh er-Rabbânî, Seyyidu’l-‘ârifîn Hüsâmeddîn Hasan el-Ma‘rûfî, Allah babasının kabrini nurlandırsın, oğlunun bereketini devamlı kılsın ki O, dünyanın bir bulut gibi gelip geçici, serâb gibi aldatıcı olduğunu bildi. Dünyada ikâmet eden, misafir gibidir. Ve onun nimeti ise bir gölge gibi gelir geçer. Sa‘îd olan, âhireti için çalışıp çabalayandır. Şakî ise, dünyada acele olarak eline geçene bakandır. Vakıf, faydaları devamlı olarak yenilenen ve gelirleri daimâ artmakta olan bir hasenedir. Seyyid-i Mürselîn ve kâ‘idu gurru’l-muhaccelîn’in dediği üzere:
“Ademoğlu öldüğünde amelinin sevabı kesilir, defter-i ameli kapanır yalnız:
1-İnsanların kendisinden faydalandığı ilim,
2-Kendisine dua eden hayırlı bir evlat
3-Sadaka-i câriyesi olanın defter-i ‘ameli kapanmaz.”
İşte o sadaka-i cariye vakıftır. Cenâb-ı Hakka yaklaşmak, rızâsını kazanmak için, “ Ne mal ne de evladın fayda verdiği, ancak Allah’a temiz bir kalple gelenin kurtulacağı günde”(ayeti)1 ve Allah Resûlü’nün: “Yine O günde kişi ancak sadakası altında gölgelendiği zaman fayda verir.” buyurduğu üzere hâlisniyetle ve doğru bir düşünce ile tüm emlâkinden olan köyleri, mezrâları, üzüm bağlarını ve ıtlâk-ı sahîh olan tüm mal adını taşıyan eşyalarını vakf ve habs eyledi.”
Hazîre
Türbenin de içerisinde yer aldığı bahçede, içerisinde Roma ve Bizans dönemine ait bir takım sunak parçaları, mermer sütun kâideleri ve başlıkları, muhtelif mimarî parçalar, Karamanlıca olduğu tahmin edilen mezar yahut kitabe parçaları yer almaktadır. Ayrıca Osmanlı dönemine ait mermer mezar taşları ve sandukaların yer aldığı da görülmektedir. Akşehir Müze Müdürlüğü tarafından yapılan envanter kaydında bu eserlerin 22 adet olduğu tespit edilmiş ve bu eserler müze tarafından teslim alınmıştır. Bunlardan birisi H. 1282/ M. 1865-66 tarihine ait olup bahçede yer almaktadır. Bahçede üzerinde tarih olmayan birkaç Osmanlı mezar taşı da görülmüştür.
Şeyh İbrahim bin Şeyh Hasan Camii
Arşiv belgelerinden hareketle, vakfa âit bir hizmet müessesesi olarak Maruf Köyü’nde Şeyh İbrahim bin Şeyh Hasan Camii’nin varlığını tespit edebilmekteyiz. Buradan hareketle muhtemelen Hacı İbrahim Sultan tarafından yaptırılan söz konusu câminin, aynıyla intifâ olunan bir hayır müessesesi olduğu görülmektedir. Nitekim câmiye yapılan imam ve hatiplik atamaları da bu durumu ortaya koymaktadır.
Karabulut Camii
Hacı İbrahim Vakfı’na ait diğer bir cami ise Karabulut Köyü Camii’dir. Bu camiye ait de bir takım atamalar yapılmıştır. Söz konusu cami, restorasyonu yapılarak yakın dönemde tekrar ibadete açılmıştır.
Devam edecek.